ALEVİ ÇALIŞTAYININ ARDINDAN

Değerli Muhabbet Ehline

TRT 1’de 5 Haziran 2009 gecesi Alevi Çalıştayı ile ilgili bir açık oturum vardı. Oturumun başında söz alan Sn. Ali Balkız Canımız Alevilerin Haklı taleplerini çok güzel dile getirdi. Diline sağlık. Ancak söz Aleviliğin tanımı noktasına gelince sözü dönüp dolaştırıp ‘’Aleviliğin bir çok inançtan beslendiği’’ anlamında bir tanım yaptı.

Bunun adı konulmasa da Aleviliğin İslamın dışında olduğu görüşü olduğu açıktır. Sayın Balkız burada kendi görüşlerini öne çıkarma yerine Serçeşme Postnişini ve Alevi Bektaşi bileşenlerinin Mürşidi Sn. Velayettin Ulusoy’un 5 Ocakta Milliyette yayınlanan  ‘’Bu çok saçma bir tartışma konusudur, çünkü biz "on iki imamları" andığımızda onlar kimdir? Peygamber kimdir? Hacı Bektaş Veli kimdir? Bunların hepsi İslam. O halde kimse Alevilik İslam’ın dışında diyemez. Bunu dediğiniz zaman siz Alevi Bektaşiliğe sadece dışarıdan bakmışsınız demektir. Bugün Alevilerin yüzde 99.9’u da İslam’ın içinde olduğunu bilir, "Elhamdülillah Müslümanız, Aleviyiz, Bektaşiyiz" derler. "Allah Muhammed Ali" diye bir üçleme vardır’’ görüşünün dışında görüş açıklaması Alevilerin birlik ve beraberliğine yarar getirmeyebilir.

Sn. Balkız’da tıpkı Sn. Ulusoy’un açıklamaları doğrultusunda % 99,9 görüşü öne çıkarmalı, diğer % 0, 01 oranında ki görüşleri değil.

Ancak bu açıkoturumda bir nokta dikkatimi çekti. Konuşmacı olarak davet edilen Sn. Müfid Yüksel konuşmasında bir kaç defa ‘’Aleviler Dergâh statüsü altında tanımlanmalıdır’’ görüşlerine vurgu yaptı. Sn. Yüksel’in bu görüşleri önceden beri savunduğunu biliyorum.

Aleviler, Dergâh düzeyinde tanımlanmalıdır sözü her ne kadar kulağa hoş görünüyorsa da Alevilerin Haklı taleplerinin çok gerisinde olan bir taleptir.

Bu görüş ayrca şu anlama gelmektedir.

İslamın tek meşru ibadet yeri eskiden olduğu gibi Cami’dir. Tarikatlar bunun dışında Cemevleri dahil olmak üzere çeşitli alanlarda ayrıca da ibadet edebilirler.

Bu anlayış İslam dininde ibadet mekânı olarak Cami ile Cemevi’nin eşit statüde görülmesi yerine, Cami esas, Cemevi tali’dir anlamına gelmektedir.

Başka bir deyimle Cami tek ve meşru ibadet yeri olması dışında çeşitli tarikatlar isterlerse ayinlerini başka alanlarda da yapabilirler, Cem evi de bunlardan biridir anlamına gelmektedir.

Bu görüşe göre Alevilik ve dolayısı ile Cemevleri, ülkemizde Cami ile eşit statüde görülmeyecek, Cami tek ve meşru ibadet mekânı olarak kalacak, tarikatlarda Cemevleri gibi bir takım yerlerde dini ibadetlerini yapacaklardır.

Böylece Alevilik tarikat düzeyinde ele alınarak yeniden dizayn edilecektir. Tıpkı Kadirilik, Mevlevilik, ve basında sık sık isimlerini gördüğümüz çeşitli Sünni kökenli tarikatların zaman zaman Cami dışında bir araya gelerek kendi aralarında ayrıca dini ibadet ettikleri gibi bir sonuca ulaşılmak istenmektedir.

Bu görüş üstü kapalı olarak Alevilik ile Aczimendiliği, İskender Paşa tarikatı, Nurculuk, Rufailik gibi tarikatları bir kategoride görme biçimidir.

Bu tarikatlar Cami’yi esas (asıl) ibadet yeri görmenin yanında zaman zaman bir araya gelerek kendi aralarında zikir yapmaktadırlar. Alevilik de bu kategoride görülmek istenmektedir.

Bu görüş Aleviliğin birikmiş sorunlarını çözmeyi değil, var olan sorunlarını daha da genişleten ve içinden çıkılmaz hale getiren görüştür. Alevilere kısa vadede olmasa da orta ve uzun vadede yarar getirmeyen bir görüştür.

Bu görüşün perde arkasında diğer bir boyutu daha vardır. Alevilik bu görüş ile dışardan manipüle edilmek istenmektedir. 

Bu görüşe göre Aleviler ile ittifak yapılarak Tekke ve Zaviyeler yeniden açılmak istenmektedir. Başka bir açıdan bakacak olursak bir takım Sünni tarikatlar, Alevilerin Tekke ve Zaviyeler kanununa göre mağdur olduklarını gündeme getirerek Tekke ve Zaviyelerin yeniden açılmasını istemektedirler. Yani Tekke ve Zaviyelerin yeniden açılmasını Alevilerin talepleri olarak gündeme getirip bunların açılmasını sağlamak ve böylece bazı Sünni tarikatların öteden beri savundukları Tekke ve Zaviyelerin açılmasına destek sağlanmak istenmektedir.

Böylece Tekke ve Zaviyelerin tekrar açılmasını ‘’Alevilerin isteği’’ olarak gündeme getirmek, bu görüşlerin arkasına saklanarak Aleviler manüpüle edilmek istenmektedirler.

Bu görüşe göre, Diyanet İşleri Başkanlığı eskiden olduğu gibi Üst Kurul olarak kalmalı ve Alevileri, Dergâh satüsüne sokacak küçük değişikliklerle yeniden düzenlenmelidir.

Bu görüş Alevilerin görüşü olamaz.

Bu görüş orta ve uzun vadede ciddi sıkıntılar getirmeye açık bir görüştür. Bu görüş Alevilik ile Sünniliği eşit statüde, eşit platformda gören görüş de değildir. Bu görüş, ‘’Alevilere hak verilmesi Sünni çoğunluğun bulunduğu coğrafyada toplumsal barışı bozar’’ söyleminin arkasına sığınarak hem bu toplumsal barışı bozan etkenleri çözmeyen ve bunu gidermeyen, hem de bunun arkasına sığınarak orta ve uzun vadede Aleviliği bir risk faktörü olarak gören görüştür.

Bu görüşe göre Alevilere aslında bir hak falan da verilmemekte, Tekke ve Zaviyelerin tekrar açılmasının önünü açarak mevcut yüzbin Cami’nin yanında bir bu kadar da Sünni tarikat evlerinin, Tarikat mekânlarının açılmasının önünü açacak görüştür.

Böylece Tekke ve Zaviyeler yeniden açılacak, Cami’lerin yanında şimdilerde Kuran Kursları olarak faaliyet gösteren mekânların binlercesinin daha açılarak toplumsal dinamiğin daha farklı bir boyuta bürünmesine meydan verecek, Sünni çoğunluğun hakim olduğu coğrafyada iç barışı bozma riskini daha da arttıracaktır.

Bu geleceğin en önemli risk faktörlerinden biridir.

Bu konu enine boyuna daha da açılmaya ve tartışılmasına gerek duyulmadan daha baştan red edilmesi gereken bir görüştür.

Yanılmak isterim ama bu görüş, Laikliğin koruyucu üst şemsiyesinden Sünni tarikatların sıyrılarak toplumda daha da etkin olmalarına zemin sağlayacak gelişmeyi içinde barındıran bir görüştür.

Sayın Müfid Yüksel samimiyetine inandığım, açık görüşlü bir dostumdur. Kendisi ile tanışıyor ve samimiyetine inanıyorum. Ancak bu görüşleri yeni olmadığı gibi kendisi bunları ilk gündeme getirdiğinde içinde barındırdığı risk faktörlerini ve bazı eleştirilerimi kendisine aktarmış ve bu düşüncelerinden vaz geçmesini salık vermiştim. Görülüyor ki Sn. Yüksel bu görüşlerinde halen ısrarcıdır.

Alevilerin kısa vadeli söylemleri öne çıkarma yerine madalyonun arka boyutunu da görerek bu görüşleri bilmelerinde yarar var.

Aleviler, ‘’Cemevleri Alevilerin meşru ibadet yeri Cem evleridir’’ söylemlerini gündeme getirken tekrar 2. sınıf bir inanç gurubu olarak kalmak değil, Türkiye Cumhuriyeti’nde Sünnilik gibi Aleviliğin de eşit statüde tanınmasını talep etmektedirler. Zaten doğru ve haklı olan da budur.

Saygılarımla

Kazım Balaban / Viyana 6 Haziran 2009

 

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*