D Vitamini Ve Önemi

D vitamini ile ilgili önemli son gelişmeler
Dr.Burhan Topal
"Güneş Işığı Vitamini" olarak da bilinen D vitamini, esas olarak kemik sağlığı ile ilişkilendirilip değerlendirilir. Son araştırmalar, bu vitaminle ilgili yeni bilgiler sağladı.
Diabet, kanser, kalp hastalıkları, infeksiyonlar, otoimmün hastalıklar (bünyenin kendi hücrelerine düşmanlığı) gibi pek çok hastalık için önleyici rolü berraklaşmakta. Amerika’da NIH,WHO,FDA (*) gibi Toplum Hekimliği kuruluşları, D Vitamini ile ilgili olarak, hekimlere ve hastalara yönelik öğütleri güncelliyor.

D vitamininin sadece vitamin değil, aynı zamanda bir hormon gibi görev yaptığı bilinir. Eksikliği, kemik yoğunluğunda azalma, kemik erimesi, kas zayıflığı ve kırık riskinde artmaya yol açar. Vitaminin biyolojik etkinliği, insan vücudunda bulunan “Vitamin D reseptörleri (algılayıcıları)” ile ilişkilidir. Beyin, prostat, meme, kalın bağırsak ve bağışıklık sistem hücrelerinde Vitamin D reseptörleri saptandı. İmmünmodülatör (bağışıklık sistem düzenleyici) etkiye de sahip. Çalışmalar, ek D vitamini alanlarda multipl skleroz, tip-1 diabet, Lupus, Romatoid Artrit gibi hastalıkların daha az oranda görüldüğüne işaret ediyor. Ayrıca, hücre çoğalmasını kontrol eden genleri etkileyerek, bazı kanser türlerinin oluşma riskini azaltıyor.

Son araştırmalar, damar endoteli (en içteki tabaka), damar düz kasları ve kalp kasında da D vitamini reseptörlerinin bulunduğu yönünde. D vitamini eksikliği olanların, kalp ve kan damarlarının çeşitli tabakalarında kalınlaşmalar, kalbin sol karıncığında büyüme, kalp yetmezliği ve kronik (süregen) damar yangısına yol açıyor. Ayrıca, renin-angiotensin-aldosteron sisteminin (kan basıncı yüksekliğinin biyokimyasal oluş mekanizmalarından en önemlisi) aktivasyonu nedeni ile hipertansiyon riski artıyor.

İki önemli kaynak

Bu denli önemli vitaminin başlıca iki kaynağı var. Güneş ışığı ile derinin doğrudan teması ve bazı gıdalar. Güneş ışığı ile temas sonucu deri altındaki D vitamini öncül maddeleri, ultraviyole ışınlarının etkilemesiyle kanda “aktif D vitamini”ne dönüşür. Bunun için güneşin derimizi doğrudan görmesi gerekir (sun exposure). Hava kirliliği, bulut, sis, puslu hava, cam, gölge ve giysili güneşlenmek, D vitamini sentezini engeller. Daha önceden bu dergide (Ref no 2) aynı konu anlatıldı. Yeni bilgi, güneş kremi kullanımının D Vitamini sentezini yüzde 99 oranında azalttığı yönündedir. Son yıllarda cilt kanseri korkusu ile güneş kremi kullanımı abartılı hale geldi.

D vitamini içeren gıdalar, somon, uskumru ve sardalya balığı ve D vitamininden zenginleştirilmiş süttür (fortified milk). Bazı bitkiler ve nişasta kökenli D vitamininin biyo yararlılığı çok azdır. Yoğurt ve peynir gibi süt ürünlerini D vitamini ile zenginleştirmek pratik olarak mümkün değil. Genel olarak denebilir ki sadece gıdalardan D vitamini gereksinimi karşılanması olası değildir. Örneğin 100 gram somon balığı yediğimizde 600 ünite, 240 cc zenginleştirilmiş süt içtiğimizde sadece 100 ünite D vitamini kazanabiliriz.

Kanımızdaki “aktif D vitamini”, 25(OH) D (25 hidroksi vitamin D) olarak adlandırılır. Normal değeri 30-40 nanogram/mililitre arasındadır. 30ng/mL’nin altı, yetersizlik olarak değerlendirilmeli. Bazı uzmanlar 40-60 arasını normal olarak görüyor. Kemik kırılmasını engelleyici değer 40 ng/mL olarak kabul edilmekte. Araştırmalar, normal beslenen ve yeteri kadar güneşe çıkanlarda bile, kanda aktif D vitamin düzeylerinin düşük olduğunu gösteriyor.

Yani D vitamini “nazlı” bir vitamin. Bu yüzden Amerika’daki toplum hekimliği kuruluşları, 1997’de önerdikleri ek D vitamini dozlarını güncelleyerek 2-3 katına yükselttiler. Emziren annelerin sütünde de D vitamini az olduğu için bebeklerine D vitamini önerisi sürüyor. Erişkinlere D vitamini önerisi günlük en az 800, en çok doz 2000 ünite olmalı. Erişkinlerde 2000 ünite/gün dozu aşılırsa, D vitamini toksisitesi ve böbrek taşı oluşma eğilimine dikkat edilmeli.

Türkiye’de D vitamini uygulaması nasıl olmalı? D vitamini ile zenginleştirilmiş süt ülkemizde yok. Adı geçen balıklar var, ama geleneksel olarak diğer balık türlerine göre daha az tüketilirler. Geriye güneş ışığı kalmaktadır.

Yeterli güneş ışığı almakta olduğumuzu düşünmek zordur. İklim değişiklikleri sonucu yıllık güneşli gün sayısı azalmış görünüyor. Özellikle kadınlarımızın örtülü giyinerek güneşin altında sokağa çıkmaları ve tesettür mayolarının kullanımlarının dini ve siyasi nedenlerle artması, diğer taraftan abartı derecesinde güneş kremi kullanımı sonucu toplumumuzda D vitamini eksikliğinin yüksek olduğunu kestirebiliriz. Ülkemizde erişkinler için yukarıdaki doz önerileri geçerli olmalı, çocuklar için ise halen uygulamadaki 400 ünite/gün olan doz arttırılmalı. Öte yandan deri kanserini önlemek için özellikle yaz aylarında saat 11-16 arasında güneş banyosu yapılmamalı. Türkiye’de, topluma yönelik olarak bilimsel konularda izin ve öneriler verebilecek Amerika’daki FDA benzeri siyaset üstü, bağımsız ve bilimsel bir kuruluşa ihtiyaç var.

Dr.Burhan Topal, Pediatri Uzmanı Ankara, [email protected]

1.http://www.medscape.com/718671?src=mp&spon=9&uac=90866MT

(*) NIH: Ulusal sağlık Enstitüsü ; WHO: Dünya Sağlık Örgütü; FDA: Gıda ve İlaç Yönetim Örgütü

Kaynak:  http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=141836

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*