Nilgün Cerrahoğlu:Çöl Çadırı Protokolü

Kral hazretlerinin kurulduğu koltuğun arkasında "kendi fotoğrafı" ve "şeriat bayrağı" asılı…
Sanırsınız çöl çadırı.
Oysa Arabistan çöllerinde değil, T.C. başkentindeyiz.
Başkentin beş yıldızlı otellerinden biri kapatılmış.
Otelin restoranı, kabul salonuna dönüştürülmüş.
Bar kısmı, "Suudi talimatıyla" -alçıpanla- iptal edilmiş…
Suudi Kralı, kaldığı oteli çöl çadırına dönüştürüyor.
Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı ayağına çağırıyor. Birini bir yanına, öbürünü bir yanına oturtuyor.
"Ümmetin rakipsiz efendisi" havalarında kameralara poz veriyor…
Abdullah Gül , keyiften dört köşe. Nerdeyse ağzı fiyonk olacak…
Erdoğan , Batılı devlet başkanları karşısında sergilediği vücut dilinden farklı bir pozisyon almış.
Bush ‘la buluşma karelerinin vazgeçilmez kompozisyonu; "bacak bacak üzerine atma konseptini" bir yana bırakmış…
Ayaklar, "saygılı bir resmiyet içinde" toparlanmış ve hizaya sokulmuş…
Başbakan’ın vücut dili bukalemun gibi! Coğrafi enlem ve boylama göre değişiyor. Devlet protokolü de RTE’nin vücut diline göre -Cumhuriyet tarihinde görülmemiş- yeni şekiller alıyor.

Havaalanlarına gitmeler, gelmeler…
Kralın uçağı havalanana dek, apronda hazır ol beklemeler…
Çankaya Köşkü’ndeki yemek davletini, "selamlığa" çevirmeler…
Yerleşmiş protokol kuralları, "AKP’leşen Cumhuriyet’le birlikte" ; bir 10 Kasım sabahı A’dan Z’ye Suudileşiyor!
Ve Buckingham tarifesi
Suudi Arabistan Kralı’nın Türkiye ziyareti, gerçekte 13 günlük Avrupa gezisinin son durağı. Kralın ekim sonunda çıktığı gezinin ilk ayağı İngiltere olmuştu.
İngiltere ziyareti, bir skandal gibi yaşandı. Londra’da insan ve kadın hakları savunucuları, hop oturup hop kalktılar. Suudi rejimin barbarlıkları teşhir edildi; tespih taneleri gibi ortalığa saçıldı:
Şeriat yasalarının kadına uyguladığı zulüm, yargısız infazlar, kafa kol kesmeler, göçmen işçilerin mahkûm edildiği esaret düzeni, teokratik polis devleti, silah-petrol-rüşvet üçgeni ilişkileri… Abdullah ‘ın İngiltere gezisi boyunca manşetlerden, köşelerden inmedi.
Nerde kalmış "devlet protokolünü değiştirmek" ?
İngiltere’de geçirdiği dört gün boyunca Suudi Kral; İngiliz protokol kurallarına noktası virgülüne uydu. Buckingham Sarayı’nda Kraliçe’ye konuk oldu. Başbakan Gordon Brown’ la; Başbakanlık ikametgâhı "Downing Street" te bir araya geldi, velihat Prens Charles’ ı "Clarence House" ta ziyaret etti, Londra’da Belediye Başkanı için üşenmeden "Guildhall" a gitti. Londra’dan ayrılırken Kraliçe’ye bir zahmet gene "makamında" veda etti.
Vatikan’da İsa’nın gölgesinde
Kral’ın, Türkiye’ye gelmeden son durağı Vatikan’da Papalık oldu.
"Bana Muhammet’in yeni olarak ne getirdiğini göster? Dini kılıç ile yayma emri ve kötü, insanlık dışı şeylerden başka bir şey bulamazsın!" sözleriyle peygambere geçen yıl hakaret eden Papa’nın ayağına gitmekte hiçbir sakınca görmeyen Suudi Kralı, tahmin edersiniz Vatikan’a "şeriat bayrağı" çekmeye falan kalkmadı…
Tersine… Haçlı Papa’nın yanı başında, İsa’ nın göğe yükselen resminin altında süt dökmüş kedi ğibi fotoğraf verdi.
Papa buna karşın, Abdullah’dan Suudi Arabistan’da "din ve vicdan özgürlüğü" önündeki engellerin kaldırılmasını talep etti. Ve sadece Hıristiyanlara değil, Vahabi mezbehi dışındaki Müslümanlara yapılan baskıları da alenen "protesto etti".
Kral Abdullah Vatikan’ın maruzatlarını efendi efendi dinledi ve sineye çekti. "Armudun sapı, üzümün çöpü" demedi… Taa ki laik Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’ya gelene kadar.
"Haç" ve "İsa" nın resmi altında fotoğraf veren Suudi Kral, Ankara’da "Bizde türbe ziyareti yoktur!" diye Anıtkabir’e çıkmıyor. Atatürk portresi yerine, şeriat bayrağı ile kendi resmi önünde poz veriyor.
Devletimiz tabii Suudileştiği için, adam burayı artık "kendi evi" -pardon "özel çadırı" – sayıyor! İslamcı rejime evrilmek böyle bir şey.

[email protected]
Cumhuriyet 

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*