Barışın Olsun Yeni Yıl!

Safa Kaçmaz

En eski tarihlerden bu yana, tarımsal takvim başlangıcında, bahar aylarında gerçekleşen kutsal bayramlar, barış amaçlı ittifak kurma ve yılı barış içinde geçirebilme koşullarını sağlama törenleri olarak gerçekleşmektedir. İsimleri değişir, tarihleri değişir, kahramanları, renkleri, anlatımları farklılaşir ama dünyanın her yerine yayılmış bir bayramdır, var olmuş eskiden beri. Nevroz da öyledir!
Sümer tabletlerinde, Gılgamış’ın , 6 aylık süreye ayrılmış dönemlerle, ‘ölümü ve yeniden doğuşu’ olarak yorumlara uğratılan, etrafında destanlar örülen Bahar Bayramları, her yılın şubat-mart aylarında tarımsal takvim başlangıcı olarak, kutsal çiftleşmeyle tamamlanan, toplum birimler arası her yeni yıl için yeniden kurulan bir ittifak ve barış töreni olarak kutlanırdı, kardeşleşmeydi aslında.
Soyutlanmış, efsanelere büründürülmüş, dinsel takvimlerde yer etmiş bütün o Yeni Yıl Bereket Kültü’nün altından, eski toplumun ittifak ve böylece barış ve böylece de bir arada ortak yaşama düzeni kurmanın kesintisiz çabasını buluruz. Acılarla geçen tarihinde insan, Bolluk ve Bereket’in yalnızca barış dönemlerinde gerçekleşebileceğini görmüş ve aslında hep onu gerçekleştirmeye çalışmıştır. Eski toplumun dünyasına gidildikçe, bireyin içinde yer aldığı toplum birimin iç ittifakının ve o topluluğun bir diğer toplum birimiyle yaptığı kardeşleşmenin sonucu olarak, bayramlar ve o bayramların özel biçimleri olan yasak günler, seremoniler artar da artar; savaşin yıkım kötülüğü benliğine kazınmış eski toplum neredeyse her gününü bayramlaştırır, köyüne gelen her yabancı bir bayram şenliğiyle karşilanır, ‘misafir’ kültürü derinleşir; bütün bunların altında derin bir savaş yıkım korkusu sezeriz ve ona bulaşmamak ister eski insan, elindeki en son yemeği sunma ve atasından kalan en son hatırayı konuğuna takdim etme pahasına! Bütün bir bayram boyunca, barışın, dinginliğin ve bu bakımdan mutluluğun türküleri söylenir ve bu da değer barışa. Savaş hiç olmazsa söze aktarılmıştır ve dizelerde atışan âşıkların ezgileriyle üzülür ve yine de sevinir insan zor da olsa barışın sağlanmış olmasına… Eski toplum, bayramlarının üzerine titrer!
Eski toplumda ittifak ve kardeşleşme, iki toplum birimi adına hareket eden tanrı ve tanrıçanın, baharda, yeni yılda bolluk ve bereket sağlamak için, kutsal evlilik törenleri biçiminde gerçekleşmekteydi. Topluluk adına bu evliliği tanrıların gerçekleştirmeye başlamış olması, bütün öteki kutsallık kavramlarda olduğu gibi, başlangıçta aktörleri eski insan olan edimin artık eski haliyle topluluk yaşamından çıkmakta olduğunun veya çıkma noktasına ulaştığının göstergelerinden de birisidir.
Bütün eski ittifakların, toplum birimler arasındaki kardeşleşme ilişkisinde temel oluşturan karşilıklı evlenmenin varlığı, Sümer tanrısı Ningirsu ile tanrıça Vava arasında, törensel hale gelmiş kutsal evlilik biçiminde karşimıza çıkmaktadır.
Sümer ve Babil tapınaklarına, Ziggurat’larına, onların en üst katına, sedir ağacı, altın, gümüş, Lapis Lazuli’den, genellikle mavi renkle, bazan salt kırmızı, bazan da kırmızı ve beyaz renkle donatılmış kutsal çiftleşme odaları hazırlanırdı. Lagaş kutsal evlilik odasında ise, kutsal yeşil renk kullanılacaktır… Bu tapınaklarda tanrı ve tanrıça, veya daha sonraki dönemlerde onlar adına, kıral ve baş rahibe yıkanıp yağlanırlar; vücutlarına kokular, kremler sürülür, en değerli takılarıyla ‘süslenir’ onlar ve kutsal çiftleşmeye hazırlanırlardı. Doğal olarak bu çiftleşme töreni, başlangıçta iki toplum birimin ve giderek egemen birimin etrafındaki tüm toplulukların birlikte gerçekleştirdikleri müzikli, içkili ve yemekli bir bayram olarak kutlanıyordu.
“Kral tapınağa girince
7 gün süresince
Hizmetçi sahibesiyle eşitti,
Köle sahibiyle yürürdü yan yana,
Şehirde kötülük olmazdı
Kötü konuşma olmazdı aralarında”
7 günlük bu bayram süresince, o anda yürürlükte olan bir çok kural yürürlükten kalkmakta, o toplulukların pek uzak olmayan tarihlerinde anı biçiminde var olan eski özgür ilişkilere geri dönülebilmektedir. Buradaki ‘kötülük’ kuşkusuz barışa ilişkindir; kavga, savaş, ölüm olmadığını, olmaması gerektiğini anlatmaktadır. Eski toplumda ittifakın bir yanını kurulan evlilik ve dolayısıyla akrabalık ilişkileri; öte yanını da yaşam gereksinimlerinin karşilıklı üleşimi oluşturur; barış ortamı, böyle bir kardeşleşmenin sonucu olduğu kadar, gerekçesini de oluştururdu.
Eski toplumdaki çoban-çiftçi ayırımında ortaya çıkan dağ-ova, göçer-yerleşik, hayvancılık-tarım ayrışmasını kişileştirilen İştar-İnanna’nın kutsal evlilik töreni, eski toplulukların paylaşim düzeninin aktarımını verir bize. İnanna ile evlenmek isteyen Dumuzi, Çiftçiye ”O bana kara giysisini verirse, ben de ona, kara koyunumu veririm; O bana ak giysisini verirse, ben de ona, çiftçiye, ak koyunumu veririm…” diyerek anlatır bu paylaşimı.
Tören güneş ışıklarının Lagaş üzerine vurmasıyla; sabahın ilk ışığıyla birlikte, ‘sahip’ kral, tanrı Ningirsu’nun , tapınağa gelmesiyle başlıyordu…
Kutsal evlilik töreninin, rahipler tarafından taşinan tanrı ile tanrıça heykel-idolleriyle gerçekleştiği ve her hareketin dikkatle ayarlanmış ayrıntılarla bezeli olduğu, Gudea mühüründeki tören anlatımında belirgin bir şekilde görünmektedir.
Gelin ve damat hamamları, traş ve saç kesmeler eski toplumun evlilik törenlerinin kalıntısı olarak da bize ulaşirlar. Şimdiki, evlenecek kızın ‘başinın bağlanması’ deyimi Hammurabi yasalarında, nişanlanmak anlamında ‘kızın başina yağ dökmek’ diye ifade edilmekteydi.
Bununla birlikte, düğün törenlerinde olduğu kadar ölüm törenlerinde de, ‘yıkanma’ veya yıkanmama (Aşil, Patraklos’a cenaze töreni yapmadan alnına bile su değirmez!); saç kesme veya kesmeme gibi edimler, ateşle arınma rituelleri, kadın ve erkeğin bir diğer toplum birimine ‘geçiş’-iniciation törenlerinin parçası olarak ortaya çıkarlar ve düğün törenlerine zamanla ulanmışlardır. Erkek, içgüveyi geldiği birime, kadın ise gelin gittiği koca toplum birimine aid olacaktır ve bunun için önce, suyla, ateşle ‘arınma’lıdır! Suyun olmadığı yerde toprakla teyemmünün mümkün göründüğü İslamda, su, nasıl, ortaya çıkış nedeni bakımından, fiziksel temizliğin bir parçası olarak ele alınmıyor, temizlik bir ‘ruhsal’ arınma olarak kavranılıyorsa, daha sonra evlilik törenlerinin parçası olan hamam, berber ve ateş töreleri de aynı şekilde soyutlanmış ‘arınma’nın parçalarıdır ve toplu olarak yapılan kutsal bir edimdir; burada, erkek veya kadın, toplum birimler arası evlilik ilişki türüne göre geçiş-initiation gerçekleştirirler, bu yüzden, eski toplum biriminin nişaneleri olan ”kir pasından” arınmalıdır; yeni toplum biriminin parçası haline gelmenin diyetini ödemelidir.
Hıristiyan vaftizlerindeki ‘yıkanma’ da böyledir; sonradan sayısız Louis’ler çıkaracak olan Fransa’nın, önce Hlodowech olan, Ludovicus biçiminde Latinleşen ve sonunda Louis’de karar kılan ilk Fransız kıralı Clovis ve ardılı krallarının, kış ortasında, pazar sabahı, kilisede, soğuk su, ateş ve kremle, Baba, Oğul ve Kusal ruh adına vaftiz edilmesiyle, eski toplum arınma biçimi arasında temel farklılık bulunmaz; bunlar bireyin farklı toplum birimlere geçiş törenleri olarak anlam kazanırlar.
Tanrı Ningirsu ile Tanrıça Vava, iki toplum birimi adına evlenecek ve temsil edilen topluluklar bayram yapacaklardır. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tapınağa giriş artık gerçekleşmiş; tanrı ile tanrıça, tören için hazırlanan kutsal bölüme yerleştirilmişler ve Abzu’nun ikametgahında ‘bayram’ başlamıştır!
Yeşil örtüler serili kutsal yerde,
Va-va Ana ile sahip Ningirsu
Yumuşak yataklarında birleştiler!
Ve Lagaş bolluğa boğulur böylece, Dicle ve Fırat’ın (İdigna d. Purrati) taşidığı bereketi yayar Sümer’in toprağına! Toprağında arpalar boy verir! Hasadını yakacağı düşman yoktur artık, hasad ambarı doldurur; sürülerini talan edecek bir düşman yoktur artık, sürüleri ağılları doldurur! Ve ak koyun ak giysi verenle, kara koyun kara giysi verenle paylaşilır! Bir avuç arpa kutsallaşir Truva önündeki Agememnun’un elinde, tanrılara yakarmak için savrulur toprağa!
Lagaş bolluğa ve berekete işte bu kardeşleşme ve ittifak toplantılarıyla, bayramlarla boğuluyordu.
Tarihte savaş, savaşla yokedilmedi! Savaşları ortadan insanın barış uğruna bilinçli çabası ve yarattığı barış sağlayıcı çözümle kurumlar, bayramlar, kardeşleşme edimleri yok eder!
www.alewiten.com, 16.4.2003

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*