OSMANLI HİLAFETİ ve ATATÜRK

Kazım Balaban

Emevi içtihadını savunan bazı köktendinciler sanki başka işleri yokmuş gibi sürekli Atatürk’e çatar ve onu kötülerler. Üstelik onu dinsiz ilan ederek İslam düşmanı gösterirler. Atatürk’ün insanlığa, ezilen dünya halklarına ve İslam dinine yaptığı büyük katkıları görmek yerine, onu kötüleyerek İslamı savunduğunu sanırlar.

Son söyleyeceklerimizi baştan söyleyelim. Atatürk birkaç yüzyılda değil bin yılda bir gelen bir dehadır. Ve sadece Türkiye’ye değil, ortadoğu haklarına ve mazlum uluslara da umut olmuştur. Ama Atatürk’ün çok önemli bir özelliği daha vardır. O da İslam dinine yaptığı büyük hizmettir. Atatürk ve TBMM Halifeliği kaldırarak İslamın Sünni inancına çok büyük bir hizmette bulunmuşlardır. Ne söylemek istediğimizi daha iyi açıklamak için Osmanlı döneminde bazı kronolojik olaylara kısaca göz atalım.

·         24 Nisan 1512 : Yavuz Sultan Selim ağabeyleri Korkut ve Ahmet’i, çocukları ile birlikte öldürerek ve onların cesatlerine basarak tahta çıktı. Çok sert ve korkusuz olduğu için kendisine Yavuz denir. Trabzon valiliği döneminde 3 sefer Gürcüler üzerine (Yıl 1508), sefer yaptı. 23 Ağustos 1514’de İran Şahı, Şah İsmail (Hatayii) ile Çaldıran savaşı yaptı ve kazandı. 15 Eylül 1514’de Tebriz’den Karabağ’a yürüdü, 12 Haziran 1515’de Turnadağ zaferi ile Dulkadiroğlu beyliğine son verdi. Daha sonra güneye inerek 24 Ağustos 1516’da Mercidabık savaşı ile Mısırı aldı. 19 Eylül 1516’de Hama’yı, 21 Eylül 1516’da Humus’u, 27 Eylül 1516’da Şam’ı, 30 Aralık 1516’da Kudüs’ü, 2 Ocak 1517’de Gazze’yi alarak tüm Arap yarımadasını ve Mezopotamyayı Osmanlı topraklarına kattı.

·         29 Ağustos 1516 : Osmanlı İmparatorluğunun 9. Sultanı Yavuz Sultan Selim,  Mekke’de 3. Mütevekkil’den Halifelik mühürlerini alarak kendini Halife ilan etti. O tarihten sonra Osmanlı Sultanları ayrıca da Halifedirler. Yavuz Sultan Selim Halife olduktan sonra Mısır ve Arap Yarımadasından 2000 kadar Arap / Sünni / Hanefi Uleması getirerek Osmanlı yapısını tümden değiştirdi. Onun döneminde Şeyh-ül İslamlar ilk defa ‘’Aleviler mum söndürüyor, Kızılbaş katliamı sevaptır, malları size helaldır’’ fetvası ile Alevilere saldırıldı. Sadece Erzincan / Kemah bölgesinde Yavuz tarafından katledilen Kızılbaş sayısı binlerce oldu.

·         6 Temmuz 1517 : Gerida kalan Mukaddes Emanetler, Halifelik yetkisini Halife 3. Mütevekil’den devralan Osmanlı Sultanı Yavuz Selim’e teslim edildi.

·         14 Haziran 1826 : Padişahı Sultan 2. Mahmut döneminde, adına sonradan Vaka-i Hayriye denilen bir oprerasyon ile, Osmanlı İmparatorluğunun kendi askeri olan ve genellikle Bektaşilerden oluşan Yeniçeri Ocağı askerleri öldürülerek kanlı bir şekilde kaldırıldı ve Asakir –i Mansure-i Muhammediye adlı yeni bir askeri teşkilat kuruldu. Yeniçeri Ocağını kaldırmak için 1793 yılında Nizam- ı Ceddid adlı bir askeri ocak kurulmuş ve hazırlıkları uzun yıllar sürdürülmüştür. Vaka-i Hayriye operasyonunda Padişah’ın emriyle Ebusuut Camii’nde Sünni tarikat şeyhleri toplattırılarak istenilen karar alındı ve bu karara dayalı olarak kimi Bektaşi Tekkeleri kapatıldı, kimi tekkeler de yıktırılarak postnişin ve babaları sürgün edildiler. İstanbul’da 7 tekke yıktırıldı, diğerleri ise kapatıldı. Tekke Babalarından 3 kişi idam edildi, 8 kişi sürgün edildi. Hacı Bektaş Dergahına da Nakşibendi Şeyhleri atandı, Postnişinler sürgün edildi.

Yukarıda ki tarih notlarından şunu öğreniyoruz.  Osmanlı Devleti 1516 yılına kadar Hilafetle yönetilmemiş, Hilafet, Yavuz döneminde getirilmiş.

Gene yukarıda ki tarih notundan anlıyoruz ki Yavuz, Hilafeti getirmekle kalmamış, beraberinde 2 bin kadar Arap köktendinci Din adamını da getirerek Osmanlı Devletinin yapısını yukarıdan aşağıya değiştirmiştir. Bu değişim sonucu dünyanın en büyük İmparatorluğu olan Osmanlı önce duraklama devrine, ardından da gerileme dönemine doğru hızla sürüklenmiştir.

Bu dönemde özellikle 2 konuda büyük yanlışlıklar yapılmıştır. Bir yandan bilim ve teknikten uzaklaşılarak bunlara ‘’Gâvur icadı’’ denilip cephe alınmış ve dışlanmış, diğer yandan da devletin sınırları içinde yaşayan İslam topluluklarına, özellikle Şeyhülislam fevtaları ile Alevilere büyük baskı ve katliamlar yapılmıştır. Bu katliamlarla Türk Aleviler hedef alınarak sistemin dışına itilmiş, Osmanlı Devleti hızla kendi sonunu hazırlamıştır.

Hilafet sistemi Osmanlı’da Alevi ve Bektaşileri dışlarken, aynı zamanda bilimi ve aklı esas alan çağın gereksinimlerini red ederek bunu savunanları hedef yapmış ve Osmanlının özellikle geri kalmasına sebep olunmuştur. Avrupa Rönesans hareketi ile hızla ilerlerken Osmanlı da hızla çöküşe sürükleniyordu.

Bütün bunlar çeşitli kaynaklarda yazılıp çizilmekte, Yavuz’un Hilafeti Osmanlıya getirmekle sadece bu devlete değil, tüm bölge devletlerine ve dünyaya ne kadar büyük kötülük yaptığı bilinmektedir.

Biz bu yazımızda başka açıdan bu Hilafeti sorgulayalım.

Eğer bir ülkeye Hilafet gelmiş ise o ülkenin Halifelerinin aile ilişkilerini de ona göre düzenlemesi gerekmez mi? Ama Osmanlı’ya baktığımızda tam tersini görüyoruz. Hilafetle beraber her açıdan tam bir sefalet sergilenmekte olduğunu görürüz.

Bunu Padişah (Halife) Anaları gözü ile irdelediğimizde hiç bir Halifenin annesinin İslamdan gelmediğini görürüz.

HALİFE ANALARI

* Yavuz Sultan Selim’in annesi; Ayşe takma adlı Pontuslu bir Rum,
* Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi, Polonya Yahudilerinden Helga yani Hafza Sultan,
* 2. Selim’in Annesi Yahudi kökenli Roksalan yani Hürrem Sultan,
* 3. Murat’ın Annesi Yahudi kökenli Raşel yani Afife Nurbanu Sultan.
* 3. Mehmet’in Annesi Venedikli Sofia Bafo yani Safiye Sultan.
* 1. Ahmet’in Annesi Yunan kökenli Helen yani Handan Sultan.
* 1. Mustafa’nın Annesi İspanyol kökenli Sinderella Violetta Sultan,
* Genç 2. Osman’ın Annesi Sırp kökenli Evdoksiya yani Mahfiruz Sultan.
* 4. Murat’ın Annesi Rum kökenli Anastasya yani Mahpeyker Kösem Sultan.
* 1. İbrahim’in Annesi Rum kökenli Anastasya yani Mahpeyker Kösem Sultan. (Sultan 4. Murat’ın kardeşidir)
* 4. Mehmet’in Annesi Rus kökenli Nadya yani Turhan Sultan.
* 2. Süleyman’ın Annesi Sırp kökenli Katrin yani Dilaşüb Sultan
* 2. Ahmet’in annesi Polonya Yahudisi Eva yani Hatice Muazzez Sultan.
* 2. Mustafa’nın Annesi Girit Rumlarından Evemia yani Emetullah Rabia Gülnus Sultan.
* 3. Ahmet’in Annesi Girit Rumlarından Evemia yani Emetullah Rabia Gülnus Sultan. (Sultan 2. Mustafa’nın kardeşidir)
* 1. Mahmut ‘un Annesi Aleksandra yani Saliha Valide Sultan.
* 3. Osman’ın Annesi Rus kökenli Sırp kökenli Maria yani Sehsuvar Valide Sultan.
* 3. Mustafa’nın Annesi Gürcü veya Fransız kökenli Janet yani Mihrisah Sultan.
* 1. Abdülhamit’in Annesi Annesi Fransız kökenli İda yani Rabia Şermi Sultan.
* 3. Selim’in Annesi Cenevizli Agnes yani Mihrişah Sultan.
* 4. Mustafa’nın Annesi Bulgar kökenli Sonya yani Ayşe Saniyeperver Sultan.
* 2. Mahmut’un Annesi Fransız kökenli Aimee Rivery yani Nakşidil Sultan.
* 1. Abdülmecit’in Annesi Rus Yahudilerinden Suzi yani Bezmi Alem Valide Sultan.
* Abdülaziz’in Annesi Roman kökenli Besime yani Pertevniyal Valide Sultan.
* 5. Murat’ın Annesi Fransız kökenli Vilma yani Şevkefza Sultan.
* 2. Abdülhamit’in Annesi Çerkez veya Ermeni kökenli Virjin yani Tirimüjgân Sultan
* 5. Mehmet Reşat’ın Annesi Rum veya Arnavut kökenli Sofia yani Gülcemal Sultan.
* Vahdettin’in Annesi Çerkez kökenli Henriet yani Gülistan (Gülustu) Sultan.

Halife İslam dininde bu dini Peygamberden sonra en üst düzeyde temsil eden kişiye denir. Ancak İslam dininde yaşanan Tarihi bazı olaylardan dolayı Alevi toplumu Hz. Ali’nin 661’de şehit edilmesinden sonra Hilafetle arasına kalın bir sınır çekmiş, onunla bağını koparmıştır. Küçük bir istisna olarak Hz. Hasan dönemi ve Emevi Devletinin yıkılması sonrası oluşturulan Abbasi Devletinin ilk 23 yılı dışında istisnasız bütün Hilafet Devletleri ile bağını koparmış, hatta onun hedefi olmuştur. Dolayısı ile Hilafet Aleviliği değil Sünniliği temsil etmektedir.

Bu açıdan baktığımızda Halifeler, Sünni inancında da İslamın en üst temsilcisidirler. Ve açılımları onları bağlar. Ancak Sünni kardeşlerimize haksızlık etmemek için bunu eklemekte yarar var. Hilafet Türk Müslümanların değil, pratikte Arap Bedevilerin, başka bir deyimle Emevi içtihatını savunan bir makam durumuna geldiğinden Türk Sünnileri de genellikle tatmin etmemekte, onları da huzursuz etmektedir.

Bu açıklamalardan sonra Osmanlı Hilafetine bir de şu açıdan bakalım.

·         İlk Halife Yavuz Sultan Selim. 24 Nisan 1512’de Babası ve ağabeylerini çocukları ile birlikte öldürdü, onların cesatlerine basarak tahta            çıktı.

·         Kanuni Sultan Süleyman, Tahta çıkmak için hazırlık yapan oğlunu idam ettirdi.

·         2. Selim, Halife olunca erkek kardeşlerini öldürdü.

·         3. Murat, Halife olunca erkek kardeşlerini öldürdü.

·         3. Mehmet, Halife olunca 19 erkek kardeşini öldürdü.

·         1. Ahmet, 13 yaşında Halife oldu. Halife olunca bazı kardeşlerini öldürdü, bazılarını da hapsetti.

·         1. Mustafa, 2 defa Halife oldu. 22 Kasım 1617’de İlk Halife olduğunda 25 yaşındaydı. 26 Şubat 1618’de saray darbesi ile Hilafetten uzaklaştırıldı. Sonra 19 Mayıs 1622’de tekrar Halife oldu. Ve 10 Eylül 1623’de tekrar Şeyhül İslam fetvası ile Halifelikten indirildi. Ağabeyi 1. Ahmet’in Hilafeti döneminde 14 yıl sarayın bir odasında Hapis tutuldu. Hilafet ve devlet işlerini Annesi İspanyol kökenli Sinderella Violetta Sultan idare etti.

·         Genç 2. Osman, 14 yaşında Halife oldu. Yeniçeri ayaklanması sonucu Yedikule zindanında boğularak öldürüldü.

·         4. Murat, 11 Yaşında Halife oldu. Kardeşi deli İbrahim dışında tüm kardeşlerini öldürttü. Halife olunca içkiyi yasakladı ancak kendisi sürekli içerdi.

·         1. İbrahim, Halife olunca çevresindekilerla geçinemediği için 8 Ağustos 1648’de boğularak öldürüldü. Saray da herkes ona Deli İbrahim dedi. Saray Havuzunda balıklara yem diye madeni para atmakla ünlendi.

·         4. Mehmet, 6 yaşında Halife oldu. Hilafeti yıllarca Annesi Rus kökenli Nadya yani Turhan Sultan ve saray kadınları idare etti. 8 Kasım 1687’de bir saray darbesi ile Hilafetten indirildi ve 6 Aralık 1693’de ölene kadar saray çevresinde göz hapsinde tutuldu

·         2. Mustafa, oda İcraatlarında diğer Halifelerden geri kalmadı. 22 Ağustos 1703’de Edirne’de meydana gelen ve İstanbul’a da sıçrayan isyan sonucu 1 Ekim 1703’de Hilafetten indirildi. İsyan, Şeriat isteyen Patrona Halil tarafından başlatılmıştı.

·         3. Ahmet, Askeri darbe ile Halife oldu. Askeri darbe ile Hilafetten indirildi.

·         3. Osman, dengesiz davranışları olan bir Halifedir. Bir gün sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa’ya kızarak, ’’Ben seni azleder ve hamal başı Ali ustayı vezir ederim’’ diyecek kadar hayatın gerçeklerinden uzaktır.  Sadrazam da ’’Evet yaparsınız, lâkin hamal Ali Paşa olur, Hekim Ali Paşa olamaz’’ cevabini verir.

·         3. Selim, çeşitli saray entrikalarının içinde bulunduğu Halifelikten saray darbesi sonucu indirildi. Ve kendisinden sonra halife olan 4. Mustafa’nın emri ile 28 Temmuz 1808’de öldürüldü. Yeniçeri Askeri teşkilat yerine "Nizam-ı Cedid" adıyla yeni bir ordu kurdu. Ancak gücü Yeniçeriliği kaldırmaya yetmedi.

·         4. Mustafa, kendinden önceki Halifeyi öldürttü. Kendisi de Alemdar Mustafa Paşa tarafından başlatılan isyanda Hilafetten indirildi. Ve kendisinden sonra Halife olan 2. Mahmut’un emri ile öldürüldü.

·         2. Mahmut, 23 yaşında Halife oldu. Yeniçeri ocağını kaldırdı ve Aleviliği / Bektaşiliği yasakladı. Şeyhül İslam desteği ile kavuk yerine Fes giyilmesi mecburiyeti getirdi.

·         1. Abdülmecit, 16 yaşında Halife oldu. Hilafeti saray Saray entikaları içinde geçti.

·         Abdülaziz, Saray darbesi ile Hilafetten indirildi ve daha zonra zehirletilerek öldürüldü.

·         5. Murat, 3 Ay Halifelik yaptı. Deli olduğu gerekçesi ile 31 Ağustos 1876’da Halifelikten indirildi.

·         2. Abdülhamit, Meclis açacağı vaadi ile Saray darbesi yaparak Halife oldu. Meclisi açtı ancak kısa süre sonra kapattı ve yıllar sonra tekrar açmak zorunda kaldı. Ülkeyi sıkıyönetimle idare etti.

Şimdi şu tabloya kısaca göz atınız. Bir yandan darbelerle görevlerinden uzaklaştırılan, diğer yandan tebaası tarafından öldürülen, hapsedilen, sürgüne gönderilen Halifeler.

Bir yandan çocuk yaşta Halife yapılanlar, diğer yandan Deli olduğu iddiası ile görevden alınanlar.

Bir yandan Gayri Müslim saray kadınları tarafından yönlendirilen Halifeler, diğer yandan gayri Müslimler dışında hiç bir Türk yada Müslüman kadınla evlenmeyen Halifeler.

Bir yandan Haremler, diğer yandan cariyeler.

Bir yandan zevk ve sefa, diğer yandan eza ve cefa.

Bir yandan halkının bir kısmını ‘’Mum söndürüyorlar’’ iftirası ile katleden, diğer yandan bilime düşman Halifeler.

İşte size kendilerini İslam dinin en üst temsilcileri olarak lanse eden Osmanlı Halifelerinin sefaleti.

İslam dini bir sevgi ve Tasavvuf dinidir. Kucaklayıcıdır. Paylaşıcıdır. Ama en önemlisi bilimi önemseyen bir dindir. Bundan dolayıdır ki Kuran’ı Kerim’in ilk ayeti (Alak : 1-4) ‘’Oku’’ diye başlar. İslam dini okumayı, bilmeyi, öğrenmeyi emreder. Hz. Muhammed bundan dolayı bir Hadis’inde ‘’Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz’’ der. Başka bir Hadisinde de ‘’İlim Çin de de olsa gidip öğreniniz’’ der.

Dolayısı ile bilimi önemser. Ancak Osmanlı Halifelerinin bir kısmı 4. Ahmet örneğinde de görüldüğü gibi 6 yaşında Halife oldular.

Halbuki İslam dini Halifesi Bilimde, Fen’de, Matematik’te, Tıb’da …vs. bilgi sahibi olması gereken insanların içinden seçilmeliydi. İslam dini bir çocuk tarafından temsil ediliyorsa o Hilafet İslamı temsil edebilir miydi?

Veya öyle bir din düşünelim ki o dini temsil eden en üst temsilci, daha alt düzeyde temsilciler tarafından görevden alınsın veya askeri darbe ile görevden alınmış olsun?

Öyle bir din düşünelim ki o dini temsil eden en üst temsilci, Genç Osman örneğinde görüldüğü gibi daha alt düzeyde kişiler tarafından öldürülmüş olsun?

Öyle bir din düşünelim ki o dini temsil eden en üst temsilci, Deli İbrahim örneğinde olduğu gibi anormal biri olsun. Dini hiç bilmesin.

O Hilafet bu durumda neyi temsil etmiş olabilir?

Öyle bir din düşünelim ki o dini temsil eden en üst temsilciler ülkenin en güzel kızları ile Haremler kursun, odalarını cariyelerle doldursun. Hatta bazı Halifelerde görüldüğü gibi bambaşka cinsel fanteziler içinde olsun. Ancak bu Halifeler aynı zamanda Şeyhül İslamları aracılığı ile bir kısım yurttaşlarını ‘’Mum söndürüyor’’ iftiraları ile hedef yapsın, ve halkları bir birine düşman yapmış olsun.

Bir de son Halifelere kısaca göz atalım.

4 Temmuz 1918 : Son Osmanlı Sultanı 6. Mehmet Vahdettin 100. Halife oldu. Vahdettin, Hilafeti döneminde önce Almanların, sonra İngilizlerin mandasını savundu. Atatürk’ün başlattığı Kurtuluş Savaşına karşı İngilizlerin yanında yer aldı. Beraber çalıştığı Şeyhül- İslamlar, Musa Kazım Efendi, Dağıstanlı Ömer Hulusi Efendi, Hayderi Zâde İbrahim Efendi, Mustafa Sabri Efendi, Dürrizade Abdullah Efendi, Medeni Mehmed Nuri Efendi olmuşlardır. Bunlardan Sadrazam Damat Ferit Paşa ile Seyhül -İslam Dürrizade Abdullah, Ulusal kurtuluş savaşına en fazla karşı çıkanlar oldular. Ankara Hükümeti 1 Kasım 1922’de Hilafet ve Saltanatı bir birinden ayırdı ve Saltanatı aynı gün kaldırdı. Vahdettin 17 Kasım 1922’de aile bireyleri ile birlikte İngiliz savaş gemisi Malaya ile İstanbul’u terk etti ve Malta’ya daha sonra oradan Hicaz’a gitti. Mekke’de bir süre kaldıktan sonra İtalya’nın San Remo şehrine giderek vefatına kadar orada kaldı. Vahdettin’in ülkeyi terk edişi ile 101. Halife Abdülmecit oldu. Ancak 3 Mart 1924’de Ankara Hükümeti  431 sayılı kanun ile Hilafeti kaldırdı ve ertesi gün Halife ile aile bireyleri ülke dışına çıkarıldı.

Atatürk, Osmanlı Halifelerinin önce İslam dinine, sonra İslam coğrafyası halklarına ve en sonra da tüm dünya insanlığına ne denli zararlar verdiğinin bilincindedir. Onun kaldırdığı Hilafet, İslam dininin Hilafeti değildir ve olamaz. Bu Hilafet olsa olsa Emevii ideolojisi olabilirdi. Bu ideoloji tüm çirkinliklerini Din maskesi altında yapan zalim ve zulümün bayrağıdır.

Bu ideoloji kendi tebaası olan Müslüman halkına da düşmandır. Bundan dolayı ulusal Kurtuluş savaşında Emperyalistlerin yanında yer aldı. Bunu yaparken de Cihad çağrısı yaptı ve müslüman halkları kandırdı. En son Halife de zaten kaçarak onlara sığındı.

Bunlar için İngiliz Başbakanı bakın neler söylüyor ?
4 Ağustos 1922 : İngiltere Başbakanı Lloyd George, Avam Kamarasında yaptığı konuşmada, "…Mustafa Kemal büyük bir general ve büyük bir yurtsever olabilir; ama Müslümanların başı İstanbul’dadır, Halifedir" dedi.

Atatürk işte bu Hilafeti kaldırdı. Ve kanımca İslam dininin saygınlığını kendi çirkin emellerine alet eden bu Hilafeti kaldırarak en büyük iyiliği de İslam dinine yaptı. Onun yerlerde sürüklenen temsilcilerini yetkisiz kılarak bunların İslam dinini temsil edemeyeceğini ortaya koydu.

İslam dinine inananlar bundan dolayı Atatürk’e şükran borçludurlar.

Kazım Balaban / Viyana 17 Kasım 2008

 

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*