II. Veda Haccı, Ghadir Khum Olayı ve İmam Ali

İsmail Kaygusuz

Peygamber hicretten on yıl sonra yakın yoldaşlarına (sahabilere), farklı bölgelerdeki bütün insanları son haccında kendisine katılmaya çağırmalarını buyurdu. O bu hac esnasında, haccın doğru olarak ve birleştirilmiş biçimde nasıl düzenleneceğini ögretti. İlk kez Müslümanlar çok büyük bir kalabalık halinde önderleri Tanrının Peygamberinin huzurunda toplandılar. Mekke yolunda Peygamberin peşinde yetmiş binden fazla insan vardı. Zilhicce ayının dördüncü günü yüzbinden fazla üslüman Mekke’ye girdi.

18 Zilhicce’de (Dhul-Hajjah) son Haccını (Hajjatul-Widaa) tamamladıktan sonra, Peygamber Mekke’den edine’ye doğru hareket etti. O ve peşindeki kalabalık (bugünkü Cuhfah adlı yerin yakınında bulunan) Ghadir Khum denilen yere ulaştı. Burası değişik eyaletlerden gelen halkın birbiriyle vedalaşip, farklı yollardan evlerine gittikleri bir buluşma yeri ve dört yolağzıydı. Aşağıdaki ayet burada Peygambere indi:

“Ey Tanrının Elçisi! Rabbin tarafından sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmaz, bildirisini sunmaz isen, elçilik görevini yapmamış olursun. Tanrı seni insanlardan koruyacaktır. Tanrı gerçekten kafirler-inançsızlar topluluğuna yolgöstericilik yapmaz” (Kuran 5, 67).

Ghadir Khum’da Peygamberin konuşmasından önce bu ayetin indiğini doğrulayan Sünni referanslardan bazıları şunlardır:

(1) Fakhr al-Razi, Tafsir al-Kabir, vo12, s. 49-50; Ibn Abbas, al-Bara Ibn Azib, and Muhammad Ibn Ali tarafından anlatılanlar ve Kuran (5, 67) ayetinin yorumunda .
(2) al-Wahidi,Asbab al-Nuzool,s.50;Kuran ve Hadis otoriteleri Atiyyah ve Abu Sa’id al Khudri’nin rivayetleri
(3) al-Hafiz Abu Nu’aym, Nuzul al-Quran; Abu Sa’id Khudri ve Abu Rafi’ninrivayetlerinden aktarma.
(4) Ibn Sabbagh al-Maliki al-Makki, al-Fusool al Muhimmah,s.24
(5) al-Hafiz al-Suyuti, Durr al-Manthur; Kuran 5,67(ayetinin)yorumu
(6) al-Shawkani,Fathulr; Kuran 5,67(ayetinin)yorumu
(7) Hasan Khan, Fathul Bayanr; Kuran 5,67(ayetinin)yorumu
(8) Shaykh Muhi al-Din al-Nawawir; Kuran 5,67(ayetinin)yorumu
(9) Noor al-Din al-Halabi, al-Sirah al-Halabiyah vol.3, s.301
(10) al-Ayni,Umdatul Qari fi Sharh Sahih al-Bukhari,
(11) Tafsir al-Nisaboori, vol. 6,s.194
(12) Ibn Mardaway ve daha birçokları…

II. a Ghadir Khum Söylevine giriş ve Ehlibeyt ve Ali hakkında bazı Hadisler

Aldığı ayet üzerine Peygamber, oldukça sıcak olan Ghadir Khum vahasında durdu. Yola çikmis olan bütün insanların hemen geri gelmesi için haber saldı ve geride kalan bütün hacılar ulaşincaya dek bekledi; herkes geldi ve biraraya toplandılar. Muhammed Salman’a kaya parçaları ve deve semerleri kullanarak yüksekçe bir minber (kürsü) yapmasını buyurdu. Ancak böyle bir yerden duyurusunu yapabilirdi. İlk inen ayeti bildirdiğinde ögle saatiydi ve o vadinin içi aşirı sıcaktı. Bunun için insanlar giysilerini ayaklarına bacaklarına sararak, kaya parçaları üzerindeki semerlerden minberin çevresinde oturuyorlardı.
O gün Tanrının elçisi, üç saati minberde olmak üzere tam beş saatini konuşmakla harcadı. Kur’an’dan yaklaşik 100 ayet okudu ve yetmiş üç kere de hatırlatma yaptı ve insanları işleri ve geleceklerine ilişkin olarak ikaz etti. Sonra onlara uzun bir söylev verdi. Sünni hadisçiler tarafından da genişçe nakledilmiş olan söylevinden aşağıdaki birkaç kısa paragrafın arkasından daha büyük bir bölüm verilecektir.Ve Tanrının elçisi şöyle başladı konuşmasına:

“Tanrı tarafından çagrilacagim ve benim bu çagriyi yanıtlayacağı vaktin yakın olduğu görülüyor. Sizin için iki değerli şey bırakıyorum ve eğer bunların ikisine sıkı yapışırsanız, benden sonra asla yolunuzu şaşirmazsınız. Bunlardan biri Allahın kitabı Kuran, diğeri ise benim soyumu sürdürecek olan Ehlibeyt’im. Bu ikisi birbirinden asla ayrılmayacaktır taki onlar cennetteki havuzun başinda benim yanıma gelinceye kadar.”

Sonra Peygamber sordu : “Onların kendileri üzerinde olduğundan daha fazla inananlar üzerinde benim hakkım yok mudur” Kalabalık bağırark yanıtladı : “Evet, ya Resulullah!” Bunun üzerine Peygamber, Ali’nin elinden tutup havaya kaldırdı ve “ben dedi, herkimin mevlası, efendisi-önderi isem, Ali de onun önderi efendisidir. Ey Tanrım, onu sevenleri sev, ona düşman olanlara düşman ol!”
Bunları anlatan Sünni referans kaynaklardan bazıları:

(1) Sahih Tirmidhi, v2, s.298, v5,s.p.63
(2) Sunan Ibn Maja, v1,s. 12,43
(3) al-Nisa’i, Khasa’is, s. 4,21
(4) al-Hakim, al-Mustadrak, v2, s129, v3, s. 109-110,116,371
(5) Musnad Ahmad Ibn Hanbal, v1,s, 84,118,119,152,330, v4, s. 281,368,370,
372,378, v5, s. 35,347,358,361,366,419 (zincirleme 40 raviden(rivayetçiden)
(6) Ahmad Hanbal,Fada’il al-Sahaba, v2,s. 563,572
(7) Majma’ al-Zawa’id, by al-Haythami, v9, p103 (from several transmitters)
(8) Tafsir al-Kabir, by Fakhr al-Razi, v12, pp 49-50
(9) Tafsir al-Durr al-Manthur, by al-Hafiz Jalaluddin al-Suyuti, v3, p19
(10) Tarikh al-Khulafa, by al-Suyuti, pp 169,173
(11) al-Bidayah wal-Nihayah, by Ibn Kathir, v3, p213, v5, p208
(12) Usdul Ghabah, by Ibn Athir, v4, p114
(13) Mushkil al-Athar, by al-Tahawi, v2, pp 307-308
(14) Habib al-Siyar, by Mir Khand, v1, part 3, p144
(15) Sawaiq al-Muhriqah, by Ibn Hajar al-Haythami, p26
(16) al-Isabah, by Ibn Hajar al-Asqalani, v2, p509; v1, part1, p319,
v2, part1, p57, v3, part1, p29, v4, part 1, pp 14,16,143
(17) Tabarani, who narrated from companions such as Ibn Umar, Malik Ibn
al-Hawirath, Habashi Ibn Junadah, Jari, Sa’d Ibn Abi Waqqas,
Anas Ibn Malik, Ibn Abbas, Amarah,Buraydah,…
(18) Tarikh, by al-Khatib Baghdadi, v8, p290
(19) Hilyatul Awliya’, by al-Hafiz Abu Nu’aym, v4, p23, v5, pp26-27
(20) al-Istiab, by Ibn Abd al-Barr, Chapter of word "ayn" (Ali), v2, p462
(21) Kanzul Ummal, by al-Muttaqi al-Hindi, v6, pp 154,397
(22) al-Mirqat, v5, p568
(23) al-Riyad al-Nadirah, by al-Muhib al-Tabari, v2, p172
(24) Dhaka’ir al-Uqba, by al-Muhib al-Tabari, p68
(25) Faydh al-Qadir, by al-Manawi, v6, p217
(26) Yanabi’ al-Mawaddah, by al-Qudoozi al-Hanafi, p297

Muhammed’in konuşmasının bitirmesinden hemen sonra bir Kuran ayeti indi:

“Bugün dininizi mükemmel kıldım ve sizin üzerinizde cömertliğimi, ödülümü tamamladım. Dininizin İslam olmasından tatmin oldum.” (Kuran 5:3)

Bu ayetin Ghadir Khum’da Muhammed’in konuşmasının bitişinden sonra indiğini açıklayan Sünni kaynaklardan bazıları:

(1) al-Durr al-Manthur, by al-Hafiz Jalaluddin al-Suyuti, v3, p19
(2) Tarikh, by Khatib al-Baghdadi, v8, pp 290,596 from Abu Hurayra
(3) Manaqaib, by Ibn Maghazali, p19
(4) History of Damascus, Ibn Asakir, v2, p75
(5) al-Itqan, by al-Suyuti, v1, p13
(6) Manaqib, by Khawarazmi al-Hanfi, p80
(7) al-Bidayah wal-Nihayah, by Ibn Kathir, v3, p213
(8) Yanabi’ al-Mawaddah, by al-Qudoozi al-Hanafi, p115
(9) al-Hafiz Abu Nu’aym, Nuzul al-Quran; Abu Sa’id Khudri’den rivayet

Yukarıdaki ayet açıkça belirtmektedir ki İslam, Peygamberden sonra önderlik sorunu açıklığa kavuşturulmadan tamamlanmamış ve dinin tamamlanması-olgunlaşması Peygamberin kendisine ardıl-halef(ataması) duyurusuna bağlı kılınmıştı.

II. b Bağlılık (Biad) Andı

Konuşmadan sonra Tanrının elçisi herkesten Ali’ye bağlılık yemini istedi ve onu (Ali’yi) kutladı. Ona bağlılık andı yapanlar arasında Ebubekir, Omer ve Osman da bulunuyordu. Ebubekir ve Ömer’in Ali’ye biat ettikten sonra, “Aferin sana ya Abi Talip’in oğlu! Bu gün, bütün erkek ve kadın tüm inananların mevlası (efendisi-önderi) oldun” diyerek onu kutladıkları anlatılır. Ghadir günüde Ali’ye bağlılık yemini olayın, anlatan bazı Sünni kaynaklar:

(1) Musnad Ahmad Ibn Hanbal, v4, p281
(2) Tafsir al-Kabir, by Fakhr al-Razi, v12, pp 49-50
(3) Mishkat al-Masabih, by al-Khatib al-Tabrizi, p557
(4) Habib al-Siyar, by Mir Khand, v1, part3, p144
(5) Kitabul Wilayah, by Ibn Jarir al-Tabari
(6) al-Musannaf, by Ibn Abi Shaybah
(7) al-Musnad, by Abu Ya’ala
(8) Hadith al-Wilayah, by Ahmad Ibn `Uqdah
(9) Tarikh, by Khatib al-Baghdadi, v8, pp 290,596 from Abu Hurayra

II. c Ghadir Khum’da toplanan insanların sayısı ve tanıklıkları üzerine

Anlatıcıların dilleri ve zaman aşimı aracılığıyla artan bir saygınlığın bu gelenekle birleştirilmesi Tanrının iradesiydi. Öyle ki, yolgösterici İmam(Ali) için ayakta dimdik duran bir kanıt vardır. Tanrı Peygamberine, kalabalık toplandığı zaman halka bir bildirimde (tebliğde) bulunmasını buyurmuştu. Böylece oradaki herkes geleneğin anlatıcıları oldu. O esnada kalabalığın sayısı yüzbini geçmişti.

Zaid İbn Arqam’ın rivayeti: “Abu al-Tufail dedi ki : ‘Bunu Tanrının elçisinden duydum ve orada kimse yoktu ki kendi gözleriyle onu (Muhammed’in Ali’yi ardıl atama olayını) görmesin, kendi kulaklarıyla işitmesin”

Diğer birkaç Sünni kaynak:
(1) al-Nisa’i, al-Khasa’is, , s.21;
(2) al-Dhahabi said it is sahih (authentic), as said in:
(3) History of Ibn Kathir, v5, s.208

Rivayet edilir ki, orada “Tanrının Elçisi sesini yükselterek çagri yaptı-duyurdu”.(Sunni yazar al-Khawarizmi, Manaqib al-Khawarizmi, s. 94)

Yine bir başka Sünni yazar İbn al-Jawzi, Manaqib’inde, “Peygamberle birlikte sahabilerden, Mekke ve Medine civarında oturmakta olan Araplardan yüz-yüzyirmi kişi vardı. Onlar Veda Haccında bulunan insanlardı ve onlar bu konuşmayı işittiler”diye yazmaktadır.

Bazı Sünni yorumcular, Maaric Suresinin ilk üç ayetinin (Kuran 70, 1-3) Peygamber’in Veda Haccından dönüşü, Mekke’den Medine’ye gelişinden sonra bir tartışma çiktigi zaman Peygambere indiğini ileri sürmektedir.

Tanrının Elçisi Ghadir Khum’da halkı toplayıp Ali’yi onlara tanıttıktan sonra yukarıda belirttiğimiz üzere “ben kimin efendisiysem, Ali de onun (Mevlası) efendisidir” diye buyurmuştu. Haber hemen kent ve kırsal bölgelerde çabucak yayıldı. Harith Ibn Nu’man al-Fahri ( diğer bir söylentiye göre Nadhr Ibn Harith) bunu ögrenir ögrenmez, devesine atlayıp Medine’ye geldi ve Tanrının Elçisinin huzuruna çikip şöyle konuştu: “Bize Allah’tan başka tapılacak Tanrı olmadığına ve senin Tanrının elçisi olduğuna inanmamızı buyurdun ve biz kabul ettik. Bize hergün beş kez dua etmemizi Ramazam ayında oruç tutmamızı buyurdun boyun eğdik. Sonra Mekke’ye Hac yapmaya gitmemizi söyledin onu da kabullendik. Fakat, sen bütün bunlarla yetinmedin (tatmin olmadın). Şimdi kuzenin Ali’i kendi elinle tutup kaldırdın, ‘ben kimin Mevlasıysam, Ali onun da Mevlasıdır’ deyip efendimiz olarak onu bize zorla kabul ettiriyorsunuz. Bu zorunlu yük de Tanrıdan mı yoksa senden mi geliyor?” Peygamber bu soruya kısaca şu yanıdı verdi:

“Vallahi sadece Tanrının buyruğudur; Esirgeyen Bağışlayan Allahtan geliyor bu”.

Bunu işiten Harith (Haris) dişi devesine doğru ilerlerken kendi kendisine söyleniyordu:

“Ey Tanrı, eğer Muhammed’in söylediği doğruysa, o zaman gökten bir taş fırlat üzerimize ve bizi şiddetli acı ve işkence altına koy!”. Bütün noksanlıkların üstünde olduğuna inanılan Allah, onun kafası üzerine gökten bir taş fırlattı, taş vücudunun içine girip bedeninin altından çikti ve onu cansız bıraktı. Bu olay üzerine Tanrı aşağıdaki ayeti indirdi:

“Bir inkarcı (gökten) düşecek bir ceza istedi. İnanmıyanlar için onu savacak hiçbirşey yoktur. Çünkü o(ceza), yücelik derecelerinin tek sahibi Tanrıdan gelmektedir.” (Kuran, 70, 1-3)

Olay ve ayetin yorumuna ilişkin Sunni kaynaklar:

(1) Tafsir al-Tha’labi, by Is’haq al-Tha’labi, commentary of verse 70:1-3
from two chain of narrators.
(2) Noor al-Absar, by Shablanji, p4
(3) al-Fusool al-Muhimmah, by Ibn Sabbagh al-Maliki al-Makki, p25
(4) al-Sirah al-Halabiyah, by Noor al-Din al-Halabi, v2, p214
(5) Arjah al-Matalib
(6) Nazhat al-Mujalis from al-Qurtubi

İmam Ali, kişisel olarak, Ghadir Khum olayına ve Tanrının Elçisinin hadislerine bizzat tanık olan bazı kişilere kendisi kişisel anımsatma yapmıştır. Bu anımsatma olaylarından bazıları şunlardır:

– Osman’ın Seçimi-Şura Gününde
-Osman’ın yönetim dönemi boyunca
– Rabbah Günü (656 yılında, içlerinden onikisinin Bedr savaşçiları olan 24 sahabinin birinci elden Peygamberin hadislerini işittikleri ve onu dinledklerine dair toplanıp yemin ettkleri gün),
-Camel savaşında (657) Talha’ya anımsatması
– Dokuz tanığın dinlendiği (tanıklık ettiği) Atlılar Günü

Ali’nin Camel savaşı anımsatması hakkında al-Hakim, Ahmed İbn Hanbal ve diğer bazı Sünni yazarların tanıklardan naklettikleri ortak bilgiler:

“Camel savaşında biz Ali’nin tarafındaydık. Savaş başlamadan önce Ali Talha ile konuşmak için haber gönderdi. Talha öne doğru ilerledi. Ali ona yaklaşarak şunları söyledi: ‘Allahın rızası için senden rica ediyorum; Peygamberin, ‘ben kimin Mevlası isem, Ali onun da Mevlasıdır. Tanrım, onu seveni sev, ona herkim düşmanlık ederse ona düşman ol’ dediğini işitedin mi?’ Talha ‘evet, işittim’ diye yanıtladı. Bu kez Ali ona sordu: ‘Öyleyse benimle niçin savaşmak istiyorsun?”

Olayı anlatan Sünni kaynaklar:

(1) al-Mustadrak, by al-Hakim, v3, pp 169,371
(2) Musnad Ahmad Ibn Hanbal, on the authority of Ilyas al-Dhabbi
(3) Muruj al-Dhahab, by al-Mas’udi, v4, p321
(4) Majma’ al-Zawa’id, by al-Haythami, v9, p107

Ahmad İbn Hanbal’ın Musnad’ında şunlar kayıtlıdır:

“Abu Tufayl anlatmıştı: Hicretin 35.yılında (656) Ali, halkı Rahbah düzlüğünde topladı ve orada mevcut, Tanrının Elçisinin Ghadir Khum duyurusunu işitmiş olan her erkek Müslümandan ayağa kalkıp, Allahın adına Ghadir Gününde Peygamberden işittiklerinin tanıklığını yapmasını rica etti. Bunun üzerine otuz kişi ayağa kalktı ve Peygamberin Ali’nin elinden tutarak kalabalığa doğru, ‘Yaşamları(na önderlik ettiğim) üzerinde büyük yetkiye sahip olduğum bana inanan herkesin üzerinde Ali en büyük otoriteye (yetkiye) sahiptir. Tanrım, onu seveni sev ve ona düşmanlık edene düşman ol!’diye seslendi dediler ve tanıklık etti. Abu Tufayl, Ali’nin Rahbah ovasında, hadislere itaat etmemiş olan Müslüman kitlelere bıraktığı şeyin , büyük bir zihinsel kışkırtma ifadesi olduğunu söylemektedir. Bundan dolayı o Zaid İbn Arqam’ı çagirip, Ali’den ne işittiğini sormuş. Zaid de, bizzat kendisi Peygamberin bu sözleri söylerken dinlediği için hakkında herhangibir onun hakkında kuşku duymadığını kendisine anlatmıştır.”

Sünni Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmad İbn Hanbal Musnad yapıtında Rahbah yeminini bir başka tanıkla anlatnayı sürdürmektedir:

“Abd al-Rahman İbn Abu Laylah anlattı: Ali’nin Rahbah ovasında halk yeminini yönetmesine tanıklık ettim. Ali, ‘Ghadir gününde Peygamberin ‘ben kimin mevlası isem Ali onunn da mevlasıdır’ sözünü işitenler Allah rızası için kalkıp tanıklık yapmasını, göz tanığı olmayanların ise ayağa kalkmamasını rica ediyorum’ dedi.Bunun üzerine Bedr savaşina katılmış oniki kişi ayağa kalktı. Olay belleğimde hala tazeliğini koruyor.”

Al-Nisa’i de (Khasa’is, s. 21,103) yukarıda adları geçen Umayah Ibn Sa’d, Zaid Ibn Yathigh, ve Sa’id Ibn Wahab’ın söylediklerine benzer bilgiler vermektedir. Ek olarak şu olayı anlatıyor:

“ Tanıklardan biri olan Anas ayağa kalkmıyor: Ali, Anas’a ‘Peygamberi Ghadir gününde dinlediğin halde neden ayağa kalkmadın?’ diye sorduğu zaman o, ‘ya inananların Emiri, çok yaşlandım, hatırlamıyorum’ yanıdını verdi. Bunun üzerine Ali, ‘eğer gerçeği kendine saklamak, gizlemek niyetindeysen, Allah seni, türbanınla kapatılmayacak beyaz bir benekle seni (cüzzamla) damgalasın, dedi. Anas oradan ayrılmadan önce yüzünde bir kocaman beyaz benek kabardı, cüzzam oldu. Anas ondan sonra, ‘Allahın en doğru kulunun lanetin altındayım’der dururdu.”

Olayla ilgili başvurulacak diğer Sunni kaynaklar:

(1) Ibn Qutaybah, al-Ma’arif, s.1;özürlüler arasındaki Anas’ın öyküsüne gelince..
(2) Ahmad Ibn Hanbal, Musnad Vol.1, s.199; yukarıdaki anekdotu şu sözlerlekanıtlar: “Ali’nin lanetine uğrayan üç kişi dışında herkes ayağa kalktı”
(3) Abu Nu’aym, Hilyatul Awliya,Vol.v5, s.27

II. d Peygamber’in Ghadir Khum Konuşması ve bazı diyaloglar

Tanrının Elçisi dedi ki:

“Övgüler Tanrıya aittir. Biz O’na inanır ve O’ndan yardım dileriz, O’na güveniriz. Ruhlarımızı kötülükten ve işlerimizi (amellerimizi) günahlardan korumak için O’na sığınırız. Gerçekten, Tanrının yalnızbaşina bıraktığı bir kimse için yolgösterici yoktur ve Tanrının yolgöstermiş olduğu bir adamı da hiçkimse yoldan saptıramaz.”

“Ey Ahali! Biliniz ki, birkaç kere Cebrail indi ve bana esirgeyen ve bağışlayan ulu Tanrıdan bana bir buyruk getirdi; bu yerde durmam ve size bildirmem gerekiyor. İşte böyle, (Tanrı tarafından) çagrilacagim zaman yaklaşmış görünüyor ve ben bu çagriyi yanıtlayacağım.”
“Ey Ahali! Allahtan başka Tanrı olmadığı, Muhammed’in Onun kulu ve Peygamberi olduğuna; Cennetin ve Cehennemin varlığına; ölümün ve yeniden dirilişin gerçekliğine tanıklık (şehadet) etmiyor musunuz? Kuşkusuz saati gelecek ve Tanrı insanları mezarlarından kaldıracak, bunlara inanmıyor musunuz?”

Oradaki halk hep birlikte “evet, onlara inanıyoruz”diye yanıtladı. Peygamber kalabalığa sesinin iyi duyulup duyulmadığını sorup olumlu yanıt alınca sürdürdü:

“Öyleyse iyi dinleyiniz! Size paha biçilmez değerde iki emanet bırakıyorum. Eğer onların her ikisine de yapışırsanız (tutunursanız), benden sonra asla doğru yoldan sapmayacaksınız. Bunların her biri kendi yüceliği içinde diğerine üstündür. ”

Bir kişi sordu: “Ey Tanrının Elçisi! Nedir o iki paha biçilmez şey?”

Muhammed Peygamber açıkladı:

“Onlardan biri Tanrının kitabı Kuran, diğeri ise soyumu (ıtrat) yürütecek olan Ehlibeytim, ev halkımdır. Aranızdan ayrıldığım zaman onlara nasıl davranacağınıza çok dikkat ediniz; zira Ulu Tanrı bana bildirdi ki, bu ikisi (Kuran ve Ehlibeyt), Cennetteki Kevser Havuzunun başinda bana ulaşincaya dek asla biri diğerinden ayrı (düşünülmeyecek) olmayacaktır. Tanrının adına size Ehlibeytim hakkında anımsatma yapıyorum! Tanrının adına size Ehlibeytim hakkında anımsatma yapıyorum! Tanrının adına size Ehlibeytim hakkında anımsatma yapıyorum!”

“Unutmayınız ki, ben Cennetteki Kevser Havuzunun başinda bulunacak ve size karşi tanıklık yapacağım. Şu halde benden sonra bu iki değerli şeye nasıl muamele edeceğiniz-davranacağınız konusunda çok dikkatli olun. Bu iki şeyin önüne geçmeyiniz, zira mahvolursunuz. Onlardan uzak kalmayınız, zira yine mahvolursunuz.”

“Ey ahali, ey İslam ümmeti! Bilmezmisiniz ki, sizin üzerinizde kendinizden fazla benim yetkim (ve hakkım) vardır.”

O büyük halk kitlesi “Evet, ya Resulallah!”diye bağırarak onaylayınca Peygamber sorusunu genelleştirerk yineledi:

“Ben, inananların üzerinde kendilerinden daha fazla hakka sahip değil miyim?”
Kalabalık yine toptan bağırarak evetledi. Peygamber,

“Ey burada toplanmış olan halk, dedi, kuşkusuz Tanrı benim efendim ve ben de bütün inananların efendisiyim.”

Bunun üzerine Ali’nin elini tutup kaldırdı ve halka şunları söyledi Tanrının Elçisi :

“Ben kimin efendisiysem Ali onun da efendisidir.(bunu üç kez yineledi). Tanrım! Onu sevenleri sev, ona düşman olanlara düşman ol. Ona yardımcı olanlara yardım et. Onu terkedenleri, ondan ayrılanları sen de terket Tanrım. Ve o herne yana dönse gerçeği onunla koru (onu gerçeğin ekseni yap).”

“Ali İbn Abu Talib beni kardeşim, mirasçım (vasi), benim ardılım (halef, halife) ve benden sonra önder (İmam) odur. Bana göre onun durumu-yakınlığı, Musa’ya göre Harun’un (Aaron) durumuyla aynıdır, tek fark o benden sonra peygamber olmayacak. Ali, Tanrıdan ve Onun elçisi olan benden sonra hepinizin efendisi ve önderidir.”

“Ey burada toplanmış halk! Tanrı onu size İmam ve önder seçip tayin etti. Ona itaat, bütün Muhacirin (Mekkeliler), Ansar (Medineliler) ve doğrulukla onları izleyenler için ve kentlerde yaşayanlar, göçebeler, Araplar- Arap olmayan, köle-azatlı, genç- yaşlı, büyük-küçük ve siyah-beyaz herkesin üzerinde bir görev ve zorunluluktur.”

“Onun buyruklarına itaat edilecektir. Onun sözü bağlayıcı ve onun buyruğu, bir Allaha inanan herkes için zorunluluktur. Ona itaat etmeyen kimse lanetli, onun arkasından giden ise kutsanmıştır ve ona inanan gerçek mümindir. Onun Vilayeti-Veliliği (onun önderligine inanma) mutlak ve yüce Tanrı tarafından zorunlu kılınmıştır.”

“Ey Müslüman halk! Kuran’ı inceleyiniz; onun açık ayetleri üzerinde düşünün, ama kapalı-örtülü (batıni) ayetlerin anlamı üzerinde tahminlerde bulunmayınız. Çünkü, vallahi, o ayetlerin içindeki uyarıları ve onların anlamlarını ben kendim ve önümdeki elini tutup kaldırdığım bu adam (Ali) dışında hiçkimse size açıklayamaz.”

“Ey Müslümanlar! Sonuncu kez sizinle bu toplantıda bulunuyorum. Onun için beni iyi dinleyin; Tanrının buyruğuna boyun eğin ve itaa edin. Gerçek Tanrı sizin Allahınız ve Efendinizdir! Ondan sonra Onun Peygamberi, (onu) size bildiren ben Muhammed sizin efendinizim. Böylece benden sonra, bu Ali, Tanrının buyruğuna göre sizin efendiniz ve önderiniz (İmam) olacak. Ali’den sonra ise, Allah ile Peygamberinin buluşacağı güne (Kıyamete?) kadar benim soyumdan gelen bazı seçilmiş bireyler aracılığıyla önderlik (İmamlık) sürdürülecektir.”

“Biliniz ki, mutlaka Tanrıyla yüzyüze gelecek ve amelleriniz hakkında sorguya çekileceksiniz. Sakın benden sonra birbirinizin boyunlarını vurarak kafir olmayınız! İşte bu söylediklerimin burada bulunmayanlara bildirilmesi, beni dinleyenlerin üzerinde zorunlu bir görevdir. Çünkü belki de haber verilen-bilgilendirilen kişi, bu toplantıda bulunan bazılarından onu daha iyi anlayabilirdi. Şu halde, Tanrının buyruğunu size iletmiş bulunuyor muyum? Şu halde, Tanrının buyruğunu size iletmiş bulunuyor muyum? Şu halde, Tanrının buyruğunu size iletmiş bulunuyor muyum?”

Gadirhum’daki yüzbinin üzerindeki Müslüman topluluk, son soruya her keresinde, “Evet ya Resullallah (Tanrının Elçisi)” bağrışarak karşılık verdiler. Bunun üzerine Muhammed Peygamber yüksek sesle,
“Ey Tanrım, tanığım Sensin!” dedi.

Peygamber’in konuşmasının en geniş ayrıntıları için kaynaklar:

(1) A’alam al-Wara, s. 132-133
(2) Sibt Ibn al-Jawzi al-Hanafi ,Tadhkirat al-Khawas al-Ummah, s. 28-33
(3) Noor al-Din al-Halabi, al-Sirah al-Halabiyyah, Vol.3, s.273

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*