ERENLERİN ve OZANLARIN GÖZÜ İLE HZ. ALİ

Kazım Balaban

NOT: Bu çalışma Hz. Ali’nin erdemlerini içeren kitapta değerlendirileceği için tüm Erenleri, Ozanları, Şairleri buraya almak mümkün değildir. Bunu Alevi- Bektaşi bakış açısını yansıtması açısından almayı gerekli gördük. Alevi Halk Ozanı ve Şairlerinin neredeyse tamamı Ehli Beyt ve Hz. Ali üzerine şiirler okur, Beyitler çalar, bağlamalarında büyük bir aşkla onu dillendirirler. Onların hepsinden birer örnek buraya almak yer açısında mümkün değil. Sadece bir kaç örnek vererek, onların da gönüllerinde Hz. Ali sevgisi olduğunu aktarmak istedil. (K.B.)

Büyük Alevi / Bektaşi Tasavvuf şairlerinden Yunus Emre’nin, 1238 yılında doğduğu ve 1320’de Hakka yürüdüğüdür sanılıyor. Hacı Bektaş Veli bendelerinden ve Taptuk Emre’nin dervişlerinden olan Yunus’un, Anadolu’nun bir çok bölgesinde iddia edilen mezarları olmasına rağmen Eskişehir civarında yaşadığı sanılıyor.

Ali almış sancağını eline
Çekilip giderler mahşer yerine
Hasan’ı Hüseyn’i almış yanına
Ah ümmetim deyu ağlar Muhammed

Kıyamet kopıcak canlar uyanır
Kamil derviş mürşidine dayanır
Yüzün yere koymuş Hak’ka yalvarır
Ah ümmetim deyu ağlar Muhammed

Üryan olmuş yatar o zayıf tenler
Sararmış benizler söylemez diller
Mahşer yerine cem olmuş erenler
Ah ümmetim deyu ağlar Muhammed

Yunus eder gelin kadrin bilelim
Fırsat elde iken tevhid edelim
Ruhu için salavat getirelim
Ah ümmetim deyu ağlar Muhammed

BALIM SULTAN’IN GÖZÜ İLE

Hacı Bektaş Veli’den sonra Bektaşilik ’e ciddi bir kurum niteliği kazandıran, onu düzenli bir ocağa dönüştüren bir kişi diye bilinen Balım Sultan’ın 1516 da vefat ettiği sanılıyor. En önemli icraatlarından biri Osmanlı Padişahı Sultan 2. Beyazit’i, sıradan bir katılımcı sıfatı ile Cem ayinine dahil etmek olmuştur. Şiirlerinde ‚’’Şâh-i merdân gibi ere tapının, Kim idi bekçisi o dört kapunun’’ örneğinde görüldüğü gibi büyük bir Hz. Ali aşkı görülür. Bazı kaynaklar onun Ehl-i Beyt soyundan olduğunu vurgularkeniö diğer başka kaynaklar ise Arnavut kökenli olduğunu belirtmektedirler.

Benim sevdiceğim Ali’dir
Ali Ali’yi sevenler olmaz mı deli
Pirimin elinden içmişim dolu
Ali’yi seversen değme yarama

Hüdai’nin Gözü ile

Tasavvuf şiir ve deyişleri ile tanınan Aşık Hüdai, 1940’da Maraş / Göksun ilçesi Yoğunoluk köyünde doğdu. Küçükken saz çalmayı öğrenen Ozan, okuma yazmayı asker de öğrendi.Giderek geliştirdiği çalışmalarında bir çok alanda ödüller alan Hüdai Baba, 23 Kasım 2001 de Hakka yürüdü.

Faydası olmayan bahardan yazdan,
Yüce dağ başının kışı daha makbuldür.
Cahilin yaptığı sohbetten sözden
Ali’min hayali düşü makbüldür.
Lokma yeme namert olan elinden,
Sonra kurtulamazsın acı dilinden,
Namertlerin kaymağından balından,

Merdin kuru yaban aşı makbuldür.

Hüdayi konuşur bir ince dilden

Hal ehli olmayan ne bilsin halden

Bilgisiz, görgüsüz, duygusuz bir kuldan

Ölülerin mezar taşı makbuldür.

ABDAL MUSA SULTAN’IN GÖZÜ İLE

Anadolu’nun ünlü Evliyalarından ve Ozanlarından olan Abdal Musa Sultan, aslen Azerbaycan’ın Hoy kasabasından Anadolu’ya gelmiş ve Antalya / Elmalı / Tekke köyünde, önemli bir dergah kurmuştur. Rivayete göre Hacı Bektaş Veli’nin önemli Halifelerindendir ve amcası Haydar Ata’nın oğlu, Hasan Gazi’nin oğludur. Kaygusuz Abdal Menkıbesinde "Kösre Musa" adıyla da anılır. 14. Yüzyılda yaşamış olan Evliyanın Anadolu erenleri içinde ki makamı Sultanlık, mertebesi Abdallıkdır . Pir evindeki hizmet postu ise, "Ayakçı Postu”dur. Bu post Bektaşi tarikatındaki on iki posttan on birincisi olup, diğer adı ”Abdal Musa Sultan Postu"dur. Ayakçılık, Abdallık mertebesidir

Muhammed Ali’nin kıldığı dava,

Yok meydanı değil, var meydanıdır.

Muhammed Kırklar’a niyaza geldi,

Ar meydanı değil, er meydanıdır.

Abdal Musa Sultan gerçek er ise,

Ali’yi sevenler muhip yar ise

Hakk’ın maksuduna erem der isen,

Urganı boynunda dar dediler.

AŞIK MAHZUNİ’NİN GÖZÜ İLE:

Aşık Mahsuni Şerif, 3 Ocak 1943 tarihinde Afşin’e bağlı Berçenek köyünde doğdu. 1956 yılında Mersin Astsubay Hazırlama Okuluna girdi. 1959’da Ordonat Tekniker olarak Ankara Ordonat Tekniker Okuluna geldi ve bir süre sonra Askeriyeden ayrılmak durumunda kaldı. Türk Halk müziğine olan ilgisi sonucu bir gurup aşık ile Aşıklar Derneğini kurdu. Anadolu Ozanlarından, özellikle Pir Sultan’dan son derece etkilendi. Yüzlerce kaset ve beste yaptı. 17 Mayıs 2002 tarihinde Hakka yürüdü. Kabri, Hacı Bektaş Veli’nin mekanına yakın bir yerde defn edildi

Üryan Büryan Vardım Pir Dergahına

Medet Ya Muhammet Ya Ali Diyerek

Gönül Verdim Gönül Şahlar Şahına

Hünkar Hacı Bektaş Veli Diyerek

Hasan-Ül Asker’ i Ol Ali Aba

Muhammet Mehciye Mest-Ü Merhaba

Serin Koymuş Serin Mahzuni Baba

Yol Muhammet Ali Yolu Diyerek

SEYYİD ALİ SULTAN’IN GÖZÜ İLE:

Bazı kaynaklara göre Hacı Bektaş Veli’nin oğlu olduğu iddia edilen ve asıl ismi İbrahim olan, Bektaşiler arasında Kızıl Deli namı ile anılan Seyyid Ali Sultan, Pehlivanların Piri olarak da kabul edilir. Balkanlarda önemli Bektaşi dergahlarının açılımı ve gelişimini sağlamıştır. 1310- ile 1402 arasında yaşayan “Hızır Lala” veya “Hızır Lale” lakabları ile de tanınan Sultan’ın kabri Dimetoka, Demirviran köyünde, kurduğu Dergâhın bahçesindedir.

Can ile canan Ali, canda cananım Ali,

Alemin ümidi sensin Hacı Bektaş-ı Veli.

KALENDER ÇELEBİ’NİN GÖZÜ İLE

Hacı Bektaş Veli’nin torunlarından olduğuna inanılan ve Hacı Bektaş Dergahı’nda postnişin makamıinda (en yüksek makam) da bulunmuş olan Kalender Çelebi 1476 yılında doğmuş, Osmanlıya karşı Orta Anadolu’da başlayıp Toros ve güneylere kadar uzanan Alevi ayaklanmasına önderlik etmiş ve 22 Haziran 1527’de pusuya düşürülerek öldürülmüştür.

Allah bir, Muhammed, Ali, Nazar eyle bari bana,

İzz-ü celalin aşkına, Çektirme şol zari bana

Pirlere niyaz ederiz, Yalan dünyayı nideriz

Ölürüz hasret gideririz, Göster şol didarı bana

GÜZİDE ANA’NIN GÖZÜ İLE

18 Yüzyılda yaşayan ve kabri Hacı Bektaş dergâhı avlusunda bulunan Feyzullah Çelebi’nin kızı Güzide Ana da aynı sevgi ve coşku ile Hz. Ali sevgisini dile getiriyor.

Medet Allah, ya Muhammed, ya Ali,

Dertliyim derdime dermana geldim,

Bunlardan kurtaran Bektaş Veli

Dertliyim derdime dermana geldim.

SEYYİT ALİ ÖZSOY DEDE’NİN GÖZÜ İLE

Seyyit Ali Özsoy, 1907 yılında Sivas, Sivrialan köyünde doğdu. Anadolu Ozanlar ve Seyyitler geleneginde Hz. Ali sevgisi aynı bütünlük ve devamlılığı onda da görürüz.

Taş duvara karşı ibadet etmem

Kıblem Muhammed, Kaben Ali’dir

Otuz iki farzdan bana söz etme,

Kıblem Muhammed, Kaben Ali’dir.

ALİ KEMTERİ BABA’NIN GÖZÜ İLE

Ali Kemteri (Tuncay), 1872 da Bulgaristan’ın Ayvalı Burgaz ilinin (Ah-yolu) Belveren (Belören, Böleren) köyünde doğmuş.Amucalar / Kebeler soyundandır. Daha sonra ailesi Abdal Ahmet Baba’nın kurduğu Tekirdağ’ının Kılavuzlu köyüne göç etmiştir.1932 yılında Çamlıca’da ki Bektaşi Halife Babası Ali Nutki dan Babalık icazetini alarak Mürşit olmuştur.

Kurban olayım yoluna, Şahı merdanım ya Ali

Rahim eyle garip kuluna, Dilde sultanım ya Ali

Kapında ihsana geldim, Aşk ile püryana geldim

Dertliyim dermana geldim, Derde dermanım ya Ali

ŞABAN SIRRI BABA’NIN GÖZÜ İLE

Şaban Sırrı Baba, 1865 yılında Bulgaristan’ın Eski zağra ya (Stara Zagora) bağlı Kızanlık (Kazanlık) Yenişarköy’de (Gorno nova selo) doğmuş, Amuca Kabilesini Şeyh Bedreddin’i tarikatından Bektaşiliğe geçiren Abdal Ahmet Baba’nın oğludur. Bektaşiliği yanında pehlivanlığı da olan Şaban Sırrı Baba, Amucaların köklü boyu olan Abdallar soyundandır. Ayrıca Derviş ve Ozanlığı da vardır.

Hamdülülillah dilde verdiğim Mustafa nuri hüda

Nuri vilayet kerem kanı ol Ali’yel Mürteza

Ilımdan necat ile Şahım Hüseyni hılk Rıza

Yetiş imdadıma Şahım Hüseyin Kerbela.

TEVFİK BEY BABA’NIN GÖZÜ İLE

Trakya’da yaşayan Bektaşilerden ve Amucalar kolundandır. Tevfik Bey Baba,1837’da doğmuş 1896’da sürgünde bulunduğu Trablusgarb’ta Hak’ka yürümüştür. Kendisi Babalık icazeti aldığı için, Trakya’nın önemli Bektaşi – Alevi şair ve bilgin şahsiyetlerindedir.

Saki dudağın lezzet balından

Gönül arzu eder ider can değil mi?

Şerâbı tâlibin rengi alından

Kızıl renge düşen kan değilmi?

Murtaza Ali’nin inâyeti ile

Cümle Evliyanın kerameti ile

Ey-cümle hüdânın hidâyeti ile

Tevfik bu mertebe şân değilmi?

HALİFE CAFER BABA’NIN GÖZÜ İLE

Tekirdağ, Kılavuzlu Köyünde 1902’da doğan Cafer Baba, Şair Ali Kemteri’nin oğludur.1946’da Eyüp’lü Ali Özöz Halife Babadan, Mürşitlik icazetnamesi alarak Baba olmuş, Trakya’nın önemli Bektaşi şahsiyetlerden ve Amucalar’dandır. 1 Ağustos 1991’da cumartesi günü Hakk’ka yürümüştür. Bektaşiliğe çok büyük emekleri olmuştur.

Canda cananımdır Ali, Dilde mihmanımdır Ali

Kerem senden Şahım Ali, Ferahladı deli gönül

Cafer Baba dile geldi, Cümlemizin yüzü güldü

Sakiden bir dolu geldi, Ferahladı deli gönül.

AŞIK NOKSANİ’NİN GÖZÜ İLE

Aşık Noksani, Artvin’in Yukarı Hod (simdiki adi Yukari Maden) köyünde doğdu. Asıl adı İbrahim Muratoğlu’dur. 1922-1964 arası yaşamıştır. Anadolu Aşıklık edebiyatıyla ilgisi küçük yaşlarda başladı ve kendisi de genç yaşlarda beyitler kaleme aldı.Zaman zaman taşlama ve övgü konulu şiirleri olmakla birlikte tasavvuf ağırlıklı ciddi bir arşiv sahibi olduğu sonradan ortaya çıktı.

Kudret Kandilinde Balkıyıp Duran

Muhammet Ali’nin Nurudur Billah

Zuhur Edip Kuffarın Meskenin Yıkan

Elinde Zülfikar Ali’dir Billah

Noksaniyem Niyazımız Ustada

Elinde Zülfikar Hem Ehli Kanda

Bin Bir Donda Baş Gösterdi

Aliyel Murtaza Mürşidimiz, Bülbülümüz Eyvallah

DAVUT SULARİ’NİN GÖZÜ İLE

Davut Sulari, Erzincan’ın Çayırlı ilçesinde 1926 yılında doğdu. Büyükannesinin çocuğu olmadığı için babası Veli çocuğunu nenesine vermiştir. Nüfus kaydı Rindi Hanım’ın üzerine yapılmıştır. Dedesi Kaltık Mehmet Ağa tasavvuf şairidir. Dedesi genç Davut’a saz çalma şiir söyleme ve türkü yakma zevkini aşıladı. 18 Ocak 1985 yaşamını yitiren Davut Sulari’nin asıl soyadı Ağbaba’dır. Kızı Mevhibe Sulari, Sivas / Madımak katliamında yaşanını yitirenler arasındadır.

Çek Katarı Ben Gelirim Peşine
Ali Meydanına Varalım Hele
Merhametin Yok Mu Gözüm Yaşına
Pire Bağlı Olup Duralım Hele

Ey Müminler Gerçek Erler Merhaba
Ey Rehberler Gerçek Pirler Merhaba
Hazır Dostlar Hazır Yerler Merhaba
Sakiler Sazları Kuralım Hele.

Davut Suları’yım Gördüm Didarı
Muhabbeti Baldır Kendisi Arı
Hazreti Ali’nin Sır Zülfikarı
İnkarın Boynuna Vuralım Hele

Aşkıyla Perişan Davut Sulari
Muhabbeti baldır kendisi arı
Hz. Ali´nin sır Zülfükarı
İnkarın boynuna vuralım hele.

DERVİŞ ALİ’NİN GÖZÜ İLE

19. Yüzyıl Alevi / Bektaşi ozanlarındandır. Yalın bir dille okuduğu Deyişlerinden Sivas köylüsü olduğu anlaşılmaktadır. seziliyor. 2. Mahmut döneminde (1826) Yeniçeriliğin kaldırılışından sonra Anadolu ve Rumeli’deki tekkelerin kapatılmasından duyduğu üzüntü üzerine yazdığı nefesten, yeniden kuruluş ve kurtuluş için Şah’ın yollarını gözlediği anlaşılıyor.

Yeri göğü arşı kürsü yaradan
Men Ali’den başka Tanrı görmedim
Yaradub kulunun kısmetin veren
Men Ali’den başka Tanrı görmedim.

Bin bir ismi vardır bir ismi Allah
Eğer inanmazsan hem vallah billah
Ademi görmüşüm elhamdülillah
Men Ali’den başka Tanrı görmedim.

Ali gibi er gelmedi cihane
Ana da buldular dürlü bahane
Yedi kez uğradım ulu divane
Men Ali’den başka Tanrı görmedim.

Derviş Ali’m bu ikrara beli dir
Dilim söyler ama kendim delidir
Allah bir Muhammed Tanrı Ali’dir
Men Ali’den başka Tann görmedim.

AŞIK DAİMİ’NİN GÖZÜ İLE

Son dönemin en coşkulu Alevi Halk ozanlarından ve asıl adı İsmail Aydın olan Aşık Daimi, 1932 yılında İstanbul’da doğdu. Aslen Erzincan’ın Tercan ilçesindendir. Ali Babaoğullarından olan babası, Birinci Dünya savaşı sıralarında İstanbul’a göç etmiştir. Aşık Dami’nin iki dedesi de saz şairidir. 17 Nisan 1983 tarihinde aramızdan ayrıldı.

Evvel bizim ile ikrar eyleyip

Sonra delalete batanlara yuf.

Gelip Cem’imize Pazar eyleyip,

Anı da ağyara satanlara yuf.

Minnetimiz vardır ulu Celiye

İkrarımız Hacı Bektaş Veli’ye

Aşıkı Hak olan yardır Ali’ye

Ehli aşkla taşlar atanlara yuf.

Hakkın didarını görmektir kastım,

Yoluna fedadır can ile postum

Düşmanına düşman, dostuna dostum

Ol ağyara meyil katanlara yuf

Can ile ser ile Hakka gelmeyip,

İkiliği kalp evinden silmeyip,

Evladı Ali’nin kadrin bilmeyip

Gaflet uykusunda yatanlara yuf.

Daimi’yem ölsem dönmem sözümden

Fark etmişem kemlik yoktur özümden

Gerçek olan belli olur gözünden

Taşı mercan diye tutanlara yuf. (59)

GENÇ ABDAL’IN GÖZÜ İLE

Genç Abdal’ın Eskişehirli olduğu, Şeyh Gazi ve Şücaeddin Veli tekkelerinde sade bir hayat yaşadığı, 1874’da Hakka yürüdüğü dışında kendisi fazla bilinmiyor. Şiirlerinde Genç Abdal yahut Gencî mahlaslarını kullanmıştır.

Dergahına geldim niyaz eyledim.

Medet Allâh, Yâ Muhammed, Yâ Ali.

Aşkın kitabından avaz eyledim.

Medet Allâh, Yâ Muhammed, Yâ Ali.

Nideyim sefâyı, zevki dünyada,

Budur murâdımız ind-i Hudâ’da.

Yarın mahşer günü koyma cezâda,

Medet Allâh, Yâ Muhammed, Yâ Ali.

Niyazım var üstâdıma, pirime.

Salavât eylerim destigirime.

Katarından, dîdârından ayırma.

Medet Allâh, Yâ Muhammed, Yâ Ali.

Genc Abdal’ım özüm Hakk’a bağlarım.

Coşkun sular gibi akar çağlarım.

Eşiğine yüzüm sürer ağlarım.

Medet Allâh, Yâ Muhammed, Yâ Ali.

KALENDER ABDAL’IN GÖZÜ İLE

Kalender Abdal’ın,19. YY.’da yaşadığı tahmin ediliyor. Hakkında Bektaşî müridi olması dışında fazla bilgi bulunmoyor.

Dün gece seyrimde batın yüzünde
Allah bir Muhammed Ali’yi gördüm

Elif tâç başında nikap yüzünde

Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi gördüm

İçtim ol doluyu iman yetirdim

Çıkardım kisvetim ikrar yetirdim

Menzil gösterdiler geçtim oturdum

Tığ-ı bentle bağlı belimi gördüm

Kalender Abdal’ım koymuşam seri

Şükür kurban kestim gördüm didarı

Erenler serdarı gerçekler pîri

Sultan Hacı Bektaş Veli’yi gördüm

TURABİ’NİN GÖZÜ İLE

Turabi mahlaslı 7 ozan ve Ehli Beyt Bendesi bulunmakla birlikte, bunların hayatları ve beyitlerinin tasnifi tam olarak net değildir. Ancak hepsinin Alevi / Bektaşi oldukları Ali Muhammed’e candan bağlı oldukları tüm ortak şiirlerde görülüyor.

Turabi’lerden biri Yanbolulu’dur ve Hacı Türabi Dede-Baba olarak tanınır 1849’da Hacı Bektaş Tekkesi postundadır ve 1868’da Hakka yürümüştür ve Hacı Bektaş’da defn edilmiştir. Bir şiirinde asıl adının Ali olduğunu söyler.

Diğerleri hakkında çok değişik ve farklı coğrafyaları kapsayan tasnif edilememiş bilgiler vardır.

Adem, huri şu dünyaya gelmeden
Muhammed Ali’nin nurun gördün mü
Hak nasibin almış kudret eliyle
Hünkar Hacı Bektaş Piri gördün mü

Şu dünyayı hamur edip yuğuran
Dokuz baba dört anayı doğuran
Hitabi Elestte bize çağıran
Can içinde canan yari gördün mü

Gel gidelim Seyit Ali izine
Yüz sürelim ayağının tozuna
Kırklar meydanında pir niyazina
Dara Mansur olan eri gördün mü

Men’aref sırrına sırdas kandedir
Senden sana yakın yoldaş kandedir
Yol gösteren sana kardaş kandedir
Ol sahi alamet Çarı gördün mü

Türabi Baba’nin dilde imanı
On iki imam on yedidir erkanı
Mihrabü minberde Seb’ulmesani
Cemalinde pirin varı gördün mü

ALİ EKBER ÇİÇEK’İN GÖZÜ İLE

Ali Ekber Çiçek, 1935, Erzincan / Ulular Köyü doğumludur. Babasını 1939 Erzincan depreminde yitirir ve çok küçük yaslarda yaşama atılır. Bu arada bağlamayı öğrenir ve Alevi deyişlerinin TRT’de aktarılmasında vesile olur. Eserleri bir çok ülkede ders olarak okutulmaya başlanır.

Ondört Bin yıl gezdim Pervanelikte
Sıtk-ı ismin buldum divanelikte
İçtim şarabını mestanelikte
Kırkların ceminde dara düş oldum
Kırkların ceminde Haydar Haydar dara düş oldum

Güruh-u naci’ye özümü kattım
İnsan sıfatından çok geldim gittim
Bülbül oldum Firdevs bağında öttüm
Bir zaman gül için zara düş oldum
Bir zaman gül için Haydar Haydar zara düş oldum. (60)

AŞIK BÜRYANİ’NİN GÖZÜ İLE

Aşık Büryani, 1926 yılında Urfa / Kısas’ta doğmuştur. Asıl adı Hamdullah Aykut’tur. Aşık Dertli Divani’nin de babasıdır. Önce Hamdullah sonra Kemteri mahlasıyla kendini ifade eden Aşık Büryani "23.3.1977 günü Hacı Bektaş-i Veli evlatlarından Muharrem Sefa Efendi bize geldi. Yanında Gazi Antep’in Haral Köyü’nden Ali Dede, Adana’lı Mürteza Dede ve hanımı bize geldiler. Sultan nutkeyledi. Mahlasımı Büryani koydu.” Demiştir. Aşık Büryani 7.11.1990 tarihinde Hakka yürümüştür.

Gel beri güftumu güs eyle gafil
Bilmez misin niye geldin cihana
Elest ü bezmini hele bir düşün
İspati imtihan geldik bu hana

Şu fani dünyanın sefası yoktur
İkrar bend olana cefası çoktur
Dört kapı kırk makam cümlesi haktır
Var ilet özünü Şah-i hübana

Vefasız bu yola basamaz kadem
Fehmeyle bu sözü Adem ol adem
Zikreyle Muhammet Ali’yi her dem
Der Büryani vuslat olduk canana

TESLİM ABDAL’IN GÖZÜ İLE

Teslim Abdal mahlaslı ayrı zaman ve yerlerde yaşamış, Ehli Beyt Bendesi 4 ayrı kişi yaşamıştır.

Teslim Abdal’ın biri 17. YY.’da yaşamış. Asil adı Mehmed olan, Sultan 4. Murad döneminin bir Bektaşi ulusu. Yeniçeri ocağının Halife Babası, yani Büyük Baba Efendisi. Bağdat seferine katıldığı öne sürülüyor."Teslim Dede Teslim Baba, Ey kahraman Türk Milleti" ile başlayan Mehter marşının söz sahibi olduğu iddia ediliyor. Teslim Abdal’in, biri Trakya, Keşan’a bağlı Teslim Abdal köyünde, diğeri Denizli dolaylarında, öteki de, Çorum’un Teslim köyünde olmak üzere Türbeleri vardır. Bir diğeri ise Elaziğ / Baskil ilçesi Şeyh Hasan (Şıh Hasan) köyündendir.

Dört duvar içinde olsa mekanim
Tasrasindan esen yel bana neyler
Yanimdaki sudan korku çekerim
Uzakta çaglayan sel bana neyler

Mekanim balçiktir, üstadim Ali
Muhammed nesline demisim beli
Çekerim gayreti sererim yolu
Ben Hak’tan korkarim el bana ne der

Dünyada gerçekler katara uydu
Ask ile muhabbet ikrarin bendi
Pirimden almisam hatir gülbengi
Haramili olan bey bana neyler

Teslim Abdal eder, gözler kanli yas
Aradim bulamadim bir sevdasiz bas
Herkesin ameli kendine yoldas
Haramzade olan kul bana neyler

SITKI BABA’NIN GÖZÜ İLE

Sıdkı Baba, / Oğuz Türkleri’nin Bozok koluna bağlı Dedekargın aşiretindendlir. Doğum yılının 1865 olduğu sanılıyor. Mahlası önceleri Pervane’dir. Hacı Bektaş’a ve Ehli Beyt’e olan bağlılık ve emeklerinden ötürü Postnişin Şeyh Cemaleddin Efendi kendisine ’’Bundan böyle mahlasın Sıtkı olsun’’ der. 1893 yılında, Dergâha hizmet için getirilen, Çorum / Alaca İlçesi İmad Hüyügü köyünden Mehmet Dede evladından Ali Ağa’nın kızı ile evlenmesini Cemaleddin Efendi ister. Sıtkı Baba’da bunu kabul eder. Tarikattaki hizmetleri ve kazandığı ilmi derecesiyle Baba’lık sıfatı alan ozandır.

Çatılmadan yerin göğün binasi
Muallakta iki nur’a düş oldum
Birisi Muhammed, birisi Ali
Lahmike lahmi de bire düş oldum.

Ezdi aşkın şerbetini hoş etti
Birisi doldurdu biri nuş etti
İkisi bir derya olup cüş etti
La’l ü mercan inci dür’e düş oldum.

O derya yüzünde gezdim bir zaman
Yoruldu kanadım dedim el’aman
Erişti car’ıma bir ulu sultan
Şehinşah bakışlı ere düş oldum.

Açtı nikabını ol ulu sultan
Yüzünde yeşil ben göründü nisan
Kaf ü nun suresin ol’udum o an
Arş kürs binasında yare düş oldum.

Ben Ademden evvel çok geldim gittim
Yağmur olup yağdım ot olup bittim
Bülbül olup Firdevs bağında öttüm
Bir zaman gül için har’a düş oldum.

Mecnun olup Leyla için dolandım
Buldum mahbubumu inanıp kandım
Gilmanlar elinden hulle donandım
Dostun visalinde nar’a düş oldum.

On dört yıl dolandım Pervanelikte
Sıdkı ismim buldum divanelikte
Sundular aşk meyin mestanelikte
Kırkların ceminde dar’a düş oldum.

Sıdkı’yam çok şükür didara erdim
Aşkın pazarında hak yola girdim
Gerçek ariflere çok meta verdim
Şimdi Hacıbektaş Pire düş oldum.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*