EHL-İ HAKLAR, ALİ İLÂHİLER (ALİ ALLAHİLER)

Ali Duran Gülçiçek

Hakikat ehli, Hakk’a yakın olanlar, Hakikat yolunu (gerçeği, doğruyu) seçenler, hakikata mensup olanlar anlamında olan Ehl-i Haklar (Ahl-e Haklar), özellikle Irak’ın Süleymaniye, Kerkük böl-gelerinde, İran’ın batısında Luristan, Kürdistan, Zohab, Kirin, Huram-abat, Kermanşah (Zagros Dağları çevresinde), kuzeye doğru Urumiye gölünden Maku’ya kadar olan dağlık bölgelerde, Tebriz’de, Hazar-denizi’nin güney kıyılarında (Elburz dağları çevresinde), Heştgerd’te, kısmen Tahran, Hemedan, Mâzenderan, Fars vilayetleri ve Horasan’da yaşamaktadırlar.
Bilhassa Kürtler, kısmen Farslar, Türkmenler ve Araplar arasında yayılan Ehl-i Hak mezhebi, tasavvufa, bilgi kuramına (gnostisizme) ve bâtıniliğe (esoterik yoruma) dayanan bir inanç sistemidir. Minorsky, konuyla ilgili bir makalesinde, Ehl-i Hak mezhebinin sadece Guranlar (Gorani lehçesiyle konuşan Kürtler) arasında değil, özellikle İran/ Azerbaycan bölgesinde, Maku çevresinde ve Güney Kafkasya’da Gonca havalisinde yaşayan bazı Türkmen aşiretleri arasında da yaygın olduğunu ve Ehl-i Hak inancının Karakoyunlular döneminde Türkmen aşiretleri arasında yayıldığını, Sünnilere göre, koyu râfizi olan Cihan-şah (1437-1467), müridleri arasında “Sultan al-ârifin unvanı ile anıl-dığını ve Şah İsmail Safevi’nin şiirlerinin bu Türkmen topluluklar arasında yaygın olduğunu belirtmektedir.
Ehl-i Hak mezhebinin kurucusu, kimi kaynaklara göre Hz. Ali’nin ölümünden 366 yıl sonra 1025, 1027 yıllarında Luristan’da doğan, “Baba Hoşin, Şah Hoşin” unvanıyla anılan Mübarek Şah’tır. İkinci dini önder ise Şah Hoşin’den 244 yıl sonra 1270’te Berzence’de doğan ve 1400’de Hewraman’da Hakk’a yürüyen Sultan İshak (Sultan Sohak)’tır. Sultan İshak döneminde Perdiwar’da doğan (Seyyid Ahmed) Baba Yadigar Banzerdeh, Sultan Ishak’ın ölümünden 400 yıl sonra Kermanşah bölgesindeki Tutşami (Dawal Dallan) köyünde doğan Seyyid Mensur’un oğlu Seyyid Barekkeh adıyla tanınan Seyyid Haydar (1790-1870) ve 36 dervişi (Çeheltan) Ehl-i Hak inancının yayılmasında önemli rol oynamışlardır. Ehl-i Hak ögreti-sinin yayılmasında önemli hizmetler sunan diğer bazı dervişler ise şunlardır: Ali Kalender (d. 1450), Seyyid Akabir (d. 1456), İlbeyi Caf (1497-1560), Han Ateş Huristani (17. yy), Seyyid Farzi (18. yy), Şeyh Emir Zulahi (öl. 1725). “ ”
Nurali Elahi (Nur Ali Şah)’ın Burhan-ul Hak adlı yapıtında verdiği bilgilere göre ise, Ehl-i Hak mezhebinin asıl kurucusu “Sahip-kerem, Şah, Yâr” unvanlarıyla da anılan ve Oniki İmamlardan 7. İmam Musa Kâzım soyundan gelen Sultan İshak (Sultan Sohak)’ tır. Sultan İshak’tan sonra da bu inanç sisteminin, Sultan Sohak’ın görevlendirdiği 11 Handedan (Mürşid, Seyyid, Ocak) tarafından yürü-tüldüğü belirtilmektedir. 11 Hanedan şunlardır: 1. Şah İbrahim, 2. Ali Kalender, 3. Baba Yadigar, 4. Seyyid Xamuş (Ğamuş), 5. Mir Sur, 6. Seyyid Mustafa, 7. Hacı Baba İsa, 8. Baba Haydar, 9. Zolnur, 10. Ateş Beg, 11. Şah Hayyas.
Hz. Ali’ye duyulan sevgi ve bağlılığın ilâhi düzeyde olması; Hz. Ali’yi kutsamak, yücelleştirmek, hatta tanrısallaştırmak anlamında “Ali İlâhi” veya “Ali Allahiler”; Irak Kürdistan’ında, özellikle Sü-leymaniye ve Kerkük bölgesinde yaşayanların “büyük kardeş, abi, kimi bölgelerde baba anlamına” gelen, (Keke)’den veya Sultan İshak’ ın bir defasında babasına „Kaka“ diye hitap etmesinden “Kakailer”; Yâr unvanıyla da anılan Sultan İshak’a bağlı olanlar anlamında “Yâresan” gibi farklı isimlerle adlandırılan bu inanç topluluğu arasın-da da farklı yorumlar yok değil. Bu farklı yorumlar, bu inanç grupları üzerindeki siyasi ve dini baskılardan, iletişim kopukluklarından ve yazılı kaynakların yetersizliğinden kaynaklansa gerektir.
Nurali Elahi’ye göre, Ehl-i Hak, Ali İlâhi’den farklı bir şeydir. Ali İlâhi mezhebi Hz. Ali döneminde Abdullah bin Sabbah tarafından kurulmuştur; Ehl-i Hak mezhebi ise, Hz. Ali’den hemen hemen 509 yıl sonra 1270’te Berzence’de doğan ve Ali’nin ilâhi nurunu taşiyan Sultan İshak tarafından kurulmuştur. İkisi arasında ortak olan nokta, Hz. Ali’nin hakikat sırrına ermesi, Hakk’ın Hz. Ali’de tecelli (zuhur) etmesidir (görünmesidir). Ehl-i Haklar’a bu görünme sadece tinsel, Ali İlâhilere göre ise hem tinsel, hem de bedensel boyutuyla olmuştur. Hz. Ali, Hak ve hakikatın kendisidir.
Dr. Golmorad Moradi ise, “Ehl-i Hak’ın Kutsal Kitabı; Zebur-e Hakikat” adlı makalesinde, Nurali Elahi’nin bu savlarının doğru olmadığını, Ehl-i Hak ile Ali İlahi’nin aynı olduğunu ve aynı kutsal kitaplara sahip olduklarını belirtmektedir. Golmorad’iye göre, “Pro-testanların Hıristiyan olmadığı iddiasi ne kadar yanlışsa, Nur Ali İlahi’nin iddiası da o kadar yanlıştır. Ve yazılarında Şah Hoşin’den şu alıntıyı yapıyor: ‘Fakıh! Ma (biz) Tanrı değiliz, ama biz Tanrıylayız’ (Burhan El Hak, s. 649). Orjinal metinde ise tam tersini okuyoruz: ‘Fakıh, biz seni yarattık ve senin günahını gördük. Ama biz mer-hametliyiz ve seni bağışladık.’ Ve devamla ‘Biz sana rehberlere giden doğru yolu gösterdik. Biz başlangıçta Tanrıydık ve sonsuza kadar Tanrı kalacağı’ diyor (age, s. 1841-1842)… İslamın 7. yüzyıldaki doğuşundan, 15. yüzyıldaki Moğol istilalarına kadar olan dönemde, Müslümanlar tüm karşitlarını ‘zındık’ veya ‘bâtıni’ olarak suçlayıp en vahşi biçimde kılıçtan geçirdiler. Bu vahşetin sonucu olarak, bâtıniler de dahil hemen hemen tüm gruplar inançlarını gizli tuttular. Bundan dolayı bu gruplar, gizli (gizemli) din taraftarı olarak tanınırlardı. Daha önce belirtildiği gibi Ehl-i Hak da gizli din olarak nitelenirdi. Bâtınile-re göre, günlük ibadet (namaz) ve oruç sadece dış görüntüdür, haki-katın merdivenlerine ulaşanların bu ibadetlere gereksinimi yoktur. Ehl-i Hak mensupları da günlük ibadete karşidırlar. Çünkü onlar da kendilerini ‘Hakikat dönemi’nde sayarlar. Bugünkü Ehl-i Hak inancı XI. yy.’dan (Hicri 6. yy.) beri mevcuttur…”(MORADİ, G. 1996: 33-34).
Ehl-i Hak inancında Tanrı’nın tecelli ettiği yedi ulu kişinin isim-leri ise şöyledir: 1. Havandagar, 2. Murtaza Ali, 3. Şah Hoşin, 4. Sultan Sohak (İshak), 5. Kırmızı (Şah Vays Kulı), 6. Mamad Beg, 7. Han Ataş. Bu yedi ulu kişinin can dostları olan Hafttan, Haftan-ı Cavidan (Yediler) ise şu isimlerden oluşur: 1. Benyamin (iki cihanin piri); 2. Davud Kabudsavar (rüzgâr süvarisi, tüm müminlerin reh-beridir); 3. Pir Musi (Sultan Şohak’ın katibi ve veziri); 4. Pir Razbar (diğer adıyla Hatune Razbar, Sultan İshak’ın annesidir; hakikatın meleği, firişta ve sırrı); 5. Mustafa Davudan (ölüm meleği); 6. Şah İbrahim Buzasavar (buz süvarisi, Sultan Sohak’ ın veliahdı ve vekili; o aynı zamanda mâlik-i tayyar: Kuşların sahibi ve şahbaz; 7. Baba Yadegar (Hakk’ın yâdigarı, mahşer gününün şefaatçısı).
Ehl-i Haklar’da, dünyanın ve insanın gelişim süreci dörde ayrılır: Adem’den Hz. Muhammed’in Peygamberliğine kadarki dönem dinsel yasalara dayanan Şeriat dönemidir. Hz. Ali’den Ehl-i Hak mezhebinin kurucusu Şah Hoşin’e kadarki dönem (661-1029) Tarikat dönemidir. Şah Hoşin’den Sultan İshak’a kadar olan dönem (1270-1400) Marifet dönemidir. Sultan İshak’tan günümüze kadar olan dönem de Hakikat dönemidir. Ehl-i Hak öğretisinin en üst aşaması olan Hakikat maka-mını, Cama-yi Hakk (Hakk’ın tecessüdü) ve Mukannin-i kanun-i hakika (hakikat kanunun vâzı) unvanıyla da anılan Sultan İshak (Sohak) temsil eder.
Zengin bir halk kültürüne, folklora sahip olan Ehl-i Haklar, Ali İlâhiler, konuksever ve mert kişilikleriyle tanınan bir topluluktur. İbadetlerini, Anadolu Alevilerinde olduğu gibi, bir Seyyid veya Mürşid’in (Post Dedesi) öncülügünde daha çok cemevlerinde (cem-hanelerde) yaparlar. Zikir ve ayinler, tanbur, def ve kemançe eşliğinde nefesler okunarak yapılır. Aynicem törenlerinde sorgu, görgü, ikrar verme (şart-ı ikrar) ayinleri, yola girme törenleri önemli yer tutar. Cemin sonunda getirilen lokmalar, niyazlar eşit şekilde dağıtılıp birlikte yenilir.
Ehl-i Haklar’ın önemli törenlerinden biri de, Hıristiyanlığa benzer bir uygulama olan vaftiz geleneğidir (Ser-Sepurde). Sultan İshak tarafından vaftiz edilip hatıra anlamına gelen Yadigar ismi verilen Baba Yadigar’dan kalma bu gelenekte, yeni doğan çocuk, doğumun-dan üç veya yedi gün sora, evde veya cemevinde, Seyyid tarafından, vaftiz babası (kivre) ve törene katılan şahidler huzurunda vaftiz edile-rek isim takılır. Seyyid, çocugu kucağına alıp ismini kulağına seslen-dikten sonra, törene getirilen Hindistan cevizi parçalanır, herkese eşit şekilde dağıtılır, daha sonra kovandan alınan bir tas su çocugun yüzü-ne ve başina serpilir ve böylece çocuk vaftiz edilmiş olur. Vaftiz işle-mi bittikten sonra getirilen lokmalar, niyazlar dağıtılıp yenilir.
Ehl-i Haklar, Aralık ayının ortasında yılda üç gün oruç tutarlar. „Ruzehaye Marnovi“veya „Havende Kar“ adı verilen bu oruç, Ehl-i Haklar’ın dini liderlerinden Sultan İshak ve üç Dervişi’in içinde kaldıkları „Marre-Nur“ mağarasının, düşmanlar tarafından kuşatıl-masının anısına yapılır. Diğer bir inanışa göre, üç oruç günü, Adem’in cennetten kovulduğu, Yunus Peygamber’in balık karnında geçirdiği, İmam Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid edildiği ve Sultan İshak’ın mağarada geçirdiği üç güne de yorumlanır. Oruçtan sonra da bayram yapılır. Ehl-i Hakların önemli bayramlarından biri de İbrahim Peygamber’in oğlu İshak’ın anısına yapılan Ayde Kurban (Kurban Bayramıdır).
Ehl-i Hak inancının vaftiz olayıyla Hıristiyanlık’la, sünnette Yahudilik ve İslamiyet’le, güneş, ay, ateş gibi doğa unsurlarına verilen önemle eski Kürt inançlarından Zerdüştlüğe, tenasuh (ruh göçü) inan-cıyla Budizm, Hinduizm, Manikeizm ve Nusayriliğe; Hz. Ali’ye ve Oniki İmamlara verilen önem, hümanist dünya görüşleri, kadın-erkek eşitliği, ayrıca cem ayinlerindeki bazı ibadet şekilleriyle Anadolu Alevilerine benzer özellikleri vardır.
Ehl-i Haklar’ın inanç ve ögretilerini açıklayan önemli yapıtların-dan biri Gorani lehçesinde yazılmış Zebur-e hakikat’tır. Ayrıca “Defter-e Perdiwari” adıyla yazılan, Ehl-i Hak dininin önderlerinden Sultan İshak (1270-1400) tarafından Perdiwar/Hevreman’da ilân edilen metinler de dini emirler niteliğini taşir. Ateş Beg’in Kelam ve Serencam metinleri; Dinaverli Hacı Nimat Allah (Nimetullah, 1871-1920) tarafından yazılan Furkan-ul Ahbar ve Şahname-i Hakikat; oğlu Nurali Elahi (Nur Ali Şah, Heştgert 1895-1974) tarafından yazılan Burhan-ul Hakk ve Furkan-ı Keşf-ul hakayık adlı mukaddi-me, ayrıca Afzali (Efdali) tarafından yazılan Defter-i Rumuz-ı Genci-neyi Sultan Sohâk, Ehl-i Haklar arasında yaygın olan yapıtlardır.Ehl-i Hak inancıyla ilgili bazı metinler de (kelamlar), Azeri Türkçesiyle yazılmıştır.
Sultan İshak’ın (Sultan Sohak’ın) Hewraman’daki mezarı; Sananneh-Dallahu’da Baba Yâdigar Banzerdeh’in mezarı; Kerkük Mubella mevkiinde İmam Ahmed’in, Irak’ın Gazal Rebab bölgesinde İmam Kasım Şah Heyas’ın makberi, Azerbaycan’da Heşturd’un (Sekiz ırmağın) birleştiği yerde Ateş Beg köyünde Ateş Han’ın mezarı Ehl-i Hakların bazı kutsal ziyaret yerleridir.
Zengin halk kültürüne sahip olan Ehl-i Haklar’da, halk edebiyatı ve özellikle şiir ve müzik geleneğinin önemli bir yeri vardır. Anadolu Aleviliğinde olduğu gibi cem sermonilerinde müzik ve semah, ibade-tin ayrılmaz bir parçasıdır. Kullanılan müzik aletleri genellikle üç telli tanbur, def ve kemançeden oluşur.
1997’de Bonn’da kurulan, üyeleri genellikle Tahran yakınların-daki Heştgerd’ten olan ve ismini Sultan İshak’ın annesi Hatune Razbar’dan alan Razbar müzik grubu, Ehl-i Hakların halk müziğini, folklorunu, geleneksel tasavvuf müziğini ve cem sermonisini batıda tanıtmak için güzel çalismalar yürütmektedir. Ehl-i Hakların inanç ve kültürünü korumak ve yaşatmak amacıyla yine aynı yıllarda VBA (Verein zur Bewahrung der Ahl-e Haqq Kultur: Ehl-i Hak Kültürünü Koruma Derneği) adı altında Bonn’da kurulmuş bir dernekleri bulun-maktadır. (Bu derneğin üyelerinden Afşar Merat’a da verdiği bilgiler-den dolayı teşekkür ederim).
Konuyu, Ehl-i Haklar’la yakınlığıyla bilinen, kendi deyimiyle bir kalenderi, bir gönül eri olan tanınmış şair ve düşünürlerden Baba Tahir Uryan (Hemedan/İran 938?-1010)’nın şu anlamlı dizeleriyle bağlayalım: “Ben bir sürahiye girmiş olan bir deniz (bahr), harfe girmiş olan bir noktayım. Hakiki bilgi, ilm al-yakin elde edildik-ten sonraki seziştir. Cehaletin öldürdügü hiç yaşamamıştır; zikrin öldürdügü hiç bir zaman ölmez. Namerdin sofrasından el çek / cömerde kurban olalım / namerdin selamın alma pek / cömerde selam yerine can verelim…“
BİBLİYOGRAFYA
BRUINESSEN, Martin van: Shabak, Encyclopaedia of Islam, vol. 9, Leiden 1995: 152 ff; BRUINESSEN, Martin van: A Kizilbash Community in Iraqi Kurdistan, the Shabak, in: Les Annales de Autre, no.g, Paris 1998: 185-196; DE GOINEAU, J. A.: Trois ans en Asie, Paris 1859, Nachdruck 1905; EDMONDS, C.J.: The Beliefs and Practices of the Ahli Haqq of Irak (Irak’taki Ehl-I Hakk’ların inançarı ve ibadetleri), İran, sayı 7, 1969: 89-106; ELAHİ, Nur Ali: Burhan-ul Hakk, 7. Baskı, Tahran 1987; HALM, H.: Ahl-e Haqq, in: Encyclo-paedia Iranica, vol. 1, London 1982:635-637; MENTEŞAŞVİLİ, A. M.: Kürtler/ Sosyo-Ekonomik İlişkiler, Kültür ve Yaşam Üzerine Makaleler, Rusçadan Çeviri: Mehmet Demir, Moskova 1984:42-46; MINORSKY, V.: Ahl-i Hakk, Enzyklo-pädie des Islam, Ergänzungsband, Leiden Leipzig 1934:9-16; MİR-HOSSEİNİ, Ziba: Inner Truth and Outer History, the Two Worlds of the Ahl-i Haqq of Kurdistan, in: International Journal of Middle East Studies, vol. 26, Cambridge 994:267-285; MORADİ, Golmurad: Ehl-i Hakk’ın Kutsal Kit: Zebur-e Hakikat, Almancadan Türkçeye çeviren Çetin Taşçı, Deng Dergisi, sayı 38, İstanbul 1996: 29-43; SALİM ALİ, Salah: Shabak, A Curious Sect in Islam, in: Revue des Études Islamiques, tome 60, fasc. 2 (1992), Paris 1993: 521-528; STEAD, F. M.: The Ali-İlahi Sect in Persia (İran’daki Ali İlahi Mezhebi), The Moslem World, sayı 22, 1932: 184-189; VINOGRADOV, Amal: Ethnicity, Cultural Discontinuity and Power in Northern Iraq: The Case of the Shabak, in: American Ethnologist, vol 1, Washington 1974: 207-218.
(Ali Duran Gülçiçek: Alevilik, Bektaşilik, Kızılbaşlık ve Onlara
Yakın İnançlar, 1. Cild, Köln/İstanbul 2004, s. 106-110).

Kaynak: Tahtacilar internet grubu

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*