HAŞİM KUTLU
Tarihimizin acılı ama sayılı günlerini önümüze katıyoruz. Bir daha olmasınlar diye önümüze katıyoruz ve bir tekmil kutsallıklarımızı, sırtımızı dayamamız gereken en sağlam dayanaklar olsunlar diye de ardımıza alıyoruz. Yürüyoruz. Çoskun bir son bahar seli örnegi, akıyoruz ilkbaharlara ulaşmak umuduyla. 19 Kasımda, mazlum Dersim’in yiğit evladı Seyid Rıza’nın katledildiği günü yas ile değil Yol adına kazanımlarımızın mutevazi coşkusuyla anacağız, emeklerin zayi olmadığını lokma edip Seyid Rıza sunağına armağan edeceğiz. Ardından Maraş 1978 katliamıyla devam eden tekrarlanmış bir Dersim Alevi katliamının mazlumları önünde, dar olacağız. Bu kez boynumuz bükük olmayacak, dillerimizde ağıtlarımız kutsal bir gulbanka evrilerek meydanları şenlendirecek. Yol aydınlanacak, tekmil hanelere nasib gidecek.
Çünkü;
Aşk ile, Hızır ile!.. Diyeceğiz.
Yüzbinlerle hep beraber
– “KASIMDA ALEVİYİZ” diye haykıracağız, bir tekmil mazlumlar adına.
Bu bir temenni mi?
Hayır! Artık, hayatın acımasız gerçeklerinin, ilgili bütün tarafların önüne koyduğu bir hakikat.
Ne zaman özgürlüklere, gerçek bir demokrasiye ilişkin, buna gereksinim duyan toplumsal kategorilerin herhangi bir eylemi gündeme gelse, ihtiyaç sahiplerinin yanyana gelmelerinin gerekliliğine kazanmanın başkaca yolunun olmadığına hep işaret edegeldim. Biliyorum, az da olsa diğer bazı kardeşlerim de böylesi yaklaşimlara güç Verdi, çaba harcadı harcıyorda. Ne kn yeterince başarılı olmadık,olamadık.
Hep bizimle oynayanlar, oyalayanlar oldu ki, bunların çogu devletten; askerden ya da hükümetlerden beslenenlerdi. ANDIÇ’ lananlar, toplumsal kategorileri, devletin ya da ona hükmeden asli unsurların şu veya bu politikaları doğrultusunda “toplumu yönlendirme” planlamalarının aktörlüğüne soyunanlar oldu, olmadıysa bulundu ve arabalara koşturuldu. Sürekli yol insanının önünü kestiler, bilgilenme alanlarını kirlettiler, bilgilerini kirlettiler. Örgütlenmelerin önüne geçtiler, Yol ve hedefi saptırmaya çalistilar, içimizden birileri gibi yaptılar bütün bunları.
Şimdilerde birbir açığa düşüyor. Görüyoruz, okuyoruz. Bunları, hem görmek, hem de, en başta yol insanları olmak üzere bir tekmil demokrasi güçlerine göstermek kolay olmuyordu, olmadı da!.
Ve yine şimdilerde durum değişti elbet!. Benzer sıkıntıları diğer örgütlü demokrasi güçlerinde olduğu gibi Demokratik Alevi Hareketi de hala bir biçimde yaşiyor olsa da, arınma ve kendisi olma yolunda epeyce yol aldı. Demokratik Alevi Hareketi de eskiden durduğu yer veya yerlerde duramıyacağını, hele de CHP ve benzeri kadim devlet partileriyle aynı argümanları dillendirerek, demokrasinin ve özgürlüklerin, aynı bağlamda Alevilerin demokratik haklarının alınamıyacağını gördüler, süreç oldukça dinamik devam ediyor. Aşikın, “Aşikı değil aşkını görün” dediği gibi tepelerdeki savrulmalara değil, dipten akıp gelen genç ve dinamik Alevi hareketini görün. Gördüklerinizi, bildiklerime katmakta ve bei daha da zenginleştirmekte geçikmeyeceksiniz. Kasımda cümlemiz Aleviyiz!….
Güç Birliği Oyunu Bozacak
Demokrasi ve Özgürlükler sözkonusu olduğunda, en temel toplum dinamiklerinin ön sıralarında yeralanlardan olarak Demokratik Alevi Hareketin, kendi iç sağlamlığını ve birliğini sağlaması, güçlü bir yapı göstermesi bakımından kuşkusuz son derece önemlidir. Bunun yanısıra, temel dinamikler basta olmak üzere diğer demokrasi dinamikleriyle de ortaklaşmak ve güçlerini azami ölçeklerle yanyana getirmek bir zorunluluk olduğu gibi bir o kadar da önemlidir ve sonuç alıcı da olacaktır.
Temmuz ayındaki Sivas yürüyüşünde, Demoratik Alevi hareketi, yanyana olunması gereken güçlerle birlikte yürümek suretiyle bu gereksinmeyi bir ölçüde başarmıştı. 27 temmuz tarihli ve “Bu Kez Bu Maya Tutsun” başlıklı makalemde buk gözlemimi dillendirerek, sıranın hem düşünsel hem de pratik olarak taleplerin ortaklaştırılmasına geldiğine ve bunun kazanmak için mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğine işaret etmiştim. Çünkü, 2008 yılı 8 Kasımında Ankara’da gerçekleştirilen kitlesel katılımlı miting ve o mitingin verdiği mesajlara karşin, bütün bunlar, Demokratik Alevi Hareketinin yerel seçimlerdeki tavrına yön vermemiş, seçimlerde hiçte olumlu bir pratik sergilenmemişti.
Kimi eksik ve zaaflarına karşin 8 Kasım 2009 İstanbul mitingi, arada geçen süre ve bu süre içinde ortaya çikan sonuçlar yönünden önemli gelişme kaydetmiş gibidir. Her şeyden önce miting “Eşit Yurtaşlık” başlığı altında proğramlanmış durumdadır.
EŞIT YURTTAŞLIK HAKKI, Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin ön saflarında, yıllardır, tek kale saf tuten Kürt Özgürlük Hareketi ve talep ettiği haklar basta olmak üzere diğer tüm demokratik toplum dinamiklerinin istemlerini de kapsamakta, kucaklayıcı bir rol oynamaktadır. Ve yine mitingin muhtevasına vurgu yapmak amacıyla dillendirilen;
-Kişisel özgürlükler, sosyal dayanışma ve paylaşimcılık, insanların eşitliği, kadın-erkek eşitliği gibi hümanist değerleri benimseyenler
-Memleketimizin ortalığına ayrılık tohumları ekenlere
-Tüm farklı kültürlere yönelik uygulanan dinsel ve dilsel ayrımcılık politikalarından vazgeçilsin, herkes farklılıkları ile eşit koşullarda bir arada
kardeşçe yaşasın“ diyenler..
-Tüm farklı kültürlere yönelik uygulanan dinsel ve dilsel ayrımcılık politikalarından vazgeçilsin, herkes farklılıkları ile eşit koşullarda bir arada kardeşçe yaşasın“ diyenler..
Gibi istemler ve çagrilar, kapsamı bakımından kucaklayıcıdır ve Alevileri kendi hak ve telepleriyle sınırlamamaktadır. Öyle olması da gerekmektedir.
Tabiki bunlar olması gerekenlerdir ve bütün demokrasi ve özgürlük dinamiklerinin aktif desteğini haketmektedir. Bu nedenledir ki, KASIMDA CÜMLEMİZ ALEVİYİZ!…
Madalyonun bir yüzü olarak bu gerçeği teslim etmekle beraber, eylemlerin arındırıcı ve netleştirici özelligini de dikkate alarak belirtmeliyim ki, “Eşit Yurttaşlık Hakkı” gibi temel ve kucaklayıcı bir talepten hareket edilmesine karşın, bu taleple çelişen zaaflar barındırmaktadır bu miting. Sonuçlarını alırken, bu zaafların etkisini daha net görebileceğimizi belirtebilirim. Katılımcılar ya da destekçiler listesine gözattığımda, kadim gözağrısı, Alevi hareketinin başından beri taşıdığı zaafı ve zayıflığı hemen bu liste de görmek kaçınılmaz oluyor. Hasbel Kader, bilerek ya da bilmeyerek içinde yeralan kimi demokrat eğilimlileri bir yana koyarak ifade etmek istiyorum. Bu temelde, bir tekmil Alevi Haretinin önde gelenlerine sormak istiyorum; hele de şu saatten sonra, “Eşit Yurttaşlık Hakkı” talep eden bir Alevi mitinginde, CHP gibi, eşitsiz yurttaşlı cumhuriyetin bir tekmil misyonunu taşıyan bir partinin, adı destek de olsa ne işi var ?!. Eğer o var ise “işi“ de vardır muhakkak!.., Bilinsin ki, bundan önceki bir dizi Alevi eylemliliğinde de görüldüğü üzere, azami dikkat gösterilmezse, bütün iyi niyetlere karşın, bu miting de amacından kayma gösterecektir!.
Bu zaafiyet noktası muhakkak görülmeli ve çok uyanık davranılmalıdır. Bu miting ez kazara bir “ergenekon mitingine” ya da CHP tezgahçılığıyla, Alevinin geleneksel şeriat karşıtlığı okşanarak,salt bir AK Parti karşıtlığına indirgenirse ya da saptırılırsa Demokratik Alevi Hareketi asla belini doğrultamaz!… Mutlaka böyle olur demiyorum, bir zaafiyet noktası olarak önemine ve kimi olasılıklara dikkat çekmek istiyorum.
Açılım Politikasının Maskesi Düşmeli
Hükümet ve Devlet Çözüm Doğrultusuna girmeli
“Bir devlet projesidir” diye sunulmasına karşın, başından beri başta Kürt sorunu olmak üzere Alevi sorununda hükümetin bir zamandır ortaya attığı Açılım propağandasının, ne olduğunu bugüne kadar ögrenemedik. Ortada bir açılım sözü dolaştı hep. Hükümet bir kısım kuruluş ve örgütlenmelerle görüştü, görüş alışverişinde bulundu ama resmen Kürt sorununun çözümü için şunları, Alevi sorununun mahiyeti şudur, çözümü de budur demedi.
Ancak, bir bütün olarak Kürt Özgürlük Hareketi bu gidişin maskesini düşürdü. Son olarak, Dağdan ve Mahmur Kampından Barış Gruplarının gelişiyle maskeler düştü kel göründü. Ortalıkta açılım dedikleri demokrasi değil yayılmacılık ve bölgemizde yapılması planlanan jandarmalık. Dahası, Açılım dedikleri, aslında, kangrenleşmiş toplumsal sorunların istismarı, agil bir barışın tesisi yönündeki beklentilerin istismarı ve bu istismar temelinde, son derece ağır bedeller ödeyerek çözümü dayatmış olan Kürt özgürlük hareketinin tasfiye edilmesi, Alevi Hareketinin tasfiye edilmesi, Bölge yayılmacılığı ve jandarmalığı önündeki engellerin böylece kaldırılmasından başka bir şey değil.,
“Çözümün Esas Gücü” başlıklı makalem de bu gerçeğe dikkat çekmis ve ““Oynamaya ve kendini kandırmaya, bu bağlamda zaman harcamaya da gerek yok. Konu başından beri böyle, böyle değilse bile şimdi bu zemine oturmuş durumda. Demokrasi ve özgürlük sorunsalını çözecek asıl güç, başından beri, birleşmiş demokrasi ve özgürlük güçleriydi. Şimdi bu oyunu da hem bozacak hem de gelişmeyi çözüm noktasına tekrar getirecek ve çözecek güçte budur. Kürt Özgürlük Hareketi, Demokratik Alevi Hareketi, İşçi hareketi, devrim ve sosyalizm hareketi, Kadın hareketi, Demokratik meslek kuruluşları, sendikalar, çevreciler, doğacılar, vicdanı retçiler ve bunun gibi bir tekmil özgürlük ve demokrasi isteyenler, vakit kaybetmeden,Yanyana gelmek ve güçlerini aynı hedefe yönlendirmek zorundalar.Kazanmanın başka yolu yok. Bu güne kadar olduğu üzere, bir takım kaytarma gerekçeleri üreterek, olması gerekeni çamura yatırmadan birleşmelidir, güç birliği etmelidir. Başka hiç bir tutum, gelişmenin olumsuz gidişini geriye çeviremez. Bu sorumluluktan hiç bir gücü, kesimi, örgütü, kışıyı de tarih affetmez.” demiştim
Diyelim ki özlem ve beklentim bir biçimde yanıt buldu ve cümlemiz Kasımda Alevi olacağız. 8 KASIM MİTİNGİ, İstanbul gibi „72 milletin“ harman olduğu bir metropolde gerçekleşecek, tabi ki deprem etkisi yapacak, yapmalı da!..
KASIMDA CÜMLEMİZ ALEVİYİZ !…