20. GELENEKSEL PİR SULTAN ABDAL ETKİNLİKLERİ

Murtaza DEMİR
Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı Bşk.

20. GELENEKSEL PİR SULTAN ABDAL ETKİNLİKLERİ, 20-21 HAZİRAN GÜNLERİNDE BANAZ’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

Bu yıl Vakıf, PSAKD Banaz Şube ve Banaz Muhtarlığı işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz etkinlik çerçevesinde Banaz’da birçok ilk’ler yaşandı: ve 1980’lerde hedeflenen inançsal-kültürel kazanım amacına dönülmesi en anlamlı kazanç oldu. 

•    Bürokrat ve siyasiler etkinliğimize “itibar” etmediler. Vali, kaymakam, milletvekili, siyasetçi takımından hiç kimse yoktu. Etkinliğin başlamasından epey sonra CHP Sivas İl Yöneticileri teşrif ettiler. Bu yüzden olmalı ki, “protokol” sorunumuz olmadı.
•    Nefret, bölücülük (Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımcılığı bağlamında), slogan, kuşlama, parti propagandası, kışkırtma, nutuk atma yarışı, parti kurma çabası gibi amaç dışı ve emeğimizi kullanmaya dönük niyetlere izin vermeyeceğimizin bilinmesi nedeniyle marjinal siyasiler de yoktu.
Peki, kimler teşrif etti?
•    Pir Sultan Abdal’ın, Sivas Şehitlerimizin ruhu orada bizlerle birlikteydi.
•    İran Tahran-Tebriz çevresinden Pir Şahruh, Vahid, Yaşar ve İraz isimli konuklarımız vardı. 
•    Hacebektaş Belediye Başkanımız Sn. A. Rıza Salmanpakoğlu vardı.
•    Hub-Yar Tekkesi dedesi Sn. Hıdır Temel vardı.
•    Dicle Üniversitesinden Doç. Dr. Sn Ahmet Taşgın, Vakıflar Federasyonunu temsilen can dostum İsmail Saçlı, PSAKD’ni temsilen Sn. Cemal Şahin, AABF ve Yol Tv. Emektarlarında Sn. Necati Şahin, kurucu üyemiz Sn. Mustafa Salmanpakoğlu, Muharrem Yılmaz, yöre derneklerinden çok sayıda temsilci, muhtarlar…
•    Ve binlerce CAN vardı.
•    Yol Tv. Etkinliğimizi canlı yayınladı.

Geleneksel etkinliklerimizi gerçekleştirdiğimiz amfinin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalması nedeniyle, zorunlu olarak Topuzlu Baba’ya aldığımız tören, 20 Haziran günü saat 10.30 da şehitlerimize saygı duruşuyla başladı. Daha sonra istiklal marşı, Pir Sultan Abdal Anıtına çelenk konulması ve Banaz özgün semahıyla sürdürüldü. 

Konuşmalar, türkü, deyiş, güzelleme ve düazlarla süren, emektar yöneticimiz Sn. Emel Sungur ve Genel Sekreterimiz Sn. İsmail Ateş tarafından Pir Sultan deyişleriyle sunulan etkinlik, saat 14.00 sularında küçük bir aradan sonra, panelle devam etti.
Sn. Hıdır Temel, Doç. Dr. Sn. Ahmet Taşgın ve Murtaza Demir’in panelist olarak katıldığı “Erdebil’den Pir Sultan’a Alevi-Bektaşi Süreği” başlıklı panelimizi, Hacebektaş Belediye Başkanı Sn. A. Rıza Salmanpakoğlu yönetti. Oldukça yararlı olan panel, izleyicilerin büyük bölümü tarafından ilgiyle izlendi.  
II. gün Sivas Şehitlerine çiçeklerimizi sunduğumuz yürüyüş olağanüstü coşkulu ve anlamlıydı. Öğle sonrası etkinliği başlarken “Sivas Şehitleri Anıtını ziyaret etmek isteyen canlar, toplu olarak yürüyecek ve anıt önünde saygı duruşunda bulunulacak” anonsuyla başlayan 1 km’lik yürüyüşe, genç ihtiyar herkesin katılması, gözlerimizi yaşarttı. Yürüyüş, kır çiçeklerinin toplanması, anıt önüne gelinmesi, saygı duruşu, çiçeklerin bırakılması ve yapılan konuşmayla sona erdi. Canlar tarafından çiçek bahçesine çevrilen ziyarete, şehit ailelerimizden Fidan Şahin ve İsmail Kaya’nın katılması, önemli ve anlamlıydı.
Akşam, köy içinde bulunan Telli Doğan Cemevinde erkan yürütüldü. Banazlı komşularımızın çok itibar etmediği cem, İran’dan gelen Alevi-Ehl-i Hak,Türkmen kardeşlerimiz tarafından yürütüldü. Cemevi, dışardan katılan misafir canlar tarafından hıncahınç dolduruldu. İranlı kardeşlerimize Hıdır Temel dede yardımcı oldu. Zakirliği Pir Şahruh, Tolga Sağ ve Muharrem Temiz dede yaptı.
Hak hizmetlerimizi kabul ede…

Ne yazık ki, çevreye yine özen gösterilmedi. Canlarımız tarafından öbek öbek ateşler yakıldı. Yakılan ateşten ve mangal dumanından rahatsız olan izleyicilerin tepkisine, defalarca tekrarlanan anonslara ve uyarılarımıza hiç aldırış edilmedi. Çöpler, kâğıtlar, artıklar, çocuk bezleri, kömür artıkları, ekmek parçaları ve birçok şey, çöp tenekesi yerine yine ortalığa saçıldı ve öylece bırakıldı. Çevre duyarlılığı ve temizlik konusunda sınıfta kaldık; beceremedik ve o cennet köşesi yemyeşil alanı çöplüğe çevirdik…
İçkiyi yasaklamıştık ama kararı uygulayamadık. Yiyecek, içecek konusunda da kötü sınav verdik. Simitçi, çekirdekçi, kola, bira, ayran vb. satıcıların istilasına uğradık ve yönetici arkadaşlarımın bütün gayretlerine karşın denetleyemedik. Çünkü üzgünüm ama aynı zamanda da sorumluluğum gereği söylemek zorundayım: görev yapan, gayret eden az sayıda arkadaşımıza karşın, acımasızca kirleten ve düzensizliği adet haline getiren canımız daha fazlaydı.
Bu yüzden eğer nasip olursa önümüzdeki yıl, yöre muhtarlıklarının ve derneklerinin katılımıyla daha düzenli bir anma gerçekleştirmeyi planlıyor ve bunu temenni ediyoruz.
Kayda değer ve şaşırtıcı bir başka gelişme de çöplerin temizlenmesi sırasında yaşandı. Daha “etkinlik tamamlandı” anonsunun yapılmasıyla birlikte, poşetleri alıp alana çıkan İranlı kardeşlerimizin yarış yapar gibi koşar adım çöp toplamaya başlamaları hem şaşırtıcı, hem de çok öğreticiydi. Onların bu duyarlılığını gören yöneticilerimiz ve birçok arkadaşımızın katılımıyla iki saat içinde bütün alan temizlendi.
Hem temizledik, hem de temizlik ve çevre kavramının ne olduğunu bir daha öğrendik. Mütevazılık ve alçakgönüllülük konusunda bizlere ders veren İranlı dostlarımıza buradan selam, sevgi ve muhabbet dileklerimizi yolluyoruz.  
Özetle; eksik ve kusurlarımızla birlikte rahat, huzurlu, anlamlı ve Alevice bir töreni daha yaşamış olduk: Pirimizi ve şehitlerimizi gönlümüzce andık. Böylece 20. anma etkinliğini de geride bıraktık. Tüm katılımcılara, gelenlere, gelmeyenlere, yüreğini gönderenlere, tüm konuklara, güvenliğimizi sağlayan kolluk güçlerine ve herkese saygılarımı, sevgilerimi ve teşekkürlerimi gönderiyorum.

Vakıf Başkanı sıfatıyla yaptığım konuşmamda “Devleti ve Sivas İlini yönetenlerin ayrımcı ve bölücü tutumlarından yakındım ve ilgilileri kınadım. Çünkü yaşanan süreçten hiç ders alınmamışa benziyordu. Ve yaşamın her alanında yapılan ayrımcılık, köylere götürülen hizmet bağlamında da sürdürülüyordu. Devlet ilk kez bu törenlerde temsil edilmemişti; yolumuzu onarılmamış, suyumuza bakılmamış, “eksiğiniz nedir” denilmemişti.
Sivas İl Özel İdaresi Genel Sekreteri görüşme talebimizi reddetti ve genel sekreter yardımcısına havale edilen taleplerimizin hiçbirisi karşılanmadı. Özetle yine hiçe sayıldık; yok farz edildik. İlimizi yöneten bu “yönetici” beyleri tek tek dolaşarak verdiğimiz davetiyelere bir tek Allahın kulu icabet etmediği gibi arayıp mazaret bildirme inceliğini ya da bir mesaj göndermeyi dahi çok gördüler. Yazık oldu emeğimize, içtenliğimize, umutlarımıza…
Acaba neden?!
Neden böyle davranıldığını elbette biliyoruz. Bu kafanın çağdaş devlet yöneticiliğiyle hiçbir ilgisinin olmadığı gibi, tam bir “cahiliye dönemi” yaklaşımı olduğunu da biliyoruz. Yurttaş olarak, devleti temsil edenlerin iyi ve kötü günlerimizde yanımızda olmalarını, hizmetlerimizi karşılamalarını, bizi bir saldırıya ve provakasyona karşı korumalarını istememiz en doğal hakkımız olduğu halde, bunun bir lütuf gibi karşılanmasının ve yüzlerce ajan, sivil polis ve jandarmadan başka kimsenin teşrif etmemesini başka türlü izah etmek mümkün değil. Bu kadar basit ve insani bir talebin dahi karşılanamaması ayrımcılık değil de nedir?
Gerçekten ayrımcılığın, itilmişliğin, ötekileştirilmenin dünyamızdaki en acımasız örneğini Alevi-Bektaşiler olarak bizler yaşıyoruz.
Örneğin yüzlerce yurttaşımızın “Yıldızeli sapağında neden BANAZ işareti yoktur” ikazlarından sonra bu talebimizi ilçe yöneticilerine (kaymakam-belediye başkanı) ulaştırdık. Bütün ricalarımıza karşın buraya “BANAZ” yazılı bir yön işareti koyamadık: olmadı. Bunun üzerine vakıf yönetimi olarak o işareti biz koyduk; hem de kaç kere. Ama bir türlü bu işaretin burada kalmasını sağlayamadık. İşaret, her defasında daha diktiğimizin ertesi günü sökülüp atıldı, biz diktik onlar söktü, biz diktik onlar söktü… Ve Devletimiz, bu hizmeti gerçekleştiremedi; provokatörleri bulup cezalandıramadı. “Onlar”, her kimse!

BÖLMEYİN!
Bizi bölmeyin! Alevi-Sünni diyerek kardeşleri ayırmayın! Eğer bir baba çocuklarına farklı davranırsa, birine verir diğerine vermezse, o evde huzur, iyilik, adalet olmaz; eşitlik, istikrar olmaz. Sevgi, saygı temin edilemez. Kardeşleri, yurttaşları, insanları, ayırmak, onların arasına fitne sokup bölmek ve parçalamak demektir: ayrımcılık bu kadar kötü ve tehlikelidir: fitnedir, ihanettir! Aklı başında hiçbir başbakan, vali, kaymakam veya devlet görevlisi fitne içinde olmaz-olmamalıdır. “Sizinle görüşmüyorum”, veya “bugün git yarın gel” dememelidir. Devlet ve bürokrat, halka emretmek ve yukardan bakmak için değil, halka ve hakka hizmet için vardır. Onlar, yani sizler halkın hizmetçisi olduğunuzu hiçbir zaman unutmamalısınız!
Çünkü: “ADALET MÜLKÜN (YANİ ÜLKENİN) TEMELİDİR!” Unutmayın; adalet olmazsa mülk de olmaz!”
İrticalen yaptığım konuşmamda bunları düşündüm ve söylemeye çalıştım…
Kusurumuz olduysa affola…
23.06.2009

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*