DR. A.YILMAZ SOYYER İLE BEKTAŞİLİK-ALEVİLİK ÜZERİNE SÖYLEŞİ

DR. A.YILMAZ SOYYER İLE BEKTAŞİLİK-ALEVİLİK ÜZERİNE SÖYLEŞİ
            

East West Studies – Dr.A.Yılmaz SOYYER


Eastweststudies: Haber portalimizdeki özgeçmişinizde doktora tezinize başlamanızdan beri Bektaşilik ve Alevilik konusunda çalıştığınızı belirtmektesiniz. Bu konuyu çalışmak nereden aklınıza geldi?
A.Yılmaz Soyyer: Bektaşi-Alevi geleneği ülkemizin önemli kültür kaynaklarından biridir. Bu inanç ve kültür çerçevesinde yer alan toplulukların incelenmesi gerektiğine inanıyordum. Şanlıurfa’nın Kısas Beldesi’nde yerleşmiş bulunan bir Bektaşi grubun varlığını duydum ve çalışmaya karar verdim. Bu grup, Bektaşiliğin iki temel grubundan (Babagan ve Çelebi) birine, Çelebiler’e mensuptu. Ama başladığımda beni asıl cezbeden şey, bu gruptaki fertlerin (Bektaşi tabiriyle taliplerin) Harran ovasında Sünni geleneğe mensup insanların ortasında yüzyıllardır yaşıyor oluşları ve Türkçe’den başka hiçbir dil bilmeyişleriydi. Ben onların Türkiye’deki iki Bektaşi gruptan birine bağlı olduklarını sonradan anladım.

Eastweststudies: İki Bektaşi grubundan söz ettiniz, Türkiye’de Aleviler yalnızca bu iki koldan mı ibaret?
A.Yılmaz Soyyer: Hayır bunlar sadece Bektaşi olanlar. Ülkemizde pek çok Alevi grup mevcut ama bunların tamamına yakını –Hatay Alevileri hariç- Hacı Bektaş Veli merkezlidir. Yani Bektaşilerin yanı sıra, bizim Ocakzadeler ya da Dedegan olarak isimlendirdiğimiz, Dedegarkın Ocağı, Hubyar Ocağı, Abdalmusa Ocağı, Yanyatır Ocağı gibi Osmanlı döneminde Kızılbaş olarak isimlendirilen gruplarla, Tahtacılar, Çepniler, Amucalar benzeri topluluklar mevcuttur. Bunların tamamı Hacı Bektaş Veli’yi pirleri olarak görürler. Bu yüzden ülkemizdeki Aleviliği Hacı Bektaş Veli’ye bağlı Alevilik ya da Bektaşi Aleviliği olarak isimlendirmenin doğru olacağını düşünüyorum.

Eastweststudies: Bu saydığınız grupların inanç sistemleri farklı mı?
A.Yılmaz Soyyer: Teferruat denilebilecek bazı farklılıklar varsa da esas olarak tamamı vahdet-i vücutçu tasavvuf geleneğine bağlıdırlar. Bunları Batıni/ ezoterik unsurlar olarak değerlendirebiliriz. Aralarındaki farklara gelince; örneğin Babagan Bektaşiler, cemlerinde ve muhabbet sofralarında ud, tanbur, kanun gibi klasik sazlarımızı kullanırken, Çelebiler ve Dedegan daha ziyade bağlamayı kullanır. Bektaşilğin kültürel arka planı, Dedegan ve Tahtacılara göre daha iyi işlenmiştir. Özellikle de İstanbul’da çok etkin olan Babagan kolu vahdet-i vücutçu tasavvuf geleneğinde önemli eserler vermiştir. Mesela İbn Arabi’nin iyi takipçilerinden olan Giritli Ali Baba ve Haşim Baba bu ekolün içerisinden çıkmıştır. Fakat Şah Hatai, Nesimi, Pir Sultan Abdal gibi şairler hepsinde ortak değer olarak görülür.

Eastweststudies: Bu vahdet-i vücutçu tasavvuf dediğiniz nedir?
A.Yılmaz Soyyer: Sünni inanış sisteminde Allah ve evren birbirinden ayrı olarak vardırlar. Buna bağlı olarak da bir Tanrı, bir evren ve bir insandan ayrı ayrı söz edilir. Fakat vahdet-i vücutçu tasavvufa göre gerek evren gerekse insan Tanrı’nın tecellisinden yani bir aynada görüntünün yansıması gibi aksetmesinden ibarettir. Başka bir ifadeyle her şey onun görüntüsünden ibarettir. Bu durum şiirlerin yanı sıra mezar taşlarına da yansımıştır. Bazı Bektaşi mezar taşlarının baş kısmında “la mevcude illa hu” “O’ndan başka var olan yoktur” yazılıdır.

Eastweststudies: Ama Mevlana da aynı şeylere inanmıyor mu?
A.Yılmaz Soyyer: Evet elbette aynı şeylere inanıyor, Alevilerin Sünni tasavvuf olarak nitelendirdiği diğer gruplar da, mesela Kadiriler, Celvetiler de aynı görüşe sahiptirler. Ama günümüz Alevileri doğrusu pek basit bir bakışla, Cami-Cemevi ayırımını temele koyarak, Cami çevreli tasavvuf ve Cemevi çevreli tasavvuf şeklinde bir ayırıma gidiyorlar.

Eastweststudies: Bu görüş sizce yanlış mı?
A.Yılmaz Soyyer: Sosyolojik bağlamda yanlış değil. Bir olgu biçiminde böyle bir kümelenişi gözlemlemekteyiz, yani Mevleviler, Celvetiler, Kadiriler camiye gitmekteler, Bektaşi Aleviliği ise bazı istisna grupların ve kişilerin dışında camiye gitmemekte ve cemevini ibadet yeri olarak görmektedir.

Eastweststudies: Bu tutum sizce doğru mu?
A.Yılmaz Soyyer: İnsanların ve toplulukların nasıl inanıp nasıl ibadet edecekleri konusunda “doğru/yanlış” şeklinde hüküm verme yetkisini kendimde bulmuyorum.

Eastweststudies: Peki soruyu şöyle sorsam: Acaba ülke birliği için böyle bir ayrışma zararlı olmaz mı?
A.Yılmaz Soyyer: Ben bu durumda ayrışma olarak nitelendirilecek bir şey görmüyorum. Bir kısım insanlar, diğerlerinden farklı yerde ibadet etmek istiyor, durum bundan ibarettir. Demokratik, laik bir ülkede insanlar diledikleri biçimde inanabilirler. Sonra bu insanlar başka ülkelerin kültür hinterlandı içerisinde de değildirler. Bektaşi Aleviliği Türkçe hinterlandının mahsulüdür. Hatta tam tersi durum bile söz konusudur, bugün Arnavutluk ve Balkanlarda yaşayan bir milyona yakın Bektaşi de bu Türkçe kültür çerçevesinin içerisindedir. Bu durumdan rahatsız olacaklarsa bu devletler olsun.

Eastweststudies: Nasıl yani?
A.Yılmaz Soyyer: Bektaşilik ayin ve ibadetleri itibarıyla Türkçe’yi kullanan bir sistemdir. Balkan ülkelerinde yaşayan Bektaşilerin tamamına yakını biraz da olsun Türkçe bilir, bunlar ayinlerini tercüman ismi verilen Türkçe dualarla yaparlar, Yunus’tan, Pir Sultan’dan Türkçe şiirler okurlar. Benim bu ülkelerdeki Bektaşi babalarıyla irtibatım vardır, hepsiyle Türkçe konuşur ve anlaşırız. Tabi bu durum her iki ülkenin de çıkarınadır bence, Bektaşiler, ortada kültür köprüsü olacak insanlardır. Milliyet olarak Balkan ülkelerinden birine mensupken kültür çevresi olarak Türkçe’nin içerisindedirler. Mesela benim dostum olan Makedon bir Bektaşi Babası var: Tahir Baba, çok tatlı bir Rumeli şivesiyle Türkçe konuşur. Dinleseniz bayılırsınız. Sonra Amerika’daki Bektaşiler bile Türkçe öğrenmekte.

Eastweststudies: Amerika’da da Bektaşi var mı?
A.Yılmaz Soyyer: Var elbette, Arnavutluk İtalyan işgaline uğrayınca Recep Ferdi Baba ve bir grup Bektaşi Amerika’da Michigan’a yerleşmiş ve bir tekke kurmuşlardır. Merhum Recep Ferdi Baba sohbetlerini hep Türkçe yaparmış, şimdi onun takipçisi olan pek çok Amerikan kökenli Bektaşi Türkçe öğrenmektedir. Şimdi meraklısı için bir kitap tavsiye edeceğim: Frances Trix, Spiritual Discourse, Learning with an Islamic Master, University of Pennsylvania Pres: 1993” Bu kitap Recep babanın sohbetleri hakkındadır.

Eastweststudies: Sayın Soyyer çok teşekkür ederiz, bize önemli bilgiler verdiniz.
A.Yılmaz Soyyer: Estağfurullah, ben teşekkür ederim

 

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*