DEDE KUL HİMMET

Türkçeyi en anlaşilır ve en etkileyici biçimde kullanarak yazdığı, coşku ve duygu dolu olduğu kadar, didaktik (ögretici) şiirleriyle yaşamı boyunca davasına hizmet etmiştir Kul Himmet. Koğuşturmalara uğramış, zindanlara kapatılmış ve bir sınırı belli olmayan bir sürgün ve kaçak yaşamı sürdürmüştür. Onun içindir ki, “Makamı sır olan koca Kul Himmet” diye tanınır ozanlar arasında. Ömrünün son dönemini bugün mezarının bulunduğu Tokat’in Almus ilçesine bağlı Varzıl (Görümlü) köyünde geçirdiği anlaşilıyor. Köyde Kul Himmet’in burada yaşadığı dönemde baskın yapılıp, ailece kesildiklerine dair bir olay anlatılmaktadır. Aynı köyden olan İrfan Çoban’in, Kul Himmet soyundan Şahinoğulları’ndan derlemiş olduğu bir söylencedir bu:
“Osmanlı hükümeti tarafından Kul Himmet’in ve ona bağlı yaşadığı köyün ortadan kaldırılıp dağıtılması emri verilmiştir. Bu buyruk üzerine Sivas’in Tozanlı sancağından Osmanlı askerleri gelip, köyü basmış. Kul Himmet ailesini kesmişler. Yalnız çok küçük olan bir torununu alıp götürmüş ve Tokat’a yakın Zodu (Kurucak) köyüne yerleştirmişler. Beşinci torunu Yakub’u ise annesi, ya da köyden kadının biri fırsatını bulup, çocugu kaçırarak Ekseri (Egridere) köyünde saklayıp büyütmüş. Bu baskın sırasında Kul Himmet’in çocuklari babalarına ait kitapları toprağa gömüp, üzerine ateş yakarak onları kurtarmışlardır. Kitaplardan birisi ‘Yanık kitap’ adıyla anılan ‘Faziletname’dir. Daha sonra Hacı Yakub adıyla tanınmış bir pehlivan olan bu çocuk babasının dedesinin öcünü almıştır.” (İrfan Çoban: Kul Himmet. Tokat 1997: 28–30)
Köyü ziyaret eden Cahit Öztelli, ise bu baskını Şöyle anlatmaktadır:
“Almus (bugün ilçe, eskiden köy idi) halkı ile Varzıl (Kul Himmet’in köyü) halkı birbirini hiç sevmezlermiş. Çekisip dururlarmış (her halde mezhep ayrılığından olacak). Almuslular Kul Himmet ailesini kesmişler. Bir tek Yakup kalmış. Bir kadın bu çocugu Ekseri (Egridere) köyüne kaçırmış…” (C. Öztelli, agy. s.30)
Kendisi köyü ziyaret ettiği halde bu bilgiyi, daha sonra ögretmen Halis Cinoğlu göndermiş. Görülüyor ki, kendini hükümet adamı gibi gösteren araştırmacılara Alevi halk güvenip açılmıyor; ya bilgi vermiyor ya da gerçeği saklıyor. Burada görüldüğü gibi, Kul Himmet ailesinin kesilmesi iki köyün arasında mezhep ayrılığından çikan kavga yüzündenmiş gibi gösteriliyor. Bunu sadece Cahit Öztelli’nin yorumu ve onun böyle göstermiş olacağını düşünmüyoruz. Öyle anlaşilıyor ki, bugün de devletin Kızılbaşlara karşi tutumunda bir farklılık görmeyen Kul Himmet’in köyünde yaşayanlar, korktukları için öyküyü değiştirip sunmuşlardır. Ayrıca akıllarınca, hakkında kötü konuşulmasın diye Kul Himmet’i devlete (Osmanlı’ya) karşi göstermemek ve onu aklamak istemişlerdir. Hacı Yakup öyküsü bile bu maksatla yaratılmış görünüyor; onu İstanbul’a göndermiş, sarayda çalistirmis ve hatta Padişah’ın yaveri bile yapmışlar. Yakup orada bir Rus pehlivanını yenince Padişah’ın iyice gözüne girmiş. Padişah onun isteğini kabul ederek, eline bir ferman vererek, önce hacca sonra da dedesinin memleketine göndermiş. O da ateş altında saklanmış Kul Himmet dedesinin kitaplarını bulup, köyü yeniden kurarak şenlendirmiş.
Öyle anlaşilıyor ki, Osmanlı askerleri –büyük olasılıkla Almusluların ihbarıyla– köyü bastıklarında Kul Himmet evinde bulunmuyordu. Gezideydi ve belki talipleri arasındaydı ve belki de baskından önce kaçırılmıştı. Kul Himmet, aşağıda açıklayacağımız olayın geçtiği tarihe göre, bundan en az 5–6 yıl sonra yaşama gözlerini yummuştur.
Kul Himmet’in şiirlerinde Fazilet–nâme’de geçen Ali’nin erdem ve kerametlerinden yarattığı daha önce bir örnegini geçtiğimiz destanlar ve şiirlerin pek çogu günümüze gelmiştir. Aşağıya aldığımız Ali’yi anlattığı nefesinde ise Kul Himmet Yemini’nin “Fazilet–nâme”sinin hemen hemen tam bir özetini yapmıştır. Bu şiir ve destanlar “Yanık kitap” olayını doğrulayan kanıtlar olabilir.
Benim pirim Şah–i Merdan Ali’dir
Âsiklar carına yetenden medet
Şahadet parmağınan Hayber Kalesi’n
Kaldırıp hışmınan atandan medet
Cimcime haberin Kerkez’den alıp
Kul edip özünü zulmata salıp
Beşikte ejderi oniki bölüp
Ağ devin bendini çatandan medet
Onlar imiş zahir batın duruldan
Bin bilirsen bir haber al birinden
Yetmiş kere öldürüp de dirilten
Nusayri destini dutandan medet
Kuduretten hun karışmış hununa
Onlar girer zahir batın donuna
Asuman yüzünde arslan donuna
Resul’un önüne yatandan medet
Kul Himmet’i aşk meyinden kandıran
Bir kıya bakışla beni yandıran
Üç yüz yıldan sonra nişan bildiren
Selman’a nergisi sunandan medet
“Yanık Kitap” olayı olarak günümüze ulaşan Kul Himmet köyünün basılıp, ailesinin öldürülmesi ve köyün dağıtılmasının tarihini belirleyecek iki önemli belge bulunmaktadır: Birincisi, Padişah 3. Murad’ın 1576 yılında, Rafiziliğe ilişkin kitaplara el konulması hakkında Çorum Beyine ve Ortapare Kadısına gönderdiği ferman; bu fermanda “Kızılbaş Diyarı”ndan getirtildiği ihbar edilen 34 kitabın derhal toplatılıp yok edilmesi; getiren kişilerin ve alıp okuyanların tutuklanması bey ve kadılara emredilmektedir. Bu fermanla ilgili olarak yapılan ihbar üzerine Varzıl köyü basılmış ve Kul Himmet ailesinin evi aranmış; ancak köyün basılacağı önceden haber alındığı için toprağa gömülüp, üzerinde büyük bir ateş yakılarak, hem kitaplar hem de Kul Himmet kurtarılmış olabilir.
Köyün bu birinci basılışı Kızılbaş kitaplarıyla ilgilidir. Çünkü, bölgeye aynı padişah tarafından gönderilen ikinci buyruk tamamıyla Kızılbaş inanç ve siyasetine ilişkin ve bu bağlamda, yani köy Kızılbaş ve üstelik Kul Himmet’in köyü olduğu için basılıp dağıtılmış. Büyük ozanın aile bireyleri öldürülmüstür. 1583 tarihli bu Ferman’da Amasya kadısı ve beyinin, ayrıca Çorum, Zile, Turhal, İskilib, Osmancık Artukabad, Hüseyinabad, Güleş, Ortapare, İnabazarı, Mecitözü, Kazabad, Katar, Karahisari, Demürlü ve Havsa kadılarının, buralarda yaşayan Kızılbaşların cezalandırılması buyurulmaktadır. Osmanlı padiahı 3. Murad’ın bu buyruğunda yer alan söylemler, hükümlerin Kızılbaşların yaşadığı bütün bölgeleri kapsadığını açıkça göstermektedir. Özetle şunlar söylenmektedir:
“Buralardaki Kızılbaş topluluklarının Ebubekir, Ömer ve Osman’a hakaret ettikleri ve çocuklarina adlarını vermedikleri; Sünnileri ‘Yezit!’ diye çagirdiklari; namaz ve oruç bilmedikleri; geceleri hep biraraya gelip birbirlerinin avratlarını ve kızlarını kullandıkları ögrenilmistir. Ayrıca İran’dan gelen bazı halifeler çizme ve urba getirip dağıtıyor ve birbirlerini ziyaret ediyorlarmış. ‘Resul Halife ve Celal Halife gibi, biz de durmayalım ayaklanalm!’ diyenler varmış.”16
Görüldüğü gibi Kızılbaşlara genel bir baskı, sürgün ve önde gelenlere kıyım uygulaması yapılmıştır bu ikinci fermanla. O yıllarda, ezici çogunlugun Kızılbaş olduğu bu bölgelerde, fermanda belirtildiği üzere bir ayaklanma hazırlıklarının var olması olasılık dışı değildir. İran’dan gelen halifelerin Kul Himmet ile görüştükleri ve ilişkilerinin olduğu muhakkaktır; yaşlı Kul Himmet’in ögüt ve önerilerine gereksinimleri vardır.
Bu fermanın çikartildigi tarihten 3–4 yıl sonra İran’da, Muhammed Hüdabende’nin son yıllarında yönetimde yeniden güçlenmeğe başlayan Türkmen beylerinin Şah Abbas’a Kızılbaş tacını giydirmişler ve yeni bir umut belirmiştir Kızılbaş toplulukları için. İşte bu kısa dönemin Anadolu’ya yansıması olarak, bir takım siyasal hareketlerin başladığı ve başkaldırı hazırlıklarının olduğu rahatlıkla düşünülebilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu kısa dönemde Kul Himmet’in bazi şiirlerinde Şah Abbas’ı övdügünü biliyoruz.
7. Kul Himmet’in Hacı Bektaş Veli Dergâhı’na Bağlılığı
Kul Himmet, yukarıda verdiğimiz şiir örneklerinde de görüldüğü üzere, Hacı Bektaş Veli Dergâhı ve dergâhin pirleri, yani postnişinlerine bağlıdır. Hatta ilk dörtlüğü;
Mansur gibi dar’a vardığım zaman
Ol zaman konuştum üstaziminan
Pir’in divanına durduğum zaman
Niyazbend danıştım üstaziminan
olan uzunca bir nefesini, Hacı Bektaş Dergâhı’na varıp, orada postta oturan Evlad–ı Resul (Burada Peygamber evladı olarak nitelediği Kalender Çelebi olmalıdır) dediği Pir’e ikrar vermek gerektiğini söyleyerek şöyle bağlamaktadır:
Hacı Bektaş Dergâhına varalım
Evlad–ı Resul’ü anda görelim
Kul Himmet’im Pir’e ikrar verelim
Şükür necat buldum üstaziminan
Kalender Çelebi’nin şiirlerinden birinde üç büyük ozanın adını dörtlük sonlarında yineleyerek kullandığını başta vermiştik. Hatayi’nin de bir şiirini Kalender üzerine yazmış olduğunu biliyoruz. Buna karşilık, ne Pir Sultan Abdal’ın ve ne de Kul Himmet’in nefeslerinin hiçbirinde Kalender Çelebi’nin doğrudan adının geçmemesi, bizce 1527–28 büyük Alevi–Kızılbaş başkaldırı hareketinin önderi olmasından kaynaklanıyor. Başkaldırının ezilmesi ve Kızılbaş kırımıyla son bulması, ozanların –ilişkilerinin ortaya çikmasindan korktukları için– onun adı geçen şiirleri yok etmeye, değiştirmeye sevketmiş olabilir. Celaleddin Ulusoy, Yedi Ulular adlı yapıtında (s.199),
“şiirlerinde Hacı Bektaş Veli Dergâhına ve onun ilkelerine içtenlikle bağlı olduğu, deyişlerinin Bektaşi yolunun ögretici nitelikte bulunduğu gözönünde tutulursa, Pir Sultan gibi Kul Himmet’in de Kalender Çelebi ile yakın işbirliği yapmış olduğu yolundaki söylentilerin gerçekliği düşünülebilir”
demektedir. Ulusoy, Hacı Bektaş çevresinde varlığı bilinen ve Kul Himmet, Pir Sultan, Kalender Çelebi ilişkisini ortaya koyan söylentilerin neler olduğu ve mahiyeti hakkında bilgi vermiş olsaydı, daha çok şeyler aydınlğa çikabilirdi.
Son olarak Dede Kul Himmet’in Ali yolunu anlatan ve talibe yol gösteren, ögütler veren; sonunu ise candan bağlı bulunduğu ve hak saydığı piri Pir Sultan ve Hatayi’nin adlarıyla bağladığı uzunca nefesini sunalım. Sanki şiir bu üç büyük ozan tarafından yazılmış duygusu veriliyor. Sanki Kul Himmet aydınlandığı, nasip aldığı ve her bakımdan etkilendiği iki büyük ozanı, bu önemli nefese ortak ediyor:
Gel gör Şimdi gerçeklerin zatını
İnkar edenin tebdil eder sıfatını
Mümin har(i)ce vermez zürriyetini
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Bu vasiyetler Ali’nindir Ali’nin
Cemali gerçektir pirim Veli’nin
Kusuruna kalmayacak kulunun
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Talip olan durur ahd u peymana
Özü haktır kalbi gitmez gümana
Zerre günah işlese yatar tercümana
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Müminler günahın eline alır
Meşayih kavlinde doğruya gelir
Kahrı kime etsen lütf ona olur
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Talip oldur evliyayı hak saya
Hem sırrını kalb evinde saklaya
Özünde benlik komaya paklaya
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Mümin ziyareti erin nazarı
Daim gerçek ile eyle pazarı
Erkân yerinedir Pirin nazarı
Müminler ezber–i Ali’dir
Talip oldur evliya eteğin tuta
Özünün egrisin dışarı ata
Daim güher ala güherler sata
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Bu yola gidenler olurlar hacı
Talip oldur gördüğünün utacı
Musahib musahibden ayrı tutmacı
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Sofu oldur gördüğünü kotara
Nefs–i emmare’den kendin kurtara
Hayır hizmet edip hakka yetire
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Musahib kapısı Ali’den kaldı
Onun’çün Cebrail hak rehber oldu
Sofra İbrahim–i Halil’e geldi
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Herhangi bir talip pirinden bezer
Hak şahit ona bin günah yazar
Mürebbi evinden uğruluk hazer
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Ya talip dil oldu cemi katında
Melekler titreşir hem heybetinde
Ala gözlü Şah’ım versin batında
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Ya da talip olan ikrardan döndü
Yerden gökten ona lanetler indi
İkrarın sahibi Ali’dir kendi
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Bir talip günahın bilmedi geldi
Kırksekiz cumada erkânsız oldu
Meşayih kavlinde Mervan’a döndü
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Bir talip eğer günahkar olsa
Günahı nedir onu bilmese
El aman mürüvvet ya Ali dese
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Dar’a durur hasmı kail olursa
Onun sitemi kırktır vurursa
Ehl–i Kamil yollarına girerse
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Ehl–i tarık olanlar böyle gittiler
Giden gitti gitmeyene n’ettiler
Kandil mübareği Cem’de tuttular
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Bir talip de gönül yıkıp otursa
Ehl–i dil olsa da hüner getirse
Sarih sitem yoktur özür getirse
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Sorgusu yoktur gerçek gelene
Gerçek söyle gerçek yoktur yalana
Lanet olsun güman ile gelene
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Evliyaya dost düşmanına düşman
Ömrün ahirinde olma gel pişman
Yüzüm basa geldin ya Şah–i Dehman
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Hakkın bir ismi bu gönlümde Şah’tır
Cism–i Pir önünde gönlüm dergâhtır
Talibin ahir sonu hakka yardır
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Halil’i nardan Mustafa’yı nurdan
Murtaza’yı bahş etti Ali’yi sırdan
Hasan zehr içti Hüseyn Kerbela’da
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
(Bir dörtlük eksik)
Musa Kazım ile Aliyyül–Rıza
Muhammed Taki Naki’yle Asker’e
Mehdi münkirlerin kökünü kese
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Talip olanın böyle etmesi gerek
Günden güne çogalmak artmak gerek
Bildiğin söyleyip bilmediğin yedmek(?) gerek
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Mürşide varıp da ögüt almaya
Yanına el boş kuru varmaya
Edepsizlik edip zahire varmaya
Müminler Kur’an ezber–i Ali’dir
Talibe hakkın rahmeti çoktur
Ona ki yarın sorgu sual yoktur
Kul Himmet Hatayi Pir Sultan haktır
Müminler Kur’an ezber–i Alidir
8. Başka bir Kul Himmet Var mıdır?

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*