Güzel sevgili ile kucaklaştığın günden bu güne değin çeyrek yüzyıl çoktan geçti. Seni son günlerde daha çok andığım için beni bağışla! Oysa sen her günümü seninle, senin sevdiklerinle yaşamamı isterdin. Çünkü sen her gününü elinden geldiğince dolu dolu bizlerle yaşamak istemiş ve bunu çok keresinde de başarmıştın.
Muhabbetine hiçbir zaman doyamadım. Kesikbaşin öyküsünü olsun, Hayber Kalesinin fethini olsun! Kimbilir kaç kere ama her seferinde ayni heyecan ve zevkle dinlemişimdir senden. Anlatışlarında ki heyacanını, kızgınlığında ki naralarını, yüz hatlarında ki o yumuşaklığın yerini bazen çelikleşmiş bir gerginliğin almasını bugün daha bir başka anımsıyorum. Kerbela faciasını anlatırken hüngür hüngür ağlayışların, ya Hüseyin deyip hıçkırıklara boğuluşların! Senin ve seninle birlikte bütün hane halkının ağlamasına o kadar çok üzülüyordum ki yaşlı gözlerimle her birinizin kucağına ayrı ayrı giderek sizleri teselli etmek istemem, yaşlar ile ıslanmış yüzünüzü silmeye uğraşirken küçücük yüzümde ki büyümüş gözlerimle olayın vahimiyetini kavrayamadığımdan en çok ta sizin için ağlardım.
Seninle zahiri ayrılığımızdan sonra çok şeyler oldu. Köyde ve çevrede neredeyse kimseler kalmadı. Kimisi büyük şehirlere, kimisi de ülke dışına dağılıştı. Bir kaç kişi dışında pek kalan olmamış. O kaçışlarda babam-annem de Almanya'ya gelmişlerdi. Ben de amcamların yanında ıstanbul'da kalmıştım. Senin istediğin gibi, okumak büyük adam olmak istiyordum. Sessiz geçen ilk okul ve orta okul yıllarından sonra lisede kendimizi bir kavganın ortasında bulduk. Sana o zamanlar söyleyememiştim ama her Kesikbaş veya Hayber Kalesinin fetih öyküsünden sonra Zülfikar koynumda uyumuş, Kerbela'da ımam Hüseyin'i hiç yalnız bırakmamıştım. ışte bundan dolayı lise yıllarımda haksızlığın başkaldırıcısı oldum! Mervanlar, şimirler, Yezitler o kadar çoğalmıştı ki! Pir Sultan'ın sazı ile şeyh Bedreddin Destanı yaratmak istiyorduk. Ama her seferinde içerimde bir burukluk, bedenimde bir eksiklik yaşadım. Sanki ben benden, ben senden kopuyordum. O zamanlar seni sık sık rüyamda da göremiyordum. Nur yüzlüm seni o zamanlar anamıyordum bile. Kimbilir belki de seni ve anlattıklarını anlayamamıştım. Değerler değişmiş, her şey görünen göz ile, tutulan el ile yorumlanır ve kabul görürdü. ıki göz var iken gönül gözüne- can gözüne güler olmuştum. Senin düşüncelerini geri kalmışlıkla suçluyordum. Senin için düşek olarak dikilmiş taş sökülmüş, ağaç ta kurumuş artık! Hiç kimseler ne kurban kesiyormuş, ne de dilleklerinin kabulu için çaput bağlıyormuş. Anlayamadığım bende ki eksikliğe rağmen bu hallere de gülmüştüm. Beni bağışla!
Lise bitince kardeşlerim gibi ben de Almanya yolcusu oldum. Orada ki ilk yıllarım Türkiye'de ki yıllarımın tam tersi içerime kapanarak ben beni aramakla geçti. Seni çok düşündüm, seni çok çağırdım. Biliyorsun! Rüyalarımdan başka da görüşemedik. Kimbilir, beki de amansız arayışlarımda doğru olanı kendi kendime bulmamı istedin. Belki de çok kere yanımda idin yardımıma koştun ben farkına varamadım. Ama artık Hüseyin için neden ağladığınızı daha iyi anlıyor gibiyim. Pir Sultan Abdal'ın deyişlerini söylerken yaşadığın coşkuyu, Hınzır paşaya elini havaya kaldırarak lanet okuyuşunu ne bileyim belleğimin ardında kalmış daha bir sürü olayı sis perdelerini bir bir yırtarak hatırlamaya çalışıyor ve hatırladıkça daha da netleşiyor ve seni artık daha iyi anlıyorum.
Biliyormusun! Almanya'da, Avrupa'da onlarca Cemevimiz oldu. Yolumuzu, inancımızı bütün zorluklarına rağmen sizler bir başka yaşamışsınız. Biz senin, sizlerin yaşadığı güzellikte tabii ki yaşayamıyoruz ama birgün yaşarız da belki.
Canımın canı, eskiye nazaran bugün örgütlenmiş bir toplum ulduğumuzu sanıyorum ama endişelerim de çok. Sizler zamanınızda canınız pahasına cem yaparmıştınız! Bugün böyle bir sorunumuz yok çok şükür ama cem yerine şov yapanlarımız çoğaldı. Gerçek Alevilerden çok Aleviciler meydanlarda dolaşir oldu. En kötüsü de Ali'yi çıkarttılar, şah-ı şehid-i Kerbela'yı ve onun çocukları yok sayıldı ve Alevilik başka bir din diyorlar. Kimisi kültür diyor, kimisi de oruç tutup namaz kılsak ne olacak sanki diyor. Hatta şeyh-ül islam ile bir çatı altına girilmeye çalışılıyor.
Dedem, Pir Sultanlar yok artık! Meydana Hınzır paşalar doluyor.
Nur yüzlüm beni bağışla! Seni bugün çok iyi anlıyorum ve ımam Hüseyin aşkına artık ben de ağlıyorum. Hem de hıçkırıklarla…
Seni çok özledim dedem…
Seni çook seviyorum…
Ali Kaykı