DERVİŞ BABA’NIN ALEVİ-BEKTAŞİ GÜLMECE EDEBİYATINDAN ŞİİRLEŞTİRDİĞİ ÖRNEKLER

“Bayezid Bistami’den Yunus ve Kaygusuz Abdal’a, Azmi’ye ve Harabi’ye ulaşan makam-ı naz’da Tanrıyı sorgulama ve şeriat dogmalarına kafatutma, Alevi-Bektaşi inanç ve düşüncesinin simgesel temsilcisi Baba Erenler, Bektaşi Babası, Bektaşi vb. halktan tiplemelere kadar inip fıkralarda-nüktelerde ortaya çıkmıştır. Mutasavvıfların, özellikle batıni mutasavvıf ozanların Tanrıyla hesaplaşması, sorgulayıp eleştirmesi onu kendi maddesel özünde yokettiğinden kendilerine, yani insana yönelmektedir. Böylece makam-ı naz’da kendi kendileriyle konuşup hesaplaşmaktadırlar. Onun için Alevi-Bektaşi mizahını (gülmecesini) oluşturan fıkralarda işlenen maddi yaşam, toplumsal yergiler ve tanrıyı sorgulamaya yönelik konular, uygulanan davranış biçimleri felsefi materyalizmin kapsamı içindedir; basitleştirilerek halka indirilişidir…” (İsmail Kaygusuz, Görmediğim Tanrıya Tapmam, Alev Yayınları; İstanbul, 1996, s.105,116))

Düzyazı ve serbest şiirle ifade edilen her türlü duygu ve düşünce, ölçülü şiirle, yani halk şiiriyle de engelsiz anlatılabilir. Bu anlayıştan hareket eden Derviş Baba, halk şiiri ögelerini, yani vezin ve kafiye (ölçü ve uyak) kullanarak çok sayıda Alevi-Bektaşi fıkralarını şiirleştirmiştir:

Bir yorum

  1. Merhaba değerli canlar,

    Emeğinize, yüreğinize sağlık,
    Hızır Hak yardımcınız olsun,

    Kimi şiirlerini beğendim. Alevilik tarihi ile ilgili araştırma kitabıma düzelterek koymak istiyorum. Rızanız var mı?

    Bu düzeltilmiş şiirleri de size gönderiyorum.
    Aşkla,

    Not:
    İleride kısmet olur da gelirsem tekkenize kitaplarından vermek isterim. Sattığınız kitabın parası tekkenize kalsın.

    BELLİDİR GİDECEĞİN YER

    Kahta kaymakamı çok kurnaz mıydı?
    Ortada kalmış bir kararsız mıydı?

    Müftüyü dinler ben sendenim der
    Baba’yı görünce ona meyleder

    Bir türlü ikisin denk getiremez
    Karşılıklı söyletip bir dinleyemez

    Derkene birgün bu fırsat çıktı
    Babadır kahvede gözüne çarptı

    Müftüyle birlikte içeri daldı
    İbrahim Baba’nın yanına vardı

    Çay kahveler derken sohbet de arttı
    Kaymakam ortaya sorunu attı

    “İbrahim Baba ve Müfti efendi
    Her ikinizi de severim” dedi

    “Biriniz Alevi biriniz Sünni
    Bu Ömer Osman der sen ise Ali”

    “Müfti çar-i yari göğe yükseltir
    Baba Eylibeyt’e canını verir”

    “Herkes inancını savunsun şurda
    Söz veriyorum şu huzurunuzda”

    “Kazananın elini öpeceğim
    Ve hep onun ardından gideceğim”

    Müfti efendi dedi ki “ben hazırım
    Çar-i yar sahabe verir huzurum”

    “Resul gören göze ben inanırım
    Muaviye’yi de ashab tanırım”

    Bu minval üzere çok sözler etti
    Bir kez bile anmadı Ehlibeyti

    İbrahim Baba’ysa kızdı köpürdü
    Ama bell’etmedi sade öksürdü

    Dedi “ne söylerim ben bu adama
    Resul’u göreni seviyor ama”

    “Hep yanıbaşında evindekini
    Fatma Ali Hasan ve Hüseyin’i”

    “Yani ev halkını sevip saymıyor
    Emevi soyuna saygı duyuyor”
    “Benim kaymakamım sana gelince
    Söyleyeceklerimi düşün derince”

    “Farzet ki Muhammed peygamber sendin
    Diyelim kapıdan içeri girdin”

    ” Masamda Ali’yle kızı torunu
    Oynarken bir kaptı kaçtı oyunu”

    “Müftünün yanında Bekir’le Osman
    Ömer Muaviye Yezit ve Mervan”

    “İşte bunca basit senin tercihin
    Belli değil midir gidecek yerin”

    Müfti hemen kalkıp dışarı çıktı
    Herkes arkasından şöyle bir baktı

    Kaymakam elini öptü Baba’nın
    Talip oldu ona kesti kurbanın

    Derviş Baba türabı erenlerin
    Gerçeğin demine HÜ diyenlerin.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*