BEDREDDİNİLER, BÖRKLÜCELİLER, TORLAKLAR

OSMANLI YÖNETİMİNE KARISİYASAL-DİNİ BİR TEZ :
BEDREDDİNİLER, BÖRKLÜCELİLER, TORLAKLAR
Yağmur SAY

Kadı Ahmet, Anadolu’daki bazı kabileler arasında athéisme ve ibâhiye mesleğine mensup olanlar bulunduğunu ve özellikle Niğde’de bunların miktarının ne kadar çok olduğunu söyler; Gök Böri Oğulları, Turgud Oğulları gibi bazı göçebe kabilelerle Luluva (Loulôn) vilayetindeki oduncular ve kömürcüleri ve Niğde civarında adeta yalancı bir peygamber gibi türlü hile ve oyunlarla baına bir çok cahil halk toplayan İbrahim Hacı adlı İbahiye’ye mensup eyh taraftarlarını, küfr ve zındıklık ile itham etmektedir.Yine Anadolu’da Taptuk isminde bir Türk eyhine tabi oldukları için Tabtukî ( Taptuklu) adını alan bir taife mevcut olup, misafirlerine kızlarını, kız kardelerini, karılarını pekeş çektiklerini söyler1.Bu son itham, sünniler tarafından Alevi topluluklar aleyhinde sıkça kullanılmış bir olgudur.
Genel olarak yukarıda zikrettiğimiz portre XIV. yüzyıl balarında yeniden batıya, Bizans topraklarına doğru ilelemeye balamış olan Türkmen kabileleri arasında ve Türk köylerinde gördüğümüz hareketli, propagandacı ve mücahid Türkmen Babaları’nın portresidir. İlk Osmanlı hükümdarlarının yanında, tahta kılıçlarla savaan, kaleler alan, bir avuç müridi ile binlerce dümanı ezen, Müslümanlığı yayan Abdal lâkaplı birçok dervi,Aıkpaazade’nin Rum Abdalları dediği topluluğa mensuptur.Bu topluluk, Yeseviye, Kalenderiye, Haydariye gibi çeitli heterodoks toplulukların Anadolu’da Türkmen an’aneleri ile ve kabilevî inançlarla karımasından oluan Babâilik’in sonraki ekillerinden biri sayılabilir.Osmanlı dönemine ait bazı doğu ve batı eserlerinde gördüğümüz Torlaklar ve Derviler büyük bir olasılıkla bu Abdallardır2.
eyh Bedreddin Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in siyasal-dinî kimliklerinden ve düünce alt yapılarından hareketle, Bedreddinîler –Torlaklar ve Börklüceliler’e önce, İslamla Hırıstiyanlığın ve Yahudiliğin senkretizminden oluan bir fikrî alt yapıya sahip bir topluluk
1 Fuad Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluu, TTK Yay., Ank.1991,s.100,101 2 Köprülü, A.g.e., s. 101
demek yanlış olmayacaktır. Bunun yanında Hurufî etkinin de bu topluluklar üzerinde çok büyük etkilerinin olduğunu da unutmamak gerekmektedir3.
Bedreddinîler – Torlaklar ve Börklüceliler’de panteist bir tasavvuf anlayıı görmek mümkündür.
Torlakların, Börklücelilerin ve Bedreddinilerin, eyh Bedreddin gibi önder kimliklerin etkili kiiliğinin yanında, ehzade mücadelelerinin bütün iddetiyle devam ettiği bu kriz döneminde Bedreddin’in birçok kiiye timarlar dağıtması bu kiilere geçim kapısı açması, üphesiz bu kiilerin kendisine minnet duymalarına ve etrafında toplanmalarına, bu yola ve ona bağlanmalarına yol açtığı da bir gerçektir4.
Torlakların ve Börklücelilerin isyanı ile Bedreddinîlerin isyanı arasında bir bağlantının olup olmadığı hala tartımalıdır. Bunun yanında Osmanlı kaynaklarının hemen hemen tamamı bu iki topluluk temsilcisini eyh Bedreddin’in halifesi olarak göstermektedir.Bir kısım kaynak, eyh Bedreddin’in onlara isyan emrini bizzat verdiğini iddia ederken, bir kısmı da Bedreddin’in yalnızca olacaklardan haberdar olduğunu belirtir. A. Y. Ocak, Börklüceliler ve Torlakların onunla bağlantılarının olduğunu, torunu Halil b. İsmail’in ehadetinden anlaıldığını belirtiyor5.
eyh Bedreddin’in ve dolayısıyla Bedreddinîlerin bir isyan hareketinin içinde olduğunu kabul etmeyen Menâkıb, Mevzuâtü’l-Ulûm, akayık-ı Nu’maniye , Tacü’t –Tevarih ve Tarihi Solakzade hariç, bütün diğer Osmanlı kaynakları Bedreddin’in ve Bedreddinîlerin saltanat davasıyla ayaklandıklarını savunmaktadırlar6. İdris-i Bitlisi daha ileri giderek Bedreddin’in ve Bedreddinilerin din ve mezhep bağlarını ortadan kaldırmak, haramları helal saymak, arabı ve müzik aletleri dinlemeyi mübah görmek gibi halktan bir kısım insanların tamah ve hırslarını, dünyevi zevklerini tahrik edecek vaatlerde bulunarak memleketin, isyana katılanlar arasında paylatırılacağı propagandasının yapıldığını da ileri sürmektedir7 .
Bedreddinilerin önder kimliğinde ekillenen düüncenin ve hatta isyan hareketinin temeli konusunda u çıkarsamalar yapılabilir; Bu zümre ve önder kimlikler sırf saltanat elde etmek,
3 . Yaltkaya (Simavne Kadısıoğlu eyh Bedreddin, İst.1994, s. 8) ve A. Gölpınarlı (Simavna Kadısıoğlu eyh Bedreddin, İst. 1966, s. 4) Bedreddin’in Varidat’ta Hurufiliğe ait herhangi bir iz olmadığından hareketle Hurufi olamayacağını ileri sürmelerine rağmen A.Y. Ocak doğru bir tesbitle buradaki karakteristiğin harflerle ilgili sırlar değil, özellikle Hallac-ı Mansur tarzı panteist mistik düünceden kaynaklanan bir bakış açısını belirterek eyh Bedreddin’de olduğu gibi Bedreddinilik içinde de Hurufi etkinin göz ardı edilmemesini vurgulamaktadır. (A.Y. Ocak Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler, İst. 1998, s. 158) 4 İdris-i Bitlisi, Het Bihit, Süleymaniye Kütüphanesi , No:2197, v.255b; Hoca Saadeddin, Tacü’tTevarih, İst.1280,C.II,
s. 420;Ocak,A.g.e., s.151 5 Ocak, A.g.e., s.162 6 Ocak, A.g.e., s.168 7 İdris-i Bitlisi, Het Bihit, Süleymaniye Kütüphanesi, No:2197, v.256a ; Ocak, A.g.e., s.169. Bunun yanında A.Y. Ocak, İdris-i Bitlisi’nin çok muhtemel olarak kendi zamanında (16. yüzyıl) Dobruca ve Deliorman’da yaamakta olup Bedreddini ve Simaveni tayifesi denilen Bedreddin müridleri hakkında ortalıkta dolaan rivayetlerden derleyerek ona ve onlara yakıtırdığı bu ithamların baka hiçbir kaynakta yer almadığını da belirtmektedir.(A.Y. Ocak, A.g.e., aynı sayfa)
Osmanlı iktidarına el koymak için değil, sınır boylarında köklü gazi geleneğinden, merkeziyetçi bir yönetim tarzını arzu etmedikleri için, merkezkaç gücü temsil eden bir zümre olarak bu gücü ellerinden bırakmak istemedikleri için ayaklanmaktadırlar. Bunun yanında Bedreddinilerin -Torlakların ve Börklücelilerin hiçbir siyasal otoritenin hakimiyetini tanımayan, herkesin dilediği gibi yaadığı, eitlikçi, paylaımcı bir yeryüzü cenneti kurmayı planlayarak isyan ettikleri, saltanat rejimine karı oldukları ve onu yıkmayı planladıkları için ayaklandıkları tezinin de doğru olmadığı açıktır. Ancak Werner, bu düüncenin, daha çok Börklüceli Mustafa ve dolayısıyla Börklücelilerde olduğunu düünmenin daha doğru olacağını savunmaktadır8.
A.Y. Ocak’ın önemle üzerinde durduğu gibi; Bedreddiniler – Torlak ve Börklüceliler olgusunda isyanla karakterize edilen düüncenin temelinde mehdici ( mesiyanik ) bir özellik görülmektedir.Farklı dinlere ve etnik kesimlere mensup insanları bir araya getirebilen, eitlikçi, katılımcı, paylaımcı, hakça bir düzen, bir “dünya cenneti” vaadeden bir ideoloji kullanan halk hareketlerinin genellikle mesiyanik karakterli olduğu bilinmektedir. Emevi ve Abbasi dönemlerine kadar İran’da ortaya çıkan isyanların önemli bir kısmı, XIII. yüzyılda Babai isyanı, XVI. yüzyıldaki ahkulu ve ah Kalender isyanı vb. bu tür hareketlerdir. Temel karakteristikleri eitlikçi, paylaımcı bir ideoloji kullanmak olan bu hareketlerin liderleri de daima bir mesih veya mehdi olarak ortaya çıkmılardır. Örneğin kaynaklarda, Bedreddin’in mehdi olarak görülmesinin yanında Börklüce Mustafa da kendisini peygamber olarak görmekte, bir rivayete göre tıpkı Baba İlyas gibi “La ilahe illallah” dedirtip, “Muhammedün Resulullah” dedirtmediği eklinde kayıtlar bulunmaktadır9.
Bedreddini isyanının iddia edildiği gibi ve tamamen paylaımcı ve eitlikçi, özel mülkiyete karı bir halk hareketi, hatta isyana katılanlar arasında Hırıstiyan ve Müslüman köylüler de bulunmasına rağmen bir köylü isyanı değil, büyük ölçüde, imtiyazları ellerinden giden Müslüman sipahilerin, sınır gazilerinin ve Hırıstiyan feodallerin isteklerine cevap veren bir ayaklanma hareketi olduğu, daha ağırlık kazanmaktadır. H. İnalcık, bu görüü destekleyerek hareketin merkeziyetçiliğe bir tepki olduğunu savunmaktadır. İnalcık ayrıca, Bedreddini isyanının sınır boylarındaki gazilere tımarlı sipahilerle ve hatta medreselilerle yakından ilgisi bulunduğu tehisini de ortaya koymaktadır10 .
8 E. Werner, “Haresie, Klassenkampf und religiöse Toleranz im einer İslamischhristilichen Kontaktzione : Bedr ed-din und
Börklüce Mustafa”, Zeitschrift für Geschichtwissenschaft, C. XII, Berlin 1964, s. 51.
9 ükrullah, Behçetü’t–Tevarih, Nr.N. Atsız, Osmanlı Tarihleri I, İst. 1949, s.60 ; Ocak,A.g.e., s. 171.

H. İnalcık, The Ottoman Empire:The Classical Age (13001600 ),Londra 1971, s. 188 ; Ocak, A.g.e., s. 174 ; M.A.Kılıçbay eserinde toprak sahibi bir gazi ailesine ve Selçuklu hanedanına mensubiyet iddia eden bir soylu olarak, eyh Bedreddin’in bir köylü ayaklanmacısı olmadığına dikkat çeker. Kanıt olarak da eyh Bedreddin’in Yıldırım Bayezid’in merkeziyetçi politikasına karı çıkan Timur’un yandaı ve Anadolu’daki merkezkaç güçlerin temsilcisi Musa Çelebi’nin
Bunların yanında Bedreddini isyanı ile Börklüce ve Torlak isyanlarının temel felsefe ve nihai hedef dıında, sosyal tabanları bakımından aralarında önemli bir farkın olduğu göze çarpmaktadır. İki halife de formasyon itibariyle eyh Bedreddin’den farklı özelliklere sahiptirler.İkisi de Kalenderi olan bu kiilerin eyhleri gibi yüksek bir sosyal tabakadan gelmedikleri çok açıktır. Bu kiinin etrafına toplanan halkın büyük bir kısmı Kalenderi dervileri (Torlaklar) oldukları gibi, geri kalanlar da büyük bir ihtimalle fetret döneminin rahatsızlıklarını yaayan ve Osmanlı siyasal iktidarının gittikçe güçlenen sünni bir devletçi tavrına karı çıkmak isteyen göçebe Türkmen ve köylü kesimi olmalıdır11 .
Anadolu’daki ilk Bedreddinilerin Börklüce Mustafa’nın çevresi de dahil olmak üzere Hurufi inanç taıyan Torlaklar ( Kalenderiler) olduğunu biliyoruz.Muhtemelen Torlak Kemal’in eyhleri olduğu bir grup Torlak, Domaniç yakınlarında eyh Bedreddin’e mürid olmulardır12 . Bedreddinilerin Börklüceliler ile daha önce Aydın dolaylarında iliki kurmuş olmaları kuvvetle muhtemel olduğundan böylece bu iki zümre ve önder kimlikleri aracılığıyla Batı Anadolu’daki Torlakların yeni bir siyasal liderleri doğmuş oluyordu. Bunlara Dobrucadaki Sarı Saltık Zaviyesindeki “ıık” denilen bir baka grup Kalenderi dervii de katılmıtır13 .
Gerek Kütahya, Manisa, Aydın ve İzmir yöreleri bata olmak üzere Batı Anadolu’daki Börklüceli ve Torlakların, gerekse Dobruca ve Deliorman ağırlıklı olarak Balkanlarda Bedreddinilerin propagandalarına olumlu cevap verip bu isyanlara katılan kesimlerin Müslüman olanlarının Sünni Müslümanlık, Ortodoks Hırıstiyanlık ve Ortodoks Yahudilik anlayıına mensup bulunmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz14 .
Bu Bölgelerin erken ortaçağlarından beri düalist ve mesiyanik karakterli iki heterodoks Hırıstiyan mezhebinin, yani Pavlosculuk kaynaklı Bogomilizmin ve merkezlerinden biri Alaehir olan Katharizmin kuvvetle hakimiyeti altında bulunduğu dikkatleri çekiyor.Gerek Batı Anadolu ve Ege sahillerindeki, gerekse Balkanlardaki Bogomilist ve Katharist popüler Hırıstiyanlığın ve Yahudiliğin, mesiyanik inançlara çok açık, kuvvetli heterodoks bir yapı sergilediğini biliyoruz. Sözü edilen bölgelerde Türk hakimiyetinden önce azınlık olarak yaayan Yahudilerin bir kısmının, Zaman içinde Hırıstiyanlığın heterodoks yorumlarını temsil eden Bogomilizm ve Katharizm gibi bazı mezhepleri kabule yöneldikleri, XIV. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu’da, XV.yüzyılda ise Balkanlarda Türk hakimiyetinin yerlemesiyle
kazaskeri olmasını gösterir (M.A. Kılıçbay, Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı,Ank. 1985, s.
345,346).
11 Ocak,A.g.e., s. 174.
12 Halil b.İsmail, Menakıbı eyh Bedreddin,Nr.: A. Gölpınarlı-İsmet Sungurbey, İst. 1967, s. 93 ; Ocak,A.g.e., s.181.
13 Ocak,A.g.e., s. 181.

A. Zachariadou, “Religious Dialoquebetween Byzantines and Turks during the Ottoman Expansion”, Religionsgesprache im Mittelalter, Berlin 1994, s. 289-304 ; Ocak, A.g.e., s. 182
birlikte, Hırıstiyanlığa geçmiş olan bu Yahudi kökenli mühtedilerin, artık Hırıstiyanlığın siyasal otoritesinin bölgeden silinmesiyle birlikte, bu defa yeni otoritenin dini olan Müslümanlığı kabul ettikleri görülüyor. Osmanlı sultanı Orhan’ın sarayında da değiik hizmetlerde istihdam edildiği anlaılan Müslümanlığa geçmiş Yahudi kökenli bu Hırıstiyanların Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve eyh Bedreddin isyanlarının patlak verdiği XIV.yüzyılın ilk çeyreği içinde isyan mıntıkalarında çok sayıda bulundukları da ilginç ve önemli bir saptamadır15. Esasında mühtedi kökenli oldukları öne sürülen Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in bizzat bu Hırıstiyanlık’tan dönme Yahudi kökenli Müslümanlardan olmaları kuvvetli bir olasılıktır. Bu büyük oranda onların çevrelerinin de aynı tabandan geldiklerini gösterir.Bu insanların kabul ettikleri Müslümanlığın sünni Müslümanlık olmadığı kesin olduğuna göre heterodoksiye mensup bir yorumunu yansıttığı muhakkaktır. O zaman bu inanç tabanında Hurufilikten de söz etmek gerekmektedir. Çünkü, Hurufilikte Hırıstiyanlık’tan dönme Yahudi kökenli bir mühtedilerin çok yakın ilgilerinin bulunduğunu çağdaş aratırmacılar ortaya koymaktadır. Öyleyse , eyh Bedreddin’in bu zümreye öğretmeye çalıtığı Müslümanlık, Hırıstiyanlık ve Yahudiliği de sempatiyle bakan Hurufiliktir. eyh Bedreddin’in Hurufilik merkezlerinden olan Tebriz ve Halep’te Hurufilerle yakın teması burada önemli bir ipucu olsa gerek16 .
1436 – 1438 tarihleri arasında Osmanlı topraklarında yaayan Macar Georg, Sakız Adası’nda kilise ve manastırlara girip çıkan, ekstatik ayinler (= vecd, insanı çıldırtacak düzeyde yapılan ayin) yapan, vaftiz suyuyla kendilerini vaftiz eden, Hırıstiyanlıkla Müslümanlığın aynı derecede mukaddes olduğunu ilan eden Hurufi dervilerine rastladığını yazıyor17 . eyh Bedreddin’in Sakız Adası’nda Müslüman ettiği rivayet edilen rahiplerinde de muhtemelen Hurufilik kanalıyla Müslümanlığı kabul ettiklerini varsaymak yanlış olmayacaktır.Dolayısıyla Aydın,Manisa ve Kütahya yörelerinde faaliyet gösteren ve eyh Bedreddin’in en yakın halifeleri arasına girecek olan Kalenderi dervileri Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal’in de bu sosyal – dini çevre içinde oldukları açıktır.
Özetle, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanları dahil olmak üzere eyh Bedreddin hareketinin geniş ölçüde mesiyanik temelde birleen, Batı Anadolu ve Balkanlarda iç içe geçmiş üç dinin heterodoks kesimlerine mensup bir sosyal tabana dayandığı söylenebilir. Bunların dıında kalanların ise, saltanat mücadeleleri yüzünden fetihlerin durmasıyla
15Ocak, A.g.e., s. 183.
16 Ocak, A.g.e., s. 184.
17 M.Balivet, “Deux partisants de la fusion religieuse des chrétienset des musulmans au XV e siécle : Le Turc Bedreddin de
Samavna et le Grec Georges de Trébizondie”, Byzantina, C.X, 1980, s. 373; Ocak, A.g.e., s.184.

ganimetlerden yoksun oldukları için güç durumda kalan uc gazileri, tımarları ellerinden alınan sipahiler, Hırıstiyan feodaller olduğunu kaydedebiliriz.
Bedreddini – Börklüceli – Torlak isimleri ile anılan bu Kalenderi zümrenin Osmanlı merkezi yönetimi tarafından da nasıl görüldüğüne ilikin Ebussuud Efendinin fetvaları Bedreddinilere – Börklücelilere – Torlaklara karı çok sert ve katı yargılar içermektedir. eyhülislam onları kafir olarak görmektedir. Onlara göre;Simaveni tayifesini evlerinde misafir edenlerin dahi “tazir olunup kendilerinden cerime alınması” gerekeceğini belirtmekte, onları “birbirinin avratlarını icazetleri ile tasarruf eylemekle” suçlamaktadır18 .
Sofyalı Bali Efendi’nin bir layihasında; Bedreddin’in torunlarından olup “serdar-ı melahide ve ser-çeme-i zenadıka” nitelediği Halife Çelebinin faaliyetlerini anlatmaktadır. Ona göre, Dobruca vilayeti ve Deliorman bölgesinin bütün ahalisi bu Çelebi Halife’nin müridleri olup canla bala ona hizmet etmekte ve sık sık kadın erkek, ihtiyar genç, oğlan kız bir araya gelerek “cem’iyyet ve sohbet” yapmaktadırlar. Bu arada yine ona göre, “cennet arabı dedikleri budur” diyerek arap içmekte, “kevser dedikleri, leb-i dilber ve eyhimizin enfas-ı kudsiyyesidir. Huri dedikleri ibu dünyadır. Ahiret ahvali ulema-i rüsumun sandığı gibi değildir, bunlar birer darb-ı meseldir” diyerek nice sapık sözler söylemektedirler. “Ene’l-Hakk” diyen eyhlerine secde etmekte, daha sonraları mumları söndürerek “sedd-i eriatı” yıkmaktadırlar19 .
Bundan baka bir Celveti eyhi olan Aziz Mahmud Hüdayi’nin I. Ahmed’e sunduğu layihasında bu zümrenin Safevilerle ittifak halinde olduklarını, inançlarının yakınlığı dolayısıyla her zaman onlardan yana tavır aldıklarını, ayrıca onların Rafizi olduklarını söylemektedir. Simaveni olduklarını söylediği Dobrucadaki Iık ( Kalenderi ) zaviyelerine dikkat çekerek bunların da Rafizi, Melahide ve Zenadıka olduklarını, namaz kılıp oruç tutanları öldürdüklerini, her zaman İran ahının zuhurunu beklediklerini söylemekte ve bunların çok sıkı teftiş edilmeleri gerektiğini, Ehl-i sünnete uymayı kabul eden zaviyelerin serbest bırakılıp diğerlerinin kapatılması gerektiğini belirtmektedir20 .
Siyasal vakıaya batılı bir gözlemci olan Carretto’nun gözlemleriyle bakarsak ilginç bir tablo karımıza çıkmaktadır ; Anadolu’da küçük beylikler yeniden çoğalmıtır. Balkanlarda Süleyman tebaasının da sadakatıyla benzerleri arasında sivrilmeye çalımaktadır. İte tam bu sırada politik alanda yeni bir olay gerçekleir. Özgürlüğüne kavuarak Balkanlara giden Musa, Hırıstiyan ve Müslüman halktan kardei Süleyman’ı yenmek için destek bulur. Balkanlarda
18M.Ertuğrul Düzdağ, eyhülislam Ebussuud Efendi Fetvaları, İst. 1972, s. 194 19İnalcık, A.g.e., s. 190;Ocak, A.g.e., s. 198 20 Ocak, A.g.e., s. 199
sosyo-kültürel alanda Hırıstiyanlık ve Müslümanlık arasında karılıklı etkilenmeler her zaman vardır. Büyük Müslüman aileler Hırıstiyan beylerin kültüründen ister istemez etkilenmilerdir. Fakat 1204’deki Haçlı savaından sonra ve Batılı Hırıstiyanların daha sonraki davranıları nedeniyle, Doğu halkı ve Doğulu din adamları Batılı Hırıstiyanlara büyük bir nefret duyuyorlar, bu yüzden de Roma kilisesi ile birlemek yerine Müslümanlara boyun eğmeyi yeğlemilerdir. Ayrıca eski Hırıstiyan beyleri topraklarına döndüklerinde ayrıcalıklarını yeniden elde etmek için Osmanlı hakimiyetinin halka sağladığı yararları ortadan kaldırmaya çalımılardır21 .
Bazı tarihçilere göre Musa, devrimci bir Avrupa devleti kurmaya çalımı, ancak güçlüler tarafından desteklenen Musa savaı kaybetmitir. Fakat siyasal devrim bitmemitir, çünkü yenik tarafın bir kadıaskeri olan eyh Bedreddin bu ii yeniden ele alacaktır. Zamanın en büyük hukuk ve teoloji uzmanlarında biri olarak kabul edilen Bedreddin, bir mutasavvıf ve bilgindir. Müridleri Börklüce Mustafa ve Torlak (Hu) Kemal, varlıklar hakkında ortaklığı, komünizmi ve Anadolu’daki dinlerin eitliğini savunurlarken, Bedreddin de bu fikirleri Avrupa’da yaymaya çalımaktadır22 .
Bedreddinilerin, Börklücelilerin ve Torlakların, Musa hareketi ve kısa iktidarı süresi içinde, çok büyük roller üstlendiği söylenebilir.
Bedreddinilerin, Börklüceliler ve Torlakların düüncelerini, bu düünceyi sistematize eden ve eyleme dönütüren kimliklerin tarihsel süreç içindeki rollerinden çıkarsamamız mümkün olmaktadır. Bu anlamda eyh Bedreddin önemli ve belirleyici bir kimlik olarak karımıza çıkmaktadır. Özellikle eyh Bedrettin’in kiisel kültürü, kiisel ahlak anlayıı, dinsel ve siyasal faaliyetleri yanında kendi mistik inançlarına, içinde bulunduğu ortamın mistik inançlarını da eklemiş olduğunu görüyoruz. Bunların Kalenderilik, Hurufilik ve Bektailikle içi içe yürüdüğünü söylemek mümkündür. Filipoviç’e göre hatta bu durum, Hurufilik ve Bektailik ile eş anlamlıdır. Ona göre bu mistisizmin, Ankara savaı sonrasında oluan anari ortamında baladığını da söylemek gerekmektedir23 .
Toplumsal ve siyasal eksikliklerinin ve sorunların bu dönemdeki etkileri, uzun süre Mısır’da bulunan ve siyasal olarak parçalanmı, çeitli dinsel-siyasal görülerin kaynadığı Anadolu’ya dönen eyh Bedreddin’de de görülecektir. Bu durumun Bedreddinileri de hemen etkilediği, bu oluumun daha olgunluğa kavutuğunu da söylemek mümkündür. eyh Bedreddin’in Anadolu’da bulunma nedeni mistik ve siyasal faaliyetlerinin sonucudur ki, bu
21 Giacomo E. Carretto, Akdeniz’de Türkler, Çev: D. Kundakçı-G. Kuray,TTK Yay., Ank.1992, s.21 22Carretto, A.g.e., s.22 23 Nedim Filipoviç, Prınc, Musa : Sejh Bedreddin, Sarajevo 1971, s. 375
dini ve siyasal faaliyetleri sayesinde birçok yeni insanı ve grubu etrafında toplamayı da baaracaktır. Mistik-siyasal hareketin olgunluğa kavumaya balaması tezini doğrulayan en önemli delil; bu aamada Bedreddin’in toplumsal sınıfların hepsini etkilemeye baladığı, bunların arasında zenginlerin, fakirlerin, köylülerin bulunduğu gerçeğidir24. Bedreddinilik bu karıık ve moral çöküntüsü içindeki sınıflara ayrı mistik-siyasal önermelerle sunulmaktadır. Bunlara rağmen Bedreddin’in ve Bedreddiniliğin ( Börklüceliler – Torlaklar ) Anadolu sûfiliğinin etkisindeki bir mistisizmi sunduğu da iyi bilinmektedir.
Aslında Bedreddiniliğin mistisizmi, dağınık olan birçok dinsel felsefeyi bir araya getirmekten ibaret gibi görünmektedir25. Bunun içindir ki Batıni -Hurufi -Kalenderi temeli üzerinde, dinsel-siyasal oluumların iç içeliğini bu çerçeve içine alarak değerlendirmek gerekmektedir.
Bedreddin’in, geniş Kültürlü biri olmanın yanında, Hırıstiyanlarla da iyi ilikiler içinde olduğu bir gerçektir. Buradan hareketle Bedreddin’de ve Bedreddinilik mistisizminin içinde önemli izlerden birinin de Hırıstiyanlık ve Yahudililik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Bedreddini ve Torlak mistisizminin faaliyet ve etkilerinin sadece kabile ve köylüler arasında değil, askeri sınıf ve kent ahalisi üzerinde de etkisinin yoğun olduğu gerçeğinin yanında, Osmanlı Devleti içindeki Hırıstiyan ve Yahudi ahaliyi de etkilediği görülmektedir. Birçok tekkenin tarihçileri, derviliğin bu tür faaliyetlerinin etkilerinin, köylerdeki Hırıstiyanlar ve Yahudiler arasında da hissedildiğini göstermektedir.
Kaynaklar kesin bilgiler vermemekle birlikte, Hırıstiyanlar ve Yahudiler, Bedreddini felsefeden etkilenmilerdir. Aıkpaazade, bu mistik-siyasal hareketi anlatırken, bu hareketin toplumsal-ahlaki ve dini dayanağı olduğundan bahseder. Aıkpaazade’ye göre, mistisizm; küfür ve Tanrı’yı inkar etmek demektir. İdris-i Bitlisi’ye göre, eyh Bedreddin’in Romanya’da Mirçi tarafından mükemmel bir ekilde karılanması Bedreddiniliğin Hırıstiyanlık ve Hırıstiyanlığa yakın olduğu, onlara toleranslı davrandığı gerçeğinden kaynaklanır. Bunun yanında Mirçi, o dönemdeki koullarda Bedreddiniliğin Rumeli’de güçlü ve tehlikeli bir akım olduğunu çok iyi bilmektedir26 .
Aıkpaazade, Bedreddin’in Rumeli’deki faaliyetlerini anlatırken; “Deli Orman’da itibarı çoktu. Çünkü Musa’nın kazaskerliğini yaptığı dönemde çok tımarlar dağıtmıtı” demektedir. Ayrıca, eski Osmanlı anonim eserlerinde; “eyh, Deli Orman’dan çıkarken etrafında sayısızca mutsuz sûfi, hadem ve haem toplanmıtı” denmektedir. Neri ise, “Deli Orman’da bulunduğu
24Filipoviç, A.g.e., s. 375 25 Filipoviç, A.g.e., s.376 26 Filipoviç, A.g.e., s.390
zaman çevresini çok insan sarmıtı. Kısacası o birçok kimsesiz ve dilenciyi toplamıtı” demektedir. İdris-i Bitlisi ise; “Kadı Bedreddin Mahmut Simavnaoğlu, Romanya’dan çıkarak, hakim olmak hırsıyla Silistre vilayetinin yakınlarına gelir. Deli Orman sık ağaçları içinde yerleir. Rumeli’nin her yerine kendi müritlerini salıverir. Birçok saf ve bunalımda bulunan insanlar bunların sapık (eretik) sözlerine inanarak yanlarında yer alırlar. Birçok hayvani ve sapık düünceli insanlara yapmak istedikleri hayvanımsı davranılara izin vermilerdir” demektedir27 .
Bedreddini-Torlak felsefenin, Hırıstiyanlar arasında yaygın olduğu ve İslamı kabullenen Hırıstiyanlara oldukça etki ettiğini, daha sonraki süreçte Bektailiğin Hırıstiyan ve Yeniçerilerle olan irtibatı ve onun tarihçesinden anlaılmaktadır.
İdris-i Bitlisi’nin de belirttiği gibi; Bedreddin’in, 7 yıl bir yalnızlık dönemi geçirdiği görülmektedir. Bedreddin’in bu yalnızlık yaamını XVI. yüzyılda yaamış Arap müellifi Kutbü’d-din Al-Nahravali’nin “Müntehab Al-Tarih” adlı eserinde detaylarıyla anlattığı Filipoviç’den öğreniyoruz28 .
Anlaıldığına göre, Bedreddin bu 7 yıllık yalnızlık döneminden sonra ehzade Mehmet’in ehzade Musa’yı yenilgiye uğratmasından sonra İznik’e sürülecek, okumu, siyasi ve dini kimliğini güçlendirmiş bir mistik-siyasi önder sıfatıyla Anadolu’da çok tehlikeli görülen Börklüce Mustafa ve Hu ( Torlak ) Kemal hareketlerini hazırlayacak ve buradan da Rumeli’ye geçecektir.
Bedreddiniliğinin-Torlaklığın-Börklüceliliğin mistik-siyasi bir ortak söylemi olduğu, bu iki veche üzerinde ekillenip gelitiği görülmektedir. İçinde; sadece sosyal tabakalara yeni yaam biçimleri öneren eitlikçi, hakça bölüümcü vb. gibi düünceleri içermediği, bununla birlikte yönetime ait siyasal çözümlemelerin bu gruplar tarafından üstlenilmek istemesi gerçeği hiç de küçümsenecek bir olgu değildir. Toparlayıcı mistik görüntünün içinde, buna yedirilmiş yeni bir dünya görüü ve yönetim anlayıı izlenmektedir. Örneğin; İzmiroğlu gibi beylerin kendi beyliklerini kurmak ve Osmanlı beyliğinin gücünü zayıflatmak için yürüttükleri faaliyetler Güneybatı Anadolu’nun özellikle Aydın ve Saruhan Beyliklerindeki toplumsalsiyasal ve ahlaki-dinsel artlara bağlı olduğu görülmektedir. Buradaki en belirleyici özellik; Osmanlı yönetimine ve yönetim biçimine duyulan memnuniyetsizliktir.
Bunun yanında Sultan Bayezid, İzmir’in kuzeybatısında bulunan Menemen düzlüğündeki Türkmenlerin bir çoğunu Rumeli’ye yerletirmek zorunda kalmıtır. Ayrıca Bayezid’in Aydın ve Saruhan Beyliklerini alması, daha sonra Ankara Savaı’nda bu iki beyliğin Bayezid’i terk
27 Filipoviç, A.g.e., s.389,390 28 Filipoviç, A.g.e., s.380
ederek, Timur’dan yana tavır almaları sonraki gelimelerin hem habercisi hem de ateleyicisi olmutur. Bu olaydan sonra bu iki beyliğin bölgesinde Börklüce Mustafa (Karaburun merkez olmak üzere) ve Hu Kemal ( Torlak Kemal ) (Manisa’da) İsyan etmilerdir.Kaynaklarda bu isyanların sadece Türkmen köylülerinin memnuniyetsizliğinden değil, Sipahi ve zengin derebeylerin desteğiyle de çıkarılıp desteklendiği anlaılmaktadır29 .
Bedreddin’i ve Bedreddiniliği (Torlakları-Börklücelileri) hem mistik anlamda hem de siyasi anlamda, içinde bulunulan dönemin hazırladığı ve yarattığı söylenebilir. İdris-i Bitlisi’de de belirtildiği üzere; Bayezid’in Ankara Savaı yenilgisinden sonraki dönemin çatımalarla, dinsel karmaalarla ve devlet içindeki hakimiyetsizliklerle dolu olması belli balı hareket noktalarıdır. İç çatımalar, ehzadelerin birbirleriyle olan çatımaları, beylerin merkezi otoritenin boluklarından ve çaresizliklerinden yaralanarak köylü üzerinde uyguladıkları baskı, dinsel bir altyapı ile günden güne sağlamlaan yeni bir siyasi-dini önermeyi oluturması kaçınılmazdır. Bu ortamda dinsel alanda özellikle dervilik felsefesindeki niteliklerin bazı toplulukların kendi çıkarları için kullandıkları da görülmektedir. İte böylesi bir ortamda ortaya çıkan kurtarıcı ve onun düünceleri, kaybedecek hiçbir eyi olmayanları elbette umutlandıracaktır. Bu sırada tarihler 1407 – 1408’i göstermektedir.
Filipoviç, yukarıda zikrettiğimiz görüleri benimsemenin yanında böylesi bir ortamın, insanların imanlarını da zayıflattığının altını çizmektedir. Buradan hareketle, bu yıllarda Müslümanlar arasında imanı zayıflayan birçok kiinin bunalıma girdiğini ve Bedreddin’in bir Bedreddini felsefe içinde bu kiileri toparlamayı baardığını söylemek yanlış olmayacaktır. Daha sonraki aamada, memnun olmayan bu toplumsal sınıfların kendi toplumsal mücadelelerini bir mistik (gizemci) hareketine bağladıklarını görüyoruz30 .
Öyleyse buradan öyle bir sonuca ulaabilmekteyiz ; Bedreddinilik (Torlak ve Börklüceliler de dahil olmak üzere); Pagan inançlarının Kalenderi alt yapısı üzerine oturtulmu, İslam, Hırıstiyan, Yahudi inançlarının eitlikçi düzlemde kabul gördüğü ve buradan hareketle siyasal önermeleri de dinsel öğreti gereği kabullenen ve kapsayan bir mistiksiyasi sentezi ifade etmektedir. Baka bir anlatımla; eitlikçi bir dünya cenneti yaratmak için farklı ulusal, kültürel ve etnik kimliklerin dini-siyasi anlamda birlemelerini öneren ve birbirinden farklı dinsel inançların toplamını, karıımını ve eitliğini hedefleyen, Kalenderi (Hurufi-Batıni) temelli bir dinsel-siyasal olgudur.
29 Filipoviç, A.g.e., s.377 30 Filipoviç, A.g.e., s.382
Bitlisi, Bedreddinilerin “boş kafalı” insanlar olduklarını mevki ve zenginliğe gelebilmek için dinlerini bile satabileceklerini söylemektedir. Neri ise, özellikle Rumeli’deki bu tayifeyi “evba” ve “eclaf” olarak nitelendirmektedir31 .
Osmanlıdaki toplumsal sınıfların, kendi görüş ve isteklerini, kendi çıkarlarına göre yönlendirdiklerini de görebilmekteyiz. Zengin ve fakir sınıf arasındaki uçurumlar içinde Bedreddiniliğin dervilik faaliyetlerinin, sorunlara çare bulacak bir felsefe eliğinde, artlardan yararlanabilme olanaklarına sahip olarak gelitiğini söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Köylünün içinde bulunduğu zor sosyal durumlardan yararlanarak, ilk faaliyetlerin, ekonomik ve kültürel durumu düük olan köylü içinde balaması önemli bir ipucudur. Ancak olayların geliimi, merkezi otoritenin zayıflığının artması, sosyal, kültürel, inançsal karasızlıkların yaam biçimlerine yansıması, doğal olarak, kaybedecek fazla bir eyi olmayan bu tabakanın güçlenmeye balaması ile dengeler alt üst olacaktır. Daha sonra ise güçlenen bu tabaka yanında, merkezi otorite içindeki konumları bozulan, gelir kaynakları azalan veya sekteye uğrayan, toplumun diğer tabakalarından, askeri sınıftan ve zengin beylerden vb. gruplardan da yandalar katacaktır.
Belirli toplumsal koulların sonucunda ortaya çıkan Bedreddinilik-Torlaklık-Börklücelilik isyanının nihai hedefi, balıca Osmanlı merkezi sistemine yöneliktir.Yani bu siyasal-dini eylemin asıl hedefi siyasidir. Bu gösterge yanıltmamalıdır. Balangıçta halk beyninde, beylerin sistematize ettiği devlet tekilatı tartıılmakta, bu yönetim biçimi eletirilmektedir. Bu eletiri de ; entelektüel ve hukuksal düzlemde değil, halk beyninde ve “halkın karnının ne ölçüde doyup doymadığı” düzeyinde doğup gelien, dini önermelerle birlikte gelen siyasal önermelerin bu sorunlara, çıkmazlara pratikte ne ölçüde cevap verilip verilmediği düzleminde bir tartıma ve eletiridir.
Desteğini ehzade Musa’nın destek aldığı güçlerden alan Bedreddini-Torlak akımının gücü; Romanya’daki Mirçi’nin ilk önce Musa’ya sonra Bedreddin’e neden sadık kalıp onlara yardım ettiği ile açıklanabilir.
üphesiz, Bedreddin’in kendi dinsel akımını, Musa hareketinden çok önce, daha doğrusu Ankara Savaı’ndan hemen sonra balattığı bellidir.Kendi kiisel kültürü, enerjisi sayesinde, morali oldukça düük olan tabakalara felsefesini yaymayı baarması, faaliyetlerinin en önemli ve etkililerini ehzade Musa hareketi zamanında yapmış olması çok anlamlıdır32 .
Bedreddinilik -Torlaklık-Börklücelilik, dinsel ve siyasal düzlemde bir süreci ifade etmektedir. Osmanlı toplumundaki ahlaki-dini ve siyasi oluumların hepsi Bedreddini
31 Filipoviç, A.g.e., s.386 32 Filipoviç, A.g.e., s.390
mistisizmine de yansıyarak bu felsefenin gelimesini sağlamıtır. Bunun için, izlediği gelime süreci içinde, Bedreddiniliği -Torlaklığı-Börklüceliliği, köylü ve diğer toplumsal sınıflar arsında sadece basit bir komünizm ve Hırıstiyan-Müslüman eitliğinden oluan bir akım olarak görmek de yanlış olacaktır. Bedreddiniliğe ; oluturduğu dini-siyasi faaliyetlerle bu toplumu etkileyen ve Musa hareketinde çok önemli yere sahip bir mistik-siyasal düün akımı olarak bakmak gerekmektedir.
Ezilen tabaka önünde ehzade Musa her ne kadar otorite sahibi olan tek kii olsa bile onun yanında bir eyh Bedreddin kiiliği ve toplumsal yapıya nüfuz etmiş bir düünce akımı bulunmaktadır. ehzade Musa’nın aağılanmıların temsilcisi olarak bu sınıftaki insanlarla olan bağının sonuçları hemen görülmütür.
ehzade Musa ile ezilmiş sınıfın Rumeli’ye hakimiyet konusundaki beraberlikleri, Onları birletiren unsurlardan biri oluvermitir.Böyle bir durum içinde Bedreddiniliğin ve eyh Bedreddin’in bu harekete sağladığı destek ve etki de tamamlayıcı bir unsur olmalıdır. üphesiz eyh Bedreddin’in Musa’nın en yakını ve onun kazaskeri olmakla, Musa’nın destek aldığı insanlar beyninde, daha büyük bir otoriteye sahip olmasını sağlamıtır. Yine üphesizdir ki, ehzade Musa’nın ordusunda da Bedreddiniler yer alarak bu harekette çok önemli roller üstlenmilerdir33 .
Bu insanların isyan esnasında, Rumeli’deki halkın morali hakkında Musa’ya sürekli bilgi verenlerin de oldukları bilinmektedir. Birçok delil , bu dervilerin Rumeli ve Anadolu arasında mekik dokudukları ve Anadolu’daki ahali üzerinde büyük etkiler yaptıklarını göstermektedir. Çünkü daha sonra burada Börklüce Mustafa ve Hu Kemal tarafından yapılacak isyanların baarıya ulamaları, daha önce Bedreddiniler tarafında hazırlanmış bu alt yapıya bağlıdır. ehzade Musa ile Sultan Mehmed’in arasındaki savalarda Mehmed’in, ordunun ilk saflarına Batı Anadolu’dan değil de İç Anadolu’dan gelenleri koyması da bu açıda ilginçtir34 .
Bize göre, Süleyman rejimi, ahalinin memnuniyetsizliği, Rumeli’deki iç savalar, Musa’nın büyük beylere karı tavırları, üphesiz Rumeli dıında da derin etkisini göstermitir. Filozof Konstantin’in eserinde; fakir ile zengin arasında sosyal karıtlıklara ve Musa hareketinin asıl dayanağı olan halk tabakasının memnuniyetsizliğine rastlıyoruz. Filozof Konstantin, Sırp Despotu Stefan Lazareviç’i anlatırken onun da alt tabakaya karı cömert davrandığını ve “Hiçler” kelimesiyle adlandırdığı fakirlerin sayısının çok olduğunu söylemektedir35 .
33 Filipoviç, A.g.e., s.392 34 Filipoviç, A.g.e., s.393 35 Filipoviç, A.g.e., s.441
Osmanlı eserleri kesin bir bilgi vermeseler bile yabancı kaynaklardan, Karadeniz kıyılarının, kuzeye, belki de Varna’ya kadar olan toprakların Bizans’a terk edildiğini anlıyoruz. Rumeli’deki kolonizasyon içinde çok sayıda Türkmen ve Anadolu ahalisi ile dolu olan bu bölgeler Bizans’a verilmitir. Bizans’a verilen bu topraklarda Türkmen ve Anadolu ahalisi bir hayli çoktur. Bunun için bu toprakların kaybı aynı zamanda değiik sorunlar da getirecektir. Bizans’a verilen topraklardaki Müslümanların tamamının geri dönüp dönmediklerini bilmiyoruz. Bu sorunların yankıları Balkanlar’ın tamamına yansımakla beraber en çok Anadolu’dan Rumeli’ye getirilen bu ahalide hissedilmitir. Müslüman ahalinin yaadığı toprakların Bizans’a verilmesi ahalinin Süleyman’a ve zengin beylere karı tavır almalarında önemli bir unsur olmutur. Halkın bu memnuniyetsizliği Musa’nın en büyük desteğidir. Bize göre, Musa, beylere yaptığı darbelerle Rumeli’deki hakimiyetini güçlendirdikten sonra büyük bir ihtimalle bu toprakları geri alma faaliyetlerini balatmıtır. Dolayısıyla bu zengin beylerle bir olan Bizans’a karı savaş açması demektir. Musa aynı zamanda önemli görevlere yeniden Türkleri getirmekle de eski bir Osmanlı geleneğini canlandıracaktır36 .
Musa’nın büyük bir tehlike oluturmasında üphesiz ki Osmanlı Rumelisinde ulunan dervilerin katkısı çok büyük olmutur. Bunlar Musa hareketine çok büyük bir destek ve moral veren dini (mistik)-siyasi kimlikler ve kuruluların temsilcisidirler.
Bu dervilerin sadece Rumeli’de değil, Bosna’da da dinsel önermeleri kullanan ve aynı zamanda savaş etkeni olarak çok önemli bir faktör oldukları söylenebilir.
Bedreddin kimliği yanında, Börklüce Mustafa kimliğine baktığımızda; O’nun da etkileyici bir üslûba sahip olduğunu, kendini âlim, imam ve Hırıstiyanları sever olarak gösterdiğini anlıyoruz37 . Börklüce’nin papazların hatta Sakız Adası halkının bir kısmının sempatisini üzerine çekmeyi baardığını, bunun yanında, mal paylaımı hakkındaki düünceleri38, zenginliğe karı olan tavrı ile Karaburun halkını da arkasına aldığını görüyoruz.
Tek etekliler, açık kel kafaları,ayakkabısız ve bir tek örtü ile geziyorlardı.Binlerce kafa sayılıyordu39. Bunun yanında halkın çoğunluğu ona yoldalık ediyor, onu destekliyorlardı.
36 Filipoviç, A.g.e., s.444
37
Von Karl Eugen Wadekin, Der Aufstand des Bürklüdsche MustafaEin Beitrag zur Geschichte der Klassenkampfe in Kleinasien im 15.Jahrh., Inauguraldissertationgenehmigt von der philologisch-historischen Abteilung der Philosophischen Fakultat der Universitat, Leipzig 1952, s.2 ;Wadekin, Tschubis’in Börklüce Mustafa’nın bir Hırıstiyan kızı ile evli olduğunu öne sürdüğünü, bunu neye dayandırdığını bilmediğini, ancak burada menkıbnamenin Bedreddin’in Sakız (Chios)’da kaldığı dönemi içeren anlatımlarla karıtırdığını belirtmektedir.(Wadekin,a.g.e.,s.2) 38 Wadekin,(a.g.e.,s.2) burada bu kardeçe ve hakça paylaım düüncesinin tüm halka mı yoksa kendi çevresini oluturan börklücelilere mi inhisar edeceğinin açık olmadığını da kaydediyor.Bunun yanında kadın paylaımı diye bir mefhumun onun düünceleri arasında hiç olmadığını belirtmektedir.
39
Giese, Baına 2 yada 3 bin insan toplandığını söylemektedir (Friedrich Giese,Die altosmanischen anonymen Chroniken (Anonymus Giese), Teil I (Text und Variantenverzeichnis), Breslau 1992, s. 73; ayaklanmacılar 6 binlere ulatılar demekte (Ducas,Historia Byzantina (Corpus Script.Histoire Byzantine.), Boon 1834,s. 113.); ükrullah Müslümanların 4 binden fazla sufi öldürdükleri söyleniyor.(ükrullah, Behçetü’t-Tevarih, Nr. N.Atsız, Osmanlı Tarihleri I, İst. 1949, s. 107)
Bedreddinîler -Torlaklar-Börklüceliler olgusunda, yukarıda zikretmeye çalıtığımız sonuçlar yanında daha duygusal yaklaımlara da rastlıyoruz. Örneğin, Wadekin’in tesbitlerine göre ; acımasız ve ikenceler sadece Börklüce veya Torlak Kemal yandalarına değil tüm halka karı idi ve hiç kimseyi ayırt etmeden yapılıyordu. Bu mücadeleden sonra ülke parça parça sultanın adamlarına dağıtılmıtı40. Mustafa ve adamları idam edilirken41 “Dede Sultan Eri”42 diye haykırarak ölmülerdi. İdamlardan kurtulan Mustafa taraftarları Mustafa’nın yeniden doğacağına inanmılardır43 .
Bayezid Paa, Saruhan ve Aydın’ın her tarafında ele geçirdiği yöre insanını, kendi düüncesine göre “Kıkırtıcı” gördüğü için öldürttü. Bu sırada Manisa yakınlarında bulunan Torlak Kemal yönetimindeki 2000 Torlak44 derviini de yok etmiti45. Bu arada Hu Kemal ve adamlarından birkaçı yakalanıp asılmılardır46 .
Daha sonra bu isyan hareketine katılan Türkmenlere Babailer denildiğini de görüyoruz. Bunların kıyımdan kurtulabilenlerinin, Orta, Batı ve Kuzeybatı Anadolu’nun çeitli yerlerine gittiklerini, yalnız kırsal alanlarda değil kasabalara bile yerletiklerini anlıyoruz. Örneğin, Göynük’te yedi mahalleden ikisinin Mahalle-i Babailer adını taıdığı dikkat çekicidir.Bunun yanında önemli bir tesbit olarak İrene Beldiceanu aynı kasabada eyh Bedreddin isyanından arta kalanların da iskan edildiklerini, bu sebeple iki isyanın birbirine bağlanması gerektiğini vurguluyor47 .
Buradan hareketle u tesbitlerde bulunmak olasıdır48 ;
1 Babailer isyanı nasıl kendilerinden önceki siyasal amaçlı bir takım mesiyanik hareketlere benziyorsa , kendinden yaklaık 175 yıl sonra oluan Bedreddini isyanına ve özellikle de kendisinin eskiden gelitiği merkez olan Orta Anadolu’daki XVI. yüzyılda meydana gelen mesiyanik isyanlara da benzeyecektir.
2 Bedreddini isyanı diğerlerine oranla geniş kapsamlı, toplumsal yapıyı derinden etkileyen, dini-sosyal yankılar uyandırmıtır.

40 F. Babinger, “Schejch Bedr eddîn, der Sohn des Richters von Simav” In der İslam,XI,1921, s.51 41 Ducas idamlar hakkında detaylı bilgiler vermektedir.(s. 114) 42 “Dede Sultan Eri” Ducas tarafından “Beyim, Babam çabuk gel” olarak tercüme edilmitir. Babinger de aynı cümleyi kullanmıtır.(Babinger,A.g.m., s. 70) 43 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Ducas, s. 114. 44 F.Köprülü (Les Origines de I’Empire Ottoman,s. 122.)Torlakları Abdallara benzetiyor.ve onları Babailiğin ilerlemiş bir bölümü olarak tanımlıyor. Ayrıca Torlakların Baba İshak döneminin (123-40) Anadolusunda çok önemli rolleri olduğunu daha sonraki aamada Bektailer içinde asimile edildiklerini, Torlak Kemal dervilerinin veya yandalarının Manisa ve Menemen çevresindeki göçebe ya da önceleri göçebe olarak yaayan Türkmen ataları ile ilikide bulunduklarını, böyle olmuş ise bu ayaklanmayı Baba İshak ayaklanması ile de karılatırmak ve ilikilendirmek gerektiğini vurgulamaktadır.(A.g.e.,s.18,30-34) 45 Bu kiilerin gerçekten Börklüce Mustafa’nın yardımcıları olup olmadıkları hatta bu olaylarla ilgileri olup olmadığı hiç açıklığa kavumamıtır. 46 Karl Krumbacher, Geschichte der Byzantinischen Literatur,Münih 1897,s. 305; F. Babinger, “Schejh Bedr ed-din, der Sohn des Richters von Simav”, In Der Islam, C. XI,1921, s. 5.
47
İréne Beldiceanu-Steinherr, “Göynük, ville réfuge des communautés baba’is”, Itinéraire d’Orient, Hommage a Claude Cahen, Res Orientales VI, Leuven 1994, s. 241-255 ;A.Y.Ocak,Babailer isyanı,İst.1996, s.136. 48 Bedreddini isyanının Babai isyanı ile olan ilikisi konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. A.Y. Ocak,Babailer İsyanı,; İst. 1996, s.154-156,ve diğer sayfalar
1 Babailer isyanı sosyal bir takım rahatsızlıklardan doğup siyasi bir amaca yönelmi, Bedreddini isyanı da büyük ölçüde 1402 Ankara Savaı’ndan sonraki ara dönemde Osmanlı Devleti’nin maruz kaldığı siyasal, sosyal ve ekonomik buhranların bir ürünü olmutur.
2 Babailer isyanı siyasal-sosyal bir hareket olmasına rağmen kendisinden sonra Babai hareketi denilen büyük bir dini-mistik hareket doğurmusa Bedreddini isyanı da aynı nitelikte bir ayaklanma olmuş ve kendinden sonra Bedreddinilik denilen dini hareketi doğurmuş ve bu kanalla Balkan Aleviliğini yaratmıtır.
3 Her iki isyan hareketi de mesiyanik bir ideoloji kullanmaktadır.
4 Her iki olayın hedefi siyasaldır. İktidarı ele geçirip bu yolla özlenen eitlikçi düzenin hakim olduğu dünya cennetini yaratmaktır.

7. Her iki isyanın propagandasında ve organizasyonunda birinci derece rol oynayanlar isyan liderlerinin halife ve müridlerinden oluan büyük bir derviler kadrosudur. Torlakların, Bedreddinilerin ve Börklücelilerin bu sosyal hareketinde ; sosyal, dinsel ve siyasal yönü birbirinden ayırmak imkansızdır. Çünkü her üç olgu da birbirine kenetlendiği gibi biri diğerini etkilemekte, hatta biri diğerini belirlemektedir. Ayrıca bu heterodoks düünceyi ve sosyal hareketin baarısını, çok sayıda Hırıstiyanın bulunduğu bölgelerin varlığı da etkilemitir. Burada hemen u tespiti de yapmak gereklidir. Wadekin’in tespitlerine göre bu bakaldıran savaçı kimliklerin ülkeye el koyma gibi bir istekleri de yoktu49 düüncesi bilimsel temeller içermemektedir. Ancak bu yapılanma ve düünce sistemleri diğer bir bakış açısıyla Hırıstiyanlığın da iine yaramıtır. Buradan hareketle Hırıstiyanlık, İslam ve heterodoks inançların bileimi yeni düünceleri, yeni dinsel ve sosyal önermeleri de beraberinde getirecektir. Bu bakış açısıyla Wadekin u sonuçlara ulamaktadır; Börklücelilerin ayaklanmaları
ekonomik ve toplumsal zorunluluklar nedeniyle balatılmıtır. Bu ayaklanmada burada yaayan balıkçı ve çiftçilerin de büyük katkıları olmutur. Ayrıca bu ayaklanma da XIV. ve
XV. yüzyılda Türk denizciliğinin Ege’de gerilemesinin de büyük payı vardır düüncesi doğru sonuçları içerebilir. Konumuzu tekil eden isyan hareketleri ile Babai isyanı arsında temel felsefe olarak birçok benzeen yönler bulunurken, yukarıda zikretmeye çalıtığımız düünce sistemleri ve eylemlere bakarak, Wadekin’in savunduğu, “Börklücelilerin ayaklanmaları ile Bedreddinilerin ayaklanmalarının hiçbir bağı yoktur” gibi bir düünce bilimsel kanıtlar içermemenin yanında isyanın ve düünce alt yapılarının doğal seyri ve birçok anlamda benzerliği açısından da pek doğru görünmemektedir. Yine Wadekin bu ayaklanmaları, XV.yüzyılda halk tabakasının maruz kaldıkları baskı ve sömürülerin yarattığı dinsel ve toplumsal ikinliğin iç savalar yoluyla dıa vurumu olarak görmektedir50 .
49 Wadekin, A.g.e., s. 19. 50 Wadekin, A.g.e., s. 37.
Sonuç olarak, Bedreddiniler-Torlaklar-Börklüceliler içinde; akılcı hatta bir ölçüde maddeci bir görü, düzenin bozukluğunu toplumsal rahatsızlıkları düzeltme amacıyla siyasal iktidara sahip ihtilalci, mistik, maddeci eğilimli bir düünce, yaanılan toplumu, siyasal yapıları, ekonomik, kültürel çevreyi maddeci bir yorumla, panteist bir çerçevede ele alan bir görü, Tanrı kavramını dahi, bir teoloji mantığıyla değil bir felsefe mantığı ile kavrayan bir düünce bütünü gözlemek mümkündür.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*