Medine Vesikası

Mekkeli Müslümanlar, Nisan ayından itibaren, l6 Temmuz 622 gününe dek Medine’ye hicret ederler. Hz. Muhammed; hicretin daha ilk aylarında, Enes İbn-i Malik’in evinde Mekkeli muhacir ile Medineli ensarın aile reislerini ya da vekillerini toplayarak, bir “şura” oluşturur. Bu şurada, 23 maddelik ortak hareket etme ve Müslümanları nasıl yöneteceklerine ilişkin bir sözleşme hazırlarlar. Daha sonra bu sözleşme; Medineli Yahudileri, Hıristiyanları, Müşrik Arapları, çesitli kabileleri ve tüccarları kapsayacak şekilde ve gönüllü iştirakleriyle genişletilerek mutabakat sağlanır ve 52 maddeye çikarilarak “sosyal bloklar” arasında akdedilir. “Medine Vesikası” denilen bu toplum sözleşmesi; “Medine Site Devleti”nin yapısal erkinin yazılı belgesini gösterdiği kadar, “ilk İslâm Anayasası” olmasından dolayı da önem arz etmektedir. Medine Vesikası’nı İslâm âlemine Prof. Dr. Muhammed Hamidullah tanıtırken (1), Türkiye gündemine Ali Bulaç getirerek tartışılmasını sağlamıştır (2). Dünyada ve Türkiye’de Sol ve İslâmi çevrelerce bu belge, “toplum tasarımı” açısından çok tartışılmasına rağmen; benim dışımdaki Alevi yazarlarca gündeme getirilip tartışılmamıştır.(3) Halbuki, Medine Vesikası, “İslâmi Nizam” içinde Aleviliğin temel belgesini ve bakış perspektifini oluşturmaktadır. Ne hikmetse çok sayıda kitap yayınlayan medyatik Alevi yazarlar; Ali Bulaç’ın aktülel gündemleştirdiği bu tarihsel belgeyi görmezlikten geldiler. Çünkü bu tip yazarlar, “sistemin” öngördügü ve programladığı gündemin dışına çikmaya cesaret edememektedirler. Ya da ideolojik nedenlerle kaygı duyduklarından bu konuya girmemeyi tercih etmişlerdir. Medine Vesikası’yla çok kültürlü, çok kimlikli, çok inançlı bir toplum öngörülmekle birlikte, aynı zamanda sekuler, özgürlükçü, eşitlikçi ve paylaşimcı bir toplumsal yapının da temelleri atılmıştır. Medine Vesikası’nın 2.maddesi gereği olarak “İslâmi toplum” için “ahdi kardeşlik” organizasyonu şart koşulmuştur. Bu ilke ve Medine Site Devleti sosyal yapısı daha sonra İmam Cafer-i Sadık tarafından “Buyruk”ta “Rıza Kenti” şeklinde tasarı haline dönüştürülmüştür. (4) Hz. Muhammed tarafından uygulanan “Kâmil Toplum” projesi ve “kentsel yaşama biçimi” ile bu tasarımın temel taşi, “musahiplik kurumu”; üç halifeler (Bekir-Ömer-Osman) ve Emeviler döneminde kaldırılmıştır. Halbuki bu uygulamalar Kuranî bir emir olup, Hz. Muhammed de gerçekleştirmiştir. Hz. Ali yanlıları bu projeyi sonuna dek savunarak, bugüne dek “ütopya” olarak getirmişlerdir. Aleviler, tarihsel süreç içinde bu projeyi zaman zaman hayata geçirmişlerdir. Hz. Muhammed’in hicretine izafeten adını “Dâr-ül Hicra” koyan Karmatiler ve Nizari İsmaililer; 9 ve 13. yüzyılda bugünkü Suriye, Irak, Azerbaycan, İran ve Orta-Asya (Horasan) bölgesindeki yerleşim yerleri ve kalelerinde “Rıza Şehri” toplum modelini uygulamışlardır. Bunun en somut örnegi, “Alamut Kalesi”dir.(5)

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*