Aura

Aura sözlük anlamı olarak eski Yunanca’dan gelmektedir; meltem, esinti manasını taşımaktadır. İnsan bedenini çevreleyen bir enerji kalkanıdır denilebilir.
Ancak sadece insan bedenini değil bitki ve hayvanları da çevrelemektedir. Bu enerji sisi, bulutu genelde üçüncü göz denilen duru görü yeteneği açık olan kişilerce görülebilmektedir. Semyon Kirlian adlı Rus deneycisi tarafından yapılan fotoğraf makinesi kanalıyla da bilimsel olarak gerçekliği kanıtlanmıştır. Sonraları bu sistemin ismi Kirlian fotoğraf tekniği olarak da literatürde kendine yer edinmeyi başarmıştır.
Aura, bulunduğu atmosferdeki beyaz ışığı çekerek, renklere ayrıştırıp insan bedeninde varolan güç merkezlerine iletmektedir. Bu güç (enerji) merkezleri çakra adıyla bilinmektedir. Ayrıca aura insan ruhunun, aklının gelişmesiyle ilgili olarak değişik renklerin sahibidir. O anda ki fizik, ruh durumumuz da auramızın renk ve netliğini etkilemektedir.
4 TEMEL AURA
Her insan üzerinde ruhsal, zihinsel, duygusal ve eterik olmak üzere dört temel aura katmanı mevcuttur.
Eterik alan; şekil ve boyut olarak fiziksel bedene benzer ve hayat enerjisini mide çakrası yoluyla güneşten, ve kök çakra yoluyla dünyadan alır. Bu enerjiyi depolayarak, çakralar ve kozmik enerji taşıyan 350.000 görünmeyen enerji odaklarına dağıtır; bunlar da bu enerji ile sürekli olarak fiziksel beden de akan enerji şebekesini besler.
Organizmanın enerji ihtiyacı tam olarak karşılanmışsa, eterik beden aşırı enerjiyi çakralardan ve deri gözeneklerinden dışarıya verir. Gözeneklerden çıkan enerji 5 cm kadar uzakta durur ve auranın bir parçası olan eterik katmanı oluşturur. Bu ışınlar fizik bedeni koruyucu bir tabaka gibi kuşatır. Hastalık yapıcı mikropların ve zararlı maddelerin bedene girmesini engeller ve aynı anda çevreye sürekli bir yaşam enerjisi yayar.
Bedenin doğal ihtiyaçlarıyla uyumlu olmayan bir yaşam tarzı (stres, sağlıksız beslenme, aşırı alkol, nikotin ve ilaç kullanımı) ile birlikte olumsuz düşünceler ve duygular da eterik yaşam gücünü harcayıp enerji yayılımının kuvvetini ve yoğunluğunu azaltır. Böylece aura da bir takım zayıf bölgeler oluşur. Aura görebilen biri auradaki bu hastalık yapıcı mikropların bedene girmesine neden olan gedikler ve çatlakları görebilir. Ayrıca, yaşam enerjisi bu çatlaklardan dışarı sızabilir. Bu yüzden eterik beden sağlık aurası olarak da bilinir ve hastalıklar daha ortaya çıkmadan yapılan bir eterik beden taramasında teşhis ve tedavi edilebilirler.
Duygusal alan; Bu tabaka insanın, hislerini, duygularını ve karakterini taşır. Duygularda ki değişiklik bu tabaka aracılı ile diğer katmanlara ulaşır.
Duygusal sağlığı yerinde olan bir insanda bu tabaka parlak ve canlı bir renkte görünür.
Duygusal beden, anlık tüm duyguları yönetir, dünya görüşümüzü ve gerçeklik algılarımızı şekillendirir.
Korkuları, öfkeleri, yalnızlık ve terkedilmişlik duygularını bu beden biriktirip toplar, bir nevi bilinçaltı görevi görür. Dolayısıyla bu tabakadan yayılan titreşimler bilinçsiz mesajlarımızdır.
Çevremizdeki kendimize çektiğimiz insanlar bu tabaka ile çektiklerimizdir.
Duygusal beden, taç ve kalp çakrası ile bağlantılıdır.
Zihinsel alan; düşünce şeklimiz üzerinde etkilidir.
DÜŞÜNEN bedendir. Düşünceler, akıl ve sezgileri taşır. Titreşimi en yüksek tabakadır.
Bu tabakanın görevi, taçdan gelen yargısız enerjileri, akılcı zihinle birleştirip evrensel gerçeği yakalamaktır.
Alın ve taç çakrası ile bağlantılı çalışıp, zihinsel frekans yükseltilir.
Ruhsal alan; En yüksek frekansa sahip bedendir.
Bu bedenin yayılım alanı geniştir. Enerjiyi insanın üst benliğinden alır, bu yüzden oradan gelen enerji saftır. Bu enerjiyi kullanabilmek de yeterince temizlenip düzelmiş çakralar sayesinde olur.
Ruhsal Alan; Tanrısal yanımızla bağlantımızı, ruhsal beden aracılığıyla yaparız.
Ruhsal Aura, prana’nın en yüksek derecede frekanslarını içinde barındırmaktadır. Farklı enerjiler çok daha değişime uğrayarak eterik alan enerjisine dönüşür. Bu enerji ise fizik bedenden gelen enerjiye dahil olmak üzere eterik alan aurası sınırları dahilinde korunmaktadır. Fizik bedenin en uzağında yer alan auraya ruhsal aura denir. Bunun yarıçapı sağlıklı olan kişilerde sekiz metreyi bulmaktadır.
Şifacılar ilk önce eterik aura ile ilgilenerek işe başlarlar. Çünkü hastalıklar gerek eterik beden üzerinde, gerekse fiziksel beden üzerinde yer almış olsun, o süptil enerji sistemini bozarak; sağlıklı olan frekansları, sağlıksız olan frekanslara dönüştürmektedir. Frekans üzerinde gerçekleşen bu değişim, hasta olan kişinin eterik alan aurasında renk değişimi meydana getirmektedir. Bu renk şifacının görmek istediğidir. Gözlenen renkler neticesinde teşhisini gerçekleştirmektedir. Auranın renkleri , hastalığın oluşumunu, ağırlık derecesini fark ettirerek hasta olan kişinin sağlığını ve dengesini tekrardan kazanabilmesi için ihtiyacı olan enerjinin türünü saptamaktadır. Sonra da şifacı olan kişi, ihtiyaç duyulan şifa enerjisini hasta olan kişiye uygun olan renk kanalıyla projekte etmektedir.
Hasta olan kişinin aurasını görmenin üç temel yolu mevcuttur; şifacı olan kişinin aura görme yeteneğini geliştirebilmesi yoluyla kazanılan aura görme, aurayı avuçlarında hissedebilme, aurayı duru görü yoluyla görme şeklindedir.
 
AURA GÖRMEK
Eterik alan aurasının fiziki olarak görülmesi için araştırmacılar dört şartın yerine getirilmesinin gerekliliğini savunmaktadırlar. Bunlar;
*Gözlemci kişinin alfa – teta dalgaları seviyesinde bulunması,
*Anahata (Kalp) Chakrasının açık olması,
*Odanın veya ortamın karartılmış olması, aurasına bakılacak kişinin koyu renk bir fonun önünde oturması,
*Gözlemcinin kendini asla zorlamadan, gözlerini odaklamadan bakması şeklinde belirtilmektedir.
Auranın en çabuk olarak görüldüğü bölgeler başın, ellerin ve ayakların çevresidir.
Aslında herkes aura görebilir. Kimi insanlar gerçekten gözleri açık olarak aurayı görmektedir, kimi insanlar ise gözlerini kapatarak hissederler.
Aura genelde hastalıkların belirlenmesinde kullanılır. Çünkü aurada bulunmayan ya da silik olan renkler hasta olan kişinin ihtiyacı olan renklerdir. Böylelikle de hangi chakranın ne renge ihtiyaç duyduğu kolaylıkla belirlenir.
Kendi auranızı görmekle işe başlayabilirsiniz bunun yolu ise; loş bir ortamda ayna karşısına geçerek rahat bir pozisyonda durarak kendinizi sıkmadan (kendinizi sıkmak enerjinizi düşüreceğinden kendinizi yormamalısınız) gözlerinizi kısık tutarak aynı bölgeye odaklanın aynı noktaya bakabildiğiniz kadar odaklanıp bakın. Belli bir süre aşımından sonra aura renklerini görebilirsiniz. En belirgin bölgeler başınızın üzeri, el ve ayak bölgelerinizde olacaktır.
Başka birisinin aurasını görmek için ise yapmanız gereken uygulama; görmek istediğiniz kişiden beş – altı adım kadar aralıklı durun ve yüz yüze bakın. Daha sonra kendi elinizi sürtme şeklinde ısıtın ve karşınızdaki kişinin de aynı şeyi yapmasını isteyin, gözlerinizi kapatarak ellerinizi avuç içleriniz birbirine bakacak halde havada karşılıklı gelecek şekilde değmeden tutun ve akan enerjiyi top kitlesi oluşturacak şekilde hissederek tutun. Bu enerjiyi karşınızdaki kişiye uzatarak gönderin, o kişiden de size akan enerjiyi hissedin, ellerinizi karşılıklı dokunma şeklinde birleştirin, daha sonra ellerinizi çekin ve enerjinin yoğun olduğu parmak uçlarınızdan enerji alış verişi yapın. Şimdi karşınızdaki kişi ellerini yere doğru yavaşça indirebilir. Elinizi karşınızdaki kişinin başı üzerine uzatarak enerji ısısını hissedin artık aurasını görebilirsiniz. Grup olarak aura görmek için aynı işlemi otuzar santimetre aralıkla daire oluşturacak şekilde oturup yapabilirsiniz.
AURA RENKLERİ
KIRMIZI: Bu rengin dahilinde olan tonlamalar gözle görülebilen en düşük seviyedeki titreşimsel frekansa sahiptirler. İkili bir doğanın sahibidir. Pozitif hallerinde mesela parlak ve berrak olduklarında ısıtıcı, sıcak enerjili, coşkulu özelliklerin sahibidir. Negatif hallerinde ise asilik, hırçınlık, isyankarlık, öfkeli tutum, kötü niyetlilik, yıkıcı tavırlar hatta nefrete kadar varan özellikleri taşırlar. Fakat kırmızı renk çok koyu tonda ise asil davranışlardan yoksunluk, egoistliğin göstergesidir. Koyu kırmızı renk aynı anda ihtirasında işaretçisidir. Sisli bir görünüm alırsa ihtiras titreşiminin kirli ve sağlık dışı olduğu manasına gelmektedir. Özünde kahverengi ton bulunan kırmızı renk korkunun; kahverengi ton koyulaşarak siyaha döndüğündeyse negatif titreşimli niyetin habercisidir. Kırmızı rengin içerisinde hafif sarımsı tonda bir renk olması halinde istem dışı duygu ve istekleri sergilemektedir. Açık kırmızı renk sinirli bir yapıyı simgeler. Parlak, berrak kırmızı renk tonu ise canlı enerjiyi, eli açıklığı, fizik sağlığı da belirtir. Parlak, gül rengi tonu ise evlat sevgisini, yuva sevgisini simgelerken, kırmızının pembemsi tonu ise, mutluluk, huzur, yumuşak yürekliğin habercisidir.
TURUNCU: Bu renk en berrak tonda bulunduğu zaman taşkın güç potansiyelini ve canlılığı göstermektedir. Kırmızı tonlarına kaçtığı zaman ben-merkezcilik, egonun habercisidir.
SARI: Mantık, şuur ve zekanın rengi olan sarı mat bir tona sahip olduğunda dünyevi özelliklerindeki bir zekanın habercisidir. Parlaklaşıp altın rengi tonuna doğru değişim gösterdiğinde zekada yükselme, ruhsallık aracılığıyla gerçeklenen arınmayı göstericidir. Sisli veya çamurlu gibi olan sarı renk ise cin düşüncelere sahip olmayı, kurnazlığı, açgözlülüğü ve ben merkezci egoistliği gösterir.
YEŞİL : Dengeselliğin rengi olan yeşil aynı anda kalbin de yansıtıcı rengidir. Zümrüt renginin tonlarına büründüğünde şifayı temsil eder. Eğer birinin aurasında zümrüt yeşili rengi çokça bulunuyorsa, o kişinin şifa yeteneğine sahip olduğunu ve şifa sanatıyla alakalı olduğunun habercisidir veya o alan üzerinde uygulamalar yaptığının belirtisidir. Işık tayfının merkezi rengi olan yeşil, bir insanın aurasında görüldüğü takdirde ahenk, denge, uyum, esnek davranışların göstergesidir. Yeşilin tüm açık tonları uyumlu olmayı, barışçı yapıyı, yakın alakayı ifade eder. Negatif anlamda ise aşırı bencilliğin, tam bir egoistliğin göstergesidir. Fakat yeşil renk çamurlu veya sisli gibi gözüküyorsa, o kişide üç kağıtçılığı ve açgözlülüğü sergilerken; kahverengimsi bir tona döndüğünde ise kıskanç davranışların habercisidir.
MAVİ : Oldukça eski zamanlardan itibaren dini duygu ve sezgisel anlayışın sembolü olarak kabul gören mavi rengi en yüksek seviyede Üçüncü Gözle, yaratıcılık, ilham ve zekanın daha yüksek formsal titreşimi ile ilişkilidir. Mavi renk şifacının ilk görebildiği renklerden biridir. Aurada mavi, çivit mavi tonda renge doğru koyulaştıkça sadık bir kişiliğe, dini inançları olan birinin karşımızda olduğunu haber verir. İçerisinde kahverengi tonları veya siyah tonlarına yakın renkleri barındıran mavi rengin negatif tarafıyla dini duygularda, ruhsallığın karanlık yönlerine doğru bir sapmanın belirtisidir.
MENEKŞE : Kırmızı rengin ve mavi rengin karışımlarının oluşturduğu mor menekşe rengi çok yüce ruhani hedefleri ve ruhsal gücü simgelemektedir. Ruhsal tekamül yolunda çok ilerlemiş birinin aurasında menekşe rengi ağırlıklı olarak görülür. O hep asil bir kişilik yapısını, kraliyet rengini temsil ettiği gibi, aura üzerinde bir yalıtıcı ve arıtıcı olarak da işlev yapar. Ortak bir renk olmadığı için her aurada gözükmeyebilir. O yüksek alemlerden yansıma yapan bir renktir, sadece spiritüel üstatlarda görülmektedir. Eflatun tonuna doğru kaçtığında yüksek ruhsallığı ve canlılığı, leylak rengi tonuna doğru derinleştikçe de şefkati ve özverili bir kişiliği simgeler. O, Sahasrara Chakrasının tepesinde bir yumurta şeklinde kendini göstermektedir. Üstadın tekamülü esnasında pozitife doğru ilerleme oldukça da oradan yayılarak ışık aracılığıyla bütün aurayı doldurarak, kendini hissettirir.
KAHVERENGİ : Renk çarkı içerisinde yer almayan, fakat tüm renklerin karışımından oluşan bir renktir. Bazı kişilere göre ona işadamlarının rengi de denilmektedir. Lakin genelde fiziksel hastalıkları algılattıran bir renk olduğu için aurada görülmesinde olumsuz etkileri hissedilebilir. Şifacıların çoğu kahverengi renk ile negatif beşeri özellikler arasında bağlantı kurmaktadır. Bu renk gözüktüğünde cimriselliği, açgözlülüğü ve alt düzeydeki maddi içgüdüleri simgeler. Bir şekilde titreşimsel etkileri en üst seviyeye ulaşır. Bu da altuni kahverengi tonda olduğu zamandır ve o zaman çalışkan, organize ve yöntemli bir karakteri simgelemektedir.
SİYAH : Her cins seviyede karanlığın habercisi olan siyah aynı anda ışığın yokluğu anlamına da gelmektedir. Tek istisna hali ise fizik bedenle eterik beden arasında dar bir bant şeklinde görüldüğündeki halidir. Buna fiziksel aura demekteyiz. Bu, aurayı doldurduğunda yaşamı, yaşamın kendisini yadırgamak hatta reddetmek manasına gelmektedir. Başka bir şekilde aura içinde çizgiler halinde gözüktüğünde pozitif yönleri öldürür.
GRİ : Bu renk ise durgunluğu, donukluğu, alışılagelmiş bir karakteri sergileyen bir renktir denilebilir. Fiziki seviyede de donukluğu, durgunluğu belirttiği gibi, pek çok zaman hastalıklarla beraber gözüken insanın canlılıktan yoksunluğunu da simgelemektedir. Koyu ve kurşuni tonlarda hale gelmesi ise korkulara, karmaşalara hatta hastalık derecesine varan karamsarlığa habercidir. Bu renk aura içerisinde gözüktüğünde ise, güven eksikliğini hatta beraberinde aldatıcı kişiliği simgelemektedir.
BEYAZ : Bütün renklerin bileşiminden oluşur ve birlik, bütünlük bilincinin sembolü olan beyaz renk aynı anda kozmiksel bilincin ve egonun yani "ben"in de rengidir. Ruhsal anlamda ise mükemmeliyet, birliğe ve bütünlüğe ulaşmanın, aydınlanmış erdem sahibi varlıkların kendisini anlatma şekli beyaz rengin ortaya çıkması neticesinde olmaktadır.
AURA’YI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İç halenin gücü, deneyin gün içerisinde hangi saatte yapıldığına bağlantılı olarak gözle görülebilir derecede bir değişiklik sergiliyordu. Sabah saatlerinde hale normal ve geniş oluyor, fakat bütün gün boyunca süren deneylerden sonra, akşam saatlerinde hemen hemen ortadan kayboluyor hatta daha karışık bir hal alan saçaklar sayıca azalıyordu.
Diğer bir önemli değişiklik de süje meditasyon yaptığı sırada veya başka bir kişiyi hatta konuyu düşündüğünde gözlemlenmişti. Laboratuar koşullarında geçen yorucu bir günün ardından, saat akşam on’da, süje beş dakika süre boyunca meditasyon yaptıktan hemen sonra tam anlamıyla düzgün bir görünümdeydi.
Deneyin hemen peşi sıra süje, duygusal ilişkisi olan, duygusal bağı bulunan bir kız arkadaşını düşünür işte bu sırada o düzgün görünüm bir anda ortadan kalkıverir. Başka bir deney sırasında ise, İkinci Dünya Savaşı düşünüldüğü sırada, ortaya ise garip bir çiçek deseni çıkmıştı.
Kahve, çay veya alkollü içkiler içmenin ardından geçen on dakika sonrasındaki görüntüde, belirsiz olan bir takım lekeler belirmekte ve bu etkiler ise, dört saat kadar sürmekteydi.
AURA ve ENERJETİK ETKİLEŞİMİ
Rusya geliştirmiş bulunduğu Tobiskop veya Biyometre aracılığıyla Biyoplazma bedenin enerji bölgelerindeki parlaklıkları net bir şekilde ortaya çıkartmıştır. Her ikisi de pim şeklindeki cihazlardır.
Cilt üzerindeki değişen biyokimyasal hassasiyetleri, yüksek iletme özelliğini, ışıldamalar şeklinde göstermektedirler. Bu yol kanalıyla bütün vücudu tıpkı bir harita gibi biyo-enerjetik olarak da ölçmemiz mümkündür.
Tüm bunlar, çok fazla sayıda bir enerji akım ağının bütün vücuda yayılmış bulunduğu şeklinde eski Çin düşünüşünü doğrular şekildedir. Bunun beraberinde de Tibet tedavi sanatında birbirlerinin içinden geçen yüzlerce büyük kanallar ve de küçük kanallardan meydana gelmiş olan maddesel bir enerji bedenden söz edilmektedir.
Tibet öğreti sistemine göre de üç ana kanal nispeten bir burguymuş gibi omurgayı sarmışlardır. Yoga öğretisindeki Kundalini güç hatlarını göstermesi bu resimlerdeki durumlara benzemektedir. Batı tıp dünyası ise bu konulardan çok az haberdardır, hatta tamamen habersizdir.
Bu yazı candanreiki.com sitesinden alınmıştır.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*