Kazım Balaban.
Cebrail, cennetten Hz. Muhammed’e iki tane nar getirdi. Hz. Ali, Resulullah’la karşılaşıp, narları elinde görünce, ‘Şu iki nar nedir elinizde?’ diye sordu; Şöyle buyurdu: ‘Şu gördüğün nübüvvettir ve senin onda nasibin yoktur. Ama ötekisi ilimdir.’ Sonra Allah Resulü onu ikiye böldü ve yarısını Ali’ye verdi, yarısını ise Resulullah’ın kendisi aldı. Ardından şöyle buyurdu: ‘Sen onda benim ortağımsın, ben de senin." İmâm Bâkır şöyle devam etti: "Allah’a andolsun ki Resulullah, Allah’ın kendisine öğrettiği her şeyi, bir harfini bile bırakmadan Ali’ye öğretti." Sonra İmâm Bâkır elini göğsüne koyarak: "Sonra bu ilim bize ulaşmıştır" buyurdu." (39)
. Hz. Ali’nin yiyeceği oldukça sade ve az miktardadır. Ekseriye yediği kabuğunu ayırmadığı arpa ekmeğidir. Hz. Ali ilk üç halîfe döneminde gece ve gündüz genellikle tarlalarda, bağlarda ve hurma bahçelerinde çalışır, ağaçlara su verir ve bahçeleri beller. Bir gün Adîy bin Hatem, yemek vakti Hz. Ali’nin yanına gelir. Onun yiyeceğine dikkat edince; bir kâse su, bir miktar kuru arpa ekmeği parçaları, ve az miktarda tuz görür ve sorar. -Yâ Emîr’ül-mü’minîn, siz gündüzleri bu kadar zahmet çekiyorsunuz. Geceleri de Tanrı’ya ibâdet ile vakit geçiriyorsunuz, yiyeceğinizde bunlar. Bu size kâfi gelebilir mi? Hz. Ali şöyle buyurur. Lâzımdır ki serkeş nefsi mümkün mertebe riyâzete alıştırayım, tuğyân (azgınlık) etmesin, diyerek bir şiir okur. Şiir’in meâli şöyledir: “Nefsini kanâata alıştır ve illâ kendi istihkakından fazlasını senden ister.”
. Hz. Ali’den nakledilmiştir “Hiç bir şey görmedim meğer ondan evvel ve onunla, ondan sonra gördüğüm hep Cenâb-ı Hak’tır.”
. ’’Hz. Resûlullah bundan daha katısını yerdi” (Kuru ekmeği yemeye çalıştığını görüp şaşıranlara verdiği yanıt)
. Şu (Kur’ân), Allah’ın suskun kitabıdır; ben ise Allah’ın konuşan kitabıyım. (40)
. Hz. Ali, asla kimseyi geri çevirmezdi: Bir kimsenin, benden bir şey isteyeceğini hissettiğim anda, o izhâr etmeden ben elimi ona uzatırdım” demiştir.
. İmâm Muhammed Bâkır’dan Resulullah’ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "(Ey insanlar), Allah her ilmi bende toplamıştır; ben de bildiğim her ilmi, "Muttakilerin İmâmı’nda topladım. Ben her ilmi, Ali’ye öğrettim. O’dur açık ve şüphesiz olan İmâm!"
. İmâm Cafer-i Sâdık’dan aktarılmıştır: "Hiç şüphesiz Allah Tebâreke ve Teâlâ, Resulullah’a Kur’ân’ı öğretti. Bunun yanı sıra başka şeyler de öğretti. Allah’ın Resulü de Allah’ın öğrettiklerini Ali’ye öğretti"
. İmâm Caferi Sâdık’dan nakledilmiştir: "Şüphe yok ki Allah, helal ve haramı, Kur’ân’ın tevilini ve insanların ihtiyacı olan şeyleri Resulü’ne öğretti. Allah’ın Resulü de bunların hepsini Ali’ye öğretti."
. Süleymân-ül A’meş, babasından Hz. Ali’nin şöyle buyurduğunu aktarmıştır. "İnen her âyetin kimin hakkında indiğini, nerede indiğini ve kime indiğini biliyorum. Rabb’im, bana düşünen bir kalp ve fasih bir dil bahşetmiştir."
. Ebû Râfi’den aktarılmıştır; ‘’Resulullah, vefatıyla sonuçlanan hastalığında Hz. Ali’ye şöyle buyurdu: "Ya Ali, bu Allah’ın kitabıdır; onu al." Ali’ de onu bir elbisenin içerisinde topladı ve evine gitti. Resulullah Hakka yürüdükten sonra Hz. Ali oturup onu Allah’ın indirdiği şekilde düzenledi. O, Kur’ân’a alim birisiydi."
. İmâm Muhammed Bâkır’dan, Resulullah’ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "(Ey insanlar), Allah her ilmi bende toplamıştır; Ben de bildiğim her ilmi, "Muttakilerin İmâmı’nda topladım. Ben her ilmi, Ali’ye öğrettim. O’dur açık ve şüphesiz olan İmâm.
. İmâm Cafer-i Sâdık’dan aktarılmıştır: "Hiç şüphesiz Allah Tebâreke ve Teâlâ, Resulullah’a Kur’ân’ı öğretti. Bunun yanı sıra başka şeyler de öğretti. Allah’ın Resulü de Allah’ın öğrettiklerini Ali’ye öğretti"
. İmâm Caferi Sâdık’dan aktarılmıştır: "Şüphe yok ki Allah, helal ve haramı, Kur’ân’ın tevilini ve insanların ihtiyacı olan şeyleri Resulü’ne öğretti. Allah’ın Resulü de bunların hepsini Ali’ye öğretti."
. İmâm Muhammed Bâkır’dan aktarılmıştır: "Hz. Ali’ye Resulullah’ın ilmi hakkında sorduklarında şöyle buyurdu: "Peygamber’in ilmi, bütün Peygamberlerin ilmidir; geçmişte olanların ve Kıyamet gününe kadar olacakların ilmidir." Sonra şöyle devam etti: "Nefsimi elinde tutana (Allah’a) andolsun ki hiç şüphesiz ben de Peygamber’in bildiğini biliyorum; geçmişte olanların ve benimle kıyamet arasında olup biteceklerin hepsini biliyorum."
. Selmân-i Fârisî’den aktarılmıştır: Resulullah şöyle buyurdu: "Benden sonra ümmetimin en çok ilim sahibi olanı, Ali bin Ebî Tâlib’dir."
. İmâm Cafer-i Sâdık’tan aktarılmıştır: Babam şöyle derdi: "Ali’nin kitabında (insanlar için) ihtiyaç olan her şey yazılıdır; hatta bir çiziğin, yaralanmanın ve hayvan ısırmanın (diyet-kısas hükümleri) bile."
. İmâm Cafer-i Sâdık’dan aktarılmıştır : Hz. Ali, İbn Abbâs’a şöyle buyurmuştur: "Allah, kuşların dilini bile bize öğretmiştir; Süleyman bin Dâvûd’a öğrettiği gibi. Aynı şekilde karada ve denizde bulunan bütün canlıların dilini de."
. Fuzayl bin Yesâr, o da İmâm Muhammed Bâkır’dan aktarmıştır. ‘’Kur’ân’da geçen "…Bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)" cümlesinin tefsirinde şöyle nakletmiştir: "Bu âyet Ali hakkında nazil olmuştur. O, Resulullah’dan sonra bu ümmetin âlimidir."
. İmâm Muhammed Bâkır’dan aktarılmıştır. "O kâfirler: "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)" âyetinin tefsirinde şöyle nakledilmiştir: "Kitap ilminin sahibi Ali’dir."
. Câbir, İmâm Muhammed Bâkır’dan nakletmiştir: "O (kitap ilmine sahip olan kimse), Ali bin Ebî Tâlib’dir."
. Ebû Basîr’den nakledilmiştir: "İmâm Cafer-i Sâdık’a "De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)" âyetindeki "yanında kitap ilmi bulunan" kimse hakkında "Acaba o, Ali bin Ebî Tâlib midir?" diye sorduğumda, "O’ndan başka kim olabilir ki?" diye cevap verdi."
. Ebûzer-i Gıfârî’den nakledilmiştir : Resulullah şöyle buyurdu: "Ali, benim ilmimin kapısı ve ümmetime açıklayandır…"
. İbn Abbâs’dan nakledilmiştir : Resulullah şöyle buyurdu: "Rabb’imin huzuruna vardığımda, benimle konuştu ve münâcât etti; ben de öğrendiğim her şeyi Ali’ye öğrettim. O, benim ilmimin kapısıdır."
. Hz. Ali’den nakledilmiştir; Resulullah, Hayber fethedildiğinde bana buyurdu ki: "Sen, benim ilmimin kapısısın; senin evlatların, benim evlatlarımdır; senin etin, benim etimdir ve senin kanın, benim kanımdır."
. İmâm Cafer-i Sâdık’dan nakledilmiştir: "Resulullah, Ali’ye bin kapı öğretti ki, her kapıdan da onun için bin kapı açıldı."
. İmâm Muhammed Bâkır’dan nakledilmiştir: "Resulullah, Hz. Ali’ye bin harf öğretmiştir ki, her harf, bin harfi açmaktadır."
. Ebû Hazma Sumâli’ye göre İmâm Muhammed Bâkır’dan nakledilmiştir:, Hz. Ali buyurdular: "Hiç şüphesiz Resulullah, bana bin kapı öğretmiştir ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır.
. İmâm Cafer-i Sâdık, babası İmâm Muhammed Bâkır’dan nakletmiştir: "Hiç şüphesiz Peygamber, Ali’ye bin kelime anlatmıştır ki her kelime bin kelimeyi açmaktadır."
. Ebû Hamza Sumâlî’ye göre İmâm Zeyn-ül Âbidin’den nakledilmiştir; "Resulullah, Ali’ye bir kelime öğretti ki bin kelimeyi açmaktaydı ve o bin kelimenin her birisi ise bin kelimeyi açmakta."
. İmâm Cafer-i Sâdık’dan nakledilmiştir “Ant olsun ki nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür : 8) Bu ayette belirtilen Nimetler, Emirül Müminin Ali bin Ebi Talib in velayetidir.
. Ebu Said el-Hudri’den nakledilmiştir, Allahın bu buyruğu : “Allah gönüllerinde hastalık olanların kinlerini hiç meydana çıkarmayacak mı sandılar, dileseydik biz sana onları gösterirdik, sen de onları yüzlerinden tanırdın, ant olsun ki sen onları sözlerinden tanırdın” (Muhammed : 29-30) hakkında dedi ki : Ali bin Ebi Talib’e buğzlarından dolayı (tanırdın).
. Hz. Ali’den nakledilmiştir : Bu ümmet yetmiş üç fırkaya bölündü, yetmiş ikisi ateşin içinde ve biri -Ki Allah haklarında şöyle buyurmuştur: “Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır” (Araf : 181), onlar ben ve benim tabilerim (benim yolumu takip edenler)’dir.
. Tefsir-i Keşşaf / Nehc’ ül Hak s . 235’den nakledilmiştir: “De ki : Hak geldi, batıl yıkıldı, batıl zaten yıkılacaktı” (İsra : 81), Hz. Ali, Peygamber efendimizin omuzlarına çıkarak putları kırdığında bu ayet indi.
. İbn-i Asakir, Cabir bin Abdullah’tan aktarmıştır : Resulullah’ın yanındaydık. Ali geldi. Resulullah şöyle buyurdular : Nefsim elinde olana yemin olsun ki bu gelen ve yandaşları Kıyâmet gününde kurtulanlardır. Sonra şu ayeti şerife indi : “İman edip de salih ameller işleyenler yaratılmışların en hayırlısıdır.”
. İbn-i Asakir, Cabir bin Abdullah’tan aktarmıştır : ‘’Resulullah’ın ashabı olduğu bir anda Hz. Ali gelince ashab : İşte yaratılmışların en hayırlısı geliyor, dediler’’.
. Resulullah buyurmuşlardır. ‘’İnsanlar, Ali bin Ebi Talib’in ne zamandan beri “Emir’ül Müminin” olarak adlandırıldığını bilselerdi, onun faziletlerini inkar etmezlerdi: Adem, ruh ve ceset arasındayken. Allah o zaman hazır bulunanlara şöyle buyurmuştu : “Rabbin Adem oğullarından onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve Rabbiniz değil miyim? dedi, onlar da (Ruh âlemi) : Evet şahidiz (Kalü belâ) dediler” (Araf : 172). Allah da onlara şöyle buyurdu : Ben Rabbinizim, Muhammed peygamberiniz, Ali de Emir’inizdir.
. El-Hakim el-Haskani’den aktarıldığına göre, Muhammed bin Hanefi anlatmaktadır. Babam Hz. Ali buyurdular: “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır” ayetindeki müezzin (münadi) benim.
. el-Hakim el-Haskani’den aktarıldığına göre Ebi Salih aktarmaktadır.O da İbn-i Abbas’tan aktarmıştır. Hz. Ali şöyle buyurdular : Benim Allahın kitabında insanların bilmediği isimlerim vardır. Onlardan biri şudur : “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.” Onlar (yalancılar) velayetimde yalanlama yapanlar ve hakkımı hafife alanlardır.
. İbn-i Abbas aktarmıştır. “Önde geçenler, öne geçmişlerdir” (Vakia :10). Bu ümmetin önde gideni Ali bin Ebi Talib’dir.
. İbn-i Abdül Birr’den aktarılmıştır. “Senden önceki peygamberlere sor” (Zuhruf : 45). Resulullah isra gecesinde Miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte Peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu : “Ey Muhammed, ‘Senden önceki peygamberlere sor,’ ne üzere gönderildiniz?” Peygamber efendimiz sorunca dediler ki : Biz, Lâ ilâhe illallâh şehadeti, senin peygamberliğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’in velayeti üzerine gönderildik.
. El-Menakıb senedinde Zadan’dan aktarıldığına göre Selman-ı Farisi şöyle dediler : Resulullahın, Hz. Ali’ye on kereden fazla şöyle buyurduğunu duydum : Ey Ali, sen ve senden sonraki vasiler Cennet ve Cehennem arasındaki Araf’sınız. Cennete, sizi tanıyıp, sizin de kendisini tanıdığı kimseden başka kimse geçmeyecek. Cehenneme de sizi inkar eden ve sizin de kendisini inkar ettiği kimseden başka geçmeyecektir.
. El-Hakim senedinde Asbağ bin Nebate, dediler ki : Hz. Ali’nin yanındaydım, İbn’ il Keva onun yanına geldi ve ona bu ayeti “Araf üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf : 46) hakkında sordu. Hz. Ali ona şöyle buyurdu : Ey İbn’ il Keva, Kıyamet gününde Cennet ve Cehennem arasında duracaklar biziz. Bizi seveni yüzünden tanıyıp onu Cennete geçireceğiz, bizi buğzedeni de yüzünden tanıyacağız ve Cehenneme geçecek’’
. Abdullah bin Selem’den aktarılmıştır. ’’ Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” (Ra’d : 43) ayeti için Resulullah’a sordum. Buyurdular ki : Ali bin Ebi Talib’ dir.
. Fudayl bin Yaser’den aktarılmıştır. İmam Muhammed Bakır buyurdular : “Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter. (Ra’d : 43)” ayeti Hz. Ali hakkında indi. O, bu ümmetin alimidir.
. İmam Musa bin Cafer, Zeyd bin Ali’den, o da Muhammed bin Hanefi’den, o da Selman-ı Farisi’den, o da Ebu Said el-Hudri’den, aktarmışlardır : “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter. (Ra’d : 43)” Ayeti Hz. Ali hakkında indi.
. Muhammed bin Hanefi’den aktarılmıştır : Babam Hz. Ali’nin yanında ilk ve son kitabın ilmi vardır.
. Ebu Naim el-Hafız senedinde belirtilmiştir. Abdullah bin Mesud dedi ki : Hz. Ali, Hendek gününde Amru bin Abduved’i öldürdüğünde Allahu Teala şu ayeti indirdi : “Allah müminlere (Ali ile) kifayet etti. ( Ahzap : 25)”
. Celaleddin es-Suyuti’den aktarılmıştır : Allah müminlere (Ali ile) kifayet etti (Ahzap : 25) için şöyle buyurmuştur. Bu ayet :“Allah müminlere Ali ile kifayet etti” biçimi ile Abdullah bin Mesud’un mushafındandır.
. Abdullah bin Mesud’den aktarılmıştır “Allah müminlere kifayet etti (Ahzap : 25)” ayetini şöyle okurduk : “Allah müminlere Ali ile kifayet etti”
. İbn-i Abbas ve Mücahit’ten aktarılmıştır: Ali’nin dört dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini de açık olarak nafaka verdi. Sonra şu ayet indi : “Mallarını gece, gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların ödülleri Rableri yanındadır, onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar” (Bakara : 274)
. Abdurrahman bin Kesir’den aktarılmıştır. İmam Cafer-i Sadık’a sordum. “Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi, onda ihtilafa düşmüşlerdir.” (Nebe : 1,2 ve 3) Ve “Velayet hak olan Allah içindir.” (Kehf : 44) anlamı nedir. Buyurdular ki: Hz. Ali’ nin velayetidir.
. Cabir el Cufi’den aktarılmıştır. ‘’Bilmediklerinizi Zikir ehline sorunuz. (Nahl : 43) ayeti hakkında’’ Hz. Ali dedi ki : Zikir ehli biziz’’
. Esbağ bin Nübâte’den aktarılmıştır, Emir-ül Mu’minin Ali’den duydum. "Hiç şüphesiz Resulullah bana, geçmişte olan ve Kıyamet’e kadar olacak helal ve haramdan bin kapı öğretti ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır ki toplam bir milyon kapı eder. Hatta ben ölümlerin belaların ve insanlar arasındaki ihtilaflarda nasıl hüküm verileceğinin ilmini biliyorum."
. Hz. Ali’den nakledilmiştir. "Resulullah, dilini benim ağzıma koydu; bununla kalbimde bin ilim kapısı açıldı ki her birisinden de bin kapı açılmaktadır."
. İmâm Ali bin Musa Rızâ’dan aktarılmıştır. Büyük babalarımdan duydum. Resulullah’ın Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdular "Ey Ali, ben ilim şehriyim, kapı da sensin. Şehre kapının dışında bir yerden ulaşacağını zanneden yalan söylemiştir."
. Hamza bin Ebî Said-i Hudrî, babasından nakletmiştir; Resulullah’dan duydum: "Ben ilim şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde kim ilim istiyorsa, onu Ali’den alsın.’’
. İbn Abbâs’tan nakledilmiştir; Resulullah şöyle buyurdular: "Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde kim ilim isterse, kapıya gelsin."
. İbn Abbâs’tan nakledilmiştir; “Benim ve ashabin ilminin, Ali’nin ilmi karşısındaki konumu bir damlanın yedi deniz karşısındaki konumu gibidir.”
. İbn Abbâs’tan nakledilmiştir; “Allah’a and olsun ki, ilmin onda dokuzu Ali’ye verilmiştir. Geri kalan onda biri hususunda da Ali insanlarla ortaktır.”
. İbn Mesud’dan nakledilmiştir; “Ali, Peygamber’den sonra insanların en bilginidir. Onu sürekli akan bir deniz gibi gördüm.”
. Said bin Cübeyr, o da İbn Abbâs’tan nakletmiştir; Resulullah buyurdular: "Ey Ali, ben ilmin şehriyim ve sen onun kapısısın; şehre ancak kapısından gelinir. Beni sevdiğini zannedip de sana buğz eden kimse, yalancıdır; zira hiç şüphesiz sen bendensin, ben de senden; senin etin, benim etimdir; senin kanın benim kanımdır ve senin ruhun, benim ruhumdandır…"
. Hz. Ali’den nakledilmiştir; Resulullah buyurdular: "Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır ve evlere ancak kapılarından girilir."
. Esbağ bin Nübâte, Hz. Ali’den nakletmiştir; Resulullah buyurdular: "Ben ilmin şehriyim ve sen onun kapısısın. Ya Ali o şehre kapısının dışında bir yerden girebileceğini sanan kimse, yalancıdır."
. İmâm Rızâ, babaları (İmâm Kâzım ve İmâm Sâdık kanalıyla İmâm Muhammed Bâkır’dan, o da Câbir bin Abdullah-i Ensârî’den nakledilmiştir; Resulullah buyurdular: "Ben ilmin hazinesiyim ve Ali onun anahtarıdır; o halde kim hazineyi isterse, anahtara gelsin."
. Câbir bin Abdullah-i Ensâri’den nakledilmiştir; Resulullah buyurdular: "Ben hikmet şehriyim ve Ali de onun kapısıdır. O halde kim şehre (girmeyi) istiyorsa, onun kapısına gelsin."
. Abdullah’tan nakledilmiştir: "Ben Peygamber’in yanındaydım; Ali hakkında sorulunca, şöyle buyurdu: "Hikmet on parçaya bölünmüştür; bunlardan dokuz kısmı Ali’ye, bir kısmı ise (diğer) insanlara verilmiştir."
. İbn Abbâs’tan nakledilmiştir : Allah’ın Resulü, Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdular "Ey Ali, ben hikmet şehriyim ve sen onun kapısısın; şehre kapının dışında başka bir yerden asla girilmez."
. İmâm Cafer-i Sâdık, babaları kanalıyla Hz. Ali’den aktarmıştır: "Allah (azze ve celle)’nin kitabından bana sorun. Allah’a andolsun ki Allah’ın kitabından inen her âyetin gece veya gündüz mü, seferde veya hazerde mi indiğini Allah’ın Resülü bana okudu ve onun tevilini bana öğretti."
. Hz. Ali buyurmuştur : "Allah’ın kitabından bana sorun; hiç şüphesiz ben her âyetin gece mi yoksa gündüz mü, sahrada mı yoksa dağda mı indiğini biliyorum."
. Hz. Ali buyurmuştur : "Sorun bana beni kaybetmeden! Ölümlerin, belaların ve neseplerin ilmini bilen kimseye sormak istemez misiniz?"
. Hz. Ali buyurmuştur: "Ey insanlar, sorun bana beni kaybetmeden; hiç şüphesiz ben göğün yolları hakkında, yerin yollarından daha çok bilgi sahibiyim!…"
. İmâm Ali Rızâ, babaları kanalıyla İmâm Hüseyin’den şöyle nakletmiştir: "Emir-ül Mu’minin bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu: "Kur’ân’dan bana sorun ki size kimin hakkında ve nerede nâzil olduğunu haber vereyim."
. Ümery bin Abdullah’dan nakledilmiştir: "Ali bin Ebî Tâlib, Kûfe minberinde bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu: "Ey insanlar, sorun bana, beni kaybetmeden; zira benim sinem de yüklü bir ilim vardır!"
. Hz. Ali’den nakledilmiştir : "Sorun bana, beni kaybetmeden; hiç şüphesiz ben Arş’ın altında sorulduðum her şeyden haber verebilirim!"
. Hz. Ali’den akledilmiştir : "Sorun bana, beni kaybetmeden; taneyi yaran ve insanı yaratan (Allah’a) andolsun ki ben Tevrat’ı, Tevrat ehlinden, İncil’i, İncil ehlinden ve Kur’ân’ı, Kur’ân ehlinden daha iyi bilirim!"
. Ebân, Selim’den nakletmiştir: "Kûfe mescidinde Hz. Ali’nin yanında oturmuştum, insanlar da onun etrafını sarmıştı. İmâm şöyle buyurdu: "Beni kaybetmeden Allah’ın kitabından bana sorun; Allah’a andolsun ki, Allah’ın kitabından inen her âyeti Resulullah bana okudu ve onun tevilini bana öğretti…"
. Said bin Müsayyib’den nakledilmiştir : Hz. Ali şöyle buyurdular: "Bana göklerin yollarından sorun; zira ben onları yerin yollarından daha iyi tanırım. Ve eğer perdeler kaldırılsa, benim yakınım artmaz!"