SEYH BEDREDDIN AYAKLANMASI

SEYH   BEDREDDIN   AYAKLANMASI

Turgut SAHIN

Bedreddin  henüz  genc  bir ögrenciyken  Edirne”den Kahreye  katettigi yolu  geri dönerken  bambaska bir  insan  olmustu. Yirmibes  yil önce  hakikat veadalet arama yolculuguna  ciktiginda genc bir talebe idi. Simdi ise   Anadolu topraklarinda  mürüdüyle  bir bilim  isigi,  bir devrimci…
    Ahlati  ölmeden  önce  Bedreddin’in seyligini kabül  ettigini  söyleyenler  sözlerinde  durmamislar,  Bedreddin’e burun  kivirmislardi.Onun  peygamber soyundan gelmedigini  ileri  sürerek, seyhliginii kabül etmiyeceklerini  ima ediyorlardi.Hirs ve ün düskünlügü gözlerini kör etmisti.Bedreddinin  gizlice kahire’yi  terkettigini  ögrendiklerinde ise  yanlis  yaptiklarini  anladilar.Bedreddin’e  yakin  olanlar ise onaKudüs’te  yetiserek katildilar. Bedreddin  yolculuk  boyunca  gectigi topraklar üzerinde  bütün  toplumsal ve  etnik  kesimden  insanlarin büyük  ilgisiyle  karsilasiyordu.Bunun  nedeni, önceki  yasamindaki  kariyeri  olmakla   birlikte,  insanlari asil tarafina ceken, onun  yaymaya calistigi  yeni bir düzeni  temsil eden hak ve  adalet  düsüncesiydi.Seyh Bedreddin  Halep, Konya, Kütahya, Denizli, Izmir, ve Rum adalari  boyunca  karsilastigi  güvenilir  insanlarin  bir  kismini dervislige  Kabul ediyor ve bunlara daha sonra  nasil  baglanti  kurabileceklerini  belirterek  kutsal davasina  yeni taraftar  kazaniyordu. Uzun ,yorucu biryolculuktan sonra nihayet  baba ocagina ,Edirneye ulasti. Ilkin Kadi babasinin  gözetiminde Edirne  medresesinde   dersler Verdi.Özellikle  hukukveadaletzerine  Bedreddinin söyledikleri  o  güne  degin bilinenleri mahkum ediyor ve dile getirdigi  adalet  düsüncesi  yavas yavas toplumda  yankisini buluyordu.Bedreddin’le  birlikte  insanlarin  kafasinda sorular olusmaya  Basladi.Egemenlerin  adaleti  tartisilir  hale geliyordu. Bir  süre  sonra  Osmanli devletinde  Sultanlar  arasinda  yasanan  iktidar  kavgasinda   Musa  Celebi  , Rumeli Sultanligi’ni  ele gecirdi. Musa  Celebi  babasiyla birlikteTimura  esir   düstügünde tanistigi  Bedreddiin’e,  Rumeli  kazaskerligini  teklif eder.  Teklifi  Kabul edip  etmeme  konusunda  Musa  Celebi ve  mürütleriyle  tartismalar  yapan Bedreddin  söyle der.”Bizim istedigimiz  düzenle, sizin  düsündügünüz arasinda fark vardir Hakan’im… Biz dilemekteyiz   kulun kula  kullugu son  bulsun. Insan emegi  egemenliklerin en  yücesi  ,en degerlisi  haline gelsin. Yeryüzündeki  tüm sömürü  carklari  kirilsin… Bu,insanlarin  ilkin biliclenmesiyle  yürünmeye  baslanan bir yoldur.Ilkin,biliclenecekler.Bunun  geregini ,insan  olma  onuru  sayacaklar.Ondan  Sonra, direnmeye, kendi emek degerlerinin  yüceligini  herkese Kabul  ettirmeye  baslayacaklar.O ndan sonra  kavgaya  girecekler
Ve dahi    kendi egemenliklerini  sonzuza Kadar ,kayitsiz ve dahi egemenliklerini kosulsuz elde  edebilmek  icin, belki de milyonlarcasinin  kanini  dökecekler.Ondan  Sonra  belki, basarli bir  egemenlik  sahibi  olur  insanlar…Sizin  istediginiz ise, kendinizin egemen oldugu ,insanlarin daha az yakinan, bugunkünden daha  Cok  mutlu  bir  toplumdur.Bilesinizki,bastan  catismaktadir.isteklerimiz.Siz, bizim istedigimizi  yapamazsiniz.Varliginiza  aykiridir.Yaptirmazlar da…” (Azap  Ortaklari,Cilt 2,s.19, Erol Toy).”En  üstte beylerbeyleri  Ile,  vezirler  ve  Sultan …Simdi  biz bunlardan  birinin  yerine  gececegiz…Ortagi  olacagiz ilkin  sömürü  düzeninin , Sonra   bunu  adaletle  yürütmeye  ugrasacagiz.Yapacagimiz  nedir? Sömürüyü yitirmek mi? Tam  tersine,biraz  azaltip , yavaslatmak… Ama,  bunun karsiliginda  da  tüm  sömürülenlerin,  düzenden  kivanmasini  saglamak… Sömürüyü  ortadan  kaldiralim  diye  yola  cikarken, onu  büsbütün  güclendirmek  durumundayiz…Iste korkumuz budur…”(Age,s.35)
Bedreddin  tartismalar sonunda,  sömürü   üzerine  kurulu  bir  iktidara   hizmet  etmek  dünya görüsü Ile uyusmasa da,bu  teklifi  Kabul  eder.
Bu görev  sirasinda Bedreddin  de  görürkü ki;  sömürü ortadan  kalkmiyor.Yeni  beyler  türüyor. Halkin  yoksullugu, acligi, adalet özlemleri  bitmiyor.Bedreddin  iktidari  ve  uygulamalarini  tanimaya  ve  kazaskerligini bir arac
olarak   kullanmaya calisir. Kendi  yandaslarini  Rumelinin  bircok  bölgesinde   Kadi olarak  görevlendirerek  “adalet”  düsüncesini  yaymaktadir.Seyh  Bedreddine  bagli  kadilarin  beylere, pasalara  karsi  yoksul  halkin  yararina   aldigi  birtakim  kararlar  toplumda  bir  sempatinin  dogmasina  yolacar veSeyh Bedreddin  düsüncesi   Rumeli topraklarinda  yayilmaya  baslar.Osmanli Devletindeki  iktidar  kavgasinda  Musa Celebi  yenilir.Tahtina kardesi  Mehmet  Celebi  otururken   kendisi de öldürülür.  Mehmet Celebi  aslinda Bedreddini  öldürtmek  ister, ancak  B edreddinin  toplum icindeki  sayginligi   ve  söhreti  hem  katlinin  hem  de  zindana  atilmasinin  önünde engeldir.iznik’e sürgüne  gönderir.Iznik  sürgünü  Bedreddinin  yasaminda  yeni  bir  sayfadir.  Cesitli  uygarliklara  baskentlik  yapmis ve bircok tarihsel  olaya sahne  olmus  bu  göl  kasabasi  , Bedreddinin  gelmesiyle  hakikat  ugruna  verilecek  kavganin   hazirliklarinin  görüldügü  bir  karargaha  dönüsür.Bedreddin  iktidarin  ele  gecirilmesine iliskin  düsüncelerini  burada  olgunlastirir  ve harekete  gecme  kararini  Burda  verir.Bedreddin´ sürgün  yasantisinin  ilk  günlerinde   önce  edirne  sürecini ve Rumeli  kazaskerligini  bir kez  daha  degerlendirerek  sonuctan  dersler  cikarir.Egemenin iktidarina  ortak  olmanin    sömürüyü ortadan kaldirmayip aksine  daha da  güclendirdigini   ve  Bundan Sonra  “Hakikat”    olarak  ifade  ettigi  hak ,adaletin   egemen  oldugu  düzenin  yaratilmasi  icin örgütlenip  savasmaktan  basta  yol  olmadigini  anlar.
“Simdi…
Simdi yeni bir düzen  baslamakta bizim icin. Gördük ki, bir egemene dayanarak tepeden isler kurcalamak yeterli degil… Egemenligin ilk kosulu yenmek…. Halk kendi egemenligine sahip olmak istemekteyse, ilkin varolan egemenligi yenmek zorunlugundadir.
Simdiye hep kacindik savastan. Ama, nereye Gittikse kimi gördükse savasmaktadir. Dmekki Savas kacinilmaz. Salt egemenlere ögüt vermekle, haksizliklarin, yolsuzluklarin hakkindan gelmek mümkün degil…… Öyleyse Bundan öte ögüt , yoksullugun kilici olmalidir. Kavga öyle bir baslamalidir ki, yoksul kendi hakki icin ölsün bir kez……. Simdiye Kadar bir egemenden, ötekinin egemenligini kurtarmak icin Verdi canini, anlasinki Bundan öte ölüm kendi egemenliginin sancagi olmaktadir…..
Mademki bizi Anadoluya sürdüler…….
Bir iyice inceleyelim Anadolu`yu…Sorup Sorusturalim. Ondan sonra, baslatiriz Kavgayi…….Öyle bir kavga ki yeryüzünden egemenleri silip süpürmelidir… “Age, s. 101-102) Bedreddin böyle bir kavga icin öngördügü hazirligi Iznik te yapiyordu. Kendisini siginak olarak sectigi Yakup Celebi Tekkesinde durmadan ögrencilerine birseyler anlatiyor, Kalan zamaninda da Anadoludan gelen bilgileri degerlendirip, okuyor ve yaziyordu.
Anadolunun kalbi kurtulus icin bu tarihi kasabadan atarken, kendi halindeki kücük tekkeye her gün,kendi halinde görünen sayisiz insan girip cikiyordu. Bu kisiler yasadiklari bölgelerden Bedreddine haberler getirmekte, Bedreddini bilgilendirdikten sonra biraz dinlenip memleketlerine yeniden dönerek hakikat  düsüncesini yaymaya devam etmekte ve güvenilir taraftarlar toplanmaktalardir. Anadolunun dörtbir yanindan gelen  ve Yakup Celebi tekkesine  akan haberler,Anadolunun durumunun hic de ic Acici olmadigini gösteriyordu.Osmanlinin Ankara yenilgisinden Sonra Sultanlar arasindaki iktidar kavgasi Anadolu`yu perisan etmis, halki iyice yoksullastirmis ve az da olsa var olan ticareti yok etmistir.Anadolu´lu halkinin canindan bezdigini gören Bedreddin eyleme gecme zamaninin geldigine Karar verir.Ama önce kavga icin iznik´ten bir yolunu bulup cikmali, kendini bekleyen Yoksul Halka ulasarak savasi baslatmanin bir yolunu bulmaliydi. Ve bu amacla Bedreddin bir savas hilesi düsünür.”Haccagitmek” talebiyle sürgünden kurtulmayi dener.Edirne`ye, Sultan Mehmet Celebi´ye elci gönderir,ancak olumsuz yanit alir.Bunun üzerine Bedreddin o güne degin yetistirdigi ögrencilerini  bu tarihi göreve Kosmaya Karar  verir.Yillarin emegini artik kavgaya dönüstürme zamaninin geldigini düsünür. Seyh Bedreddin,o an iznikte bulunan ve kisa sürede gelebilecek  bütün dervislerini  biraraya toplayarak onlara hitaben bir konusma yapar.
“Karindaslarimiz, Anadolu ve Rumeli´nin durumunu, yoksulun cektigi aciyi iyi bilmektesiniz. Iclerinde,onlarla birlikte yasamakta, Cok zaman dayanamadiginizi belirtip,bizden dayanak aramaktasiniz.Hep ,sözlerimizin tek umtut  kaynagi haline geldigi anlatilmaktadir.Bu ortam. Artik eyleme gecme zamaninin geldigini göstermektedir.Yoksulun ensesine binen asalaklarin, Bizans ve Avrupanin saraylarini gölgede birakacak davranislarina son verilmelidir.Sömürü carki bir vurusta tuz buz edilmelidir.Yoksul kendi ürettigince Pay sahibi olmalidir.O Zaman göreceksiniz ki,insan güzel,iyi ve temizdir.Simdiye degin biz ne ki ögrendik,tümünü size ve sizin yolunuzla insanlara verdik.Her biriniz  insan toplulugunun mutluluga nice ulasacagini, bizim ölcümüzde biliyor,bizim yüregimizle inaniyorsunuz bildiginize… Biz de biliyoruz ve bildiriyoruzki,eylemin göbeginde,her biriniz bizden daha saglam durmasini basarirsiniz.Iste o nedenle egemen bize  izin vermiyor, düsüncemizi gerceklestirmemiz icin.Ama, biz sizden diliyoruz Anadolu ve Rumeli’nde örgütlenip,eylemi baslatmayikurariz.Yilginlikla baslanan is sonuca ulasmaz.Aranizdan, “ben yokum”diyen,simdiden vazgecmelidir.Yoksa güclünün annacinda yildi mi kisi,kendisiyle  beraber ,yoldaslarini da yenilgiye salar…Eger,tümünüz eylemden yana  iseniz,hemen hazirlayalim temsil belgelerini.Aranizda isbölümü yapip ayrilin.Ve gözünüzü yariya dikip, gögsümüzü aciya kalkan ederek,ise giriselim…”(Age, s141).
 Sözleri büyük bir heycanla  dinleyen Bedreddin Yigitlerine söyleyecek söz kalmamisti Bedreddin, yetistirdigi ögrencilerinden en yetkini;”akillidir,yüreklidir“ dedigi Börklüce Mustafayi Egenin kiyi kentlerindenIzmir,Urla, Karaburun ve Aydin yöresinde görevlindirerekAnadolu Seyhi ilan ederken,dürüstlügünü taktir ettigi ve uzak  görüslülükte ustadir dedigi Torlak Kemali de Börklüce Mustafaya bagli olarak MANISA’YA gönderir. Aralarinda Kaygusuz Abdal Seyhoglu Sati, abdallar ve torlaklarin da bulundugu onu askin can yoldasini yine Börklüce Mustafaya bagli olarakEgede görevlendirir.Kendisi de Rumeliye gecmek ve isyan hareketini baslatmak icin Kadi Botugu Rumeli Seyhi ilan eder. Bedreddin’in isyan hareketinin özellikle Ege ve Rumeliden baslamasinin nedeni ise Egede halkin büyük bir yoksulluk icinde olmasi idi.Bati Anadolunun tercih edilmesinde bölgenin merkezi oteriteye uzak olusu da önemli bir etkendi.Rumeli’de ise ayni yoksullugun yasanmasiyla birlikte,Seyh bedreddin’in Rumeli Kazaskerligi döneminde,Halka adaletli yaklasimi sayesinde kurdugu iyi iliskiler ve Deliorman civarinda yasayan Aleviler Ile Yunan, Sirp, Romen ve Bulgar halklarindan bircok taraftarlarinin olmasi tercih nedeniydi.
Sey Bedreddin savasi baslatma karari Ile birlikte hakikat savasinda yanlizca mürütlerini degill,eski iliskilerini, okul arkadaslarini, kendisine gönül  borcu  duyanlardan kisisel sempati duyanlara dek her olanagi  savasin yükseltilmesine  katki icin istihdam etmeye baslamistir.Ancak onlardan yardimlarini bir bagis seklinde ya da egemenligini taniyarak degil, mücadelelerinin neye hizmet ettigini anlayarak yapmalarini  istemistir.Kimseyi kücümsemeyen ama kimseden de bagis Dilemeyen bu tavir cesitli destekler saglamis,hareketin sempatiyle karsilanmasina yol acmistir.Fiili katilimin yaninda saray cevresindeki gelismelerin aktarilmasindan cesitli bölgelerden birtakim olanaklarin ayaklanma bölgesine iletimine  Kadar bir dizi konularda yararlar saglanmistir.
Börklüce Mustafa önderliginde Ege’ye dagilan Bedreddin yigitleri durmaksizin hak ve adalet temelinde propagandaya baslarlar.Beylerin, sultanlarin gercek yüzlerini Halka aciklarlar.Canindan bezmis  yoksul halk,canini disine takarak kendisi icin kosturan  bu insanlari,yol göstericilikleriyle umut olarak görmeye baslar.Daha öncesinden de cok sayida Bedreddin taraftarinin  yasadigi bölgede  örgütlenmeye baslarlar.Aydin- Tire arasindaki Cuma daglari’nin dik yamaclarinda sikismis bir köy evini kendine karargah secen Börklüce Mustafa  eski bir Savas arkadasinin komutasindaki  müfreze Ile Halka zulmeden  asini- ekmegini elinden Alan bey adamlarina ,kolluk güclerine karsi “gerilla tarzi” saldirilar da yapiyordu.Börklüce Mustafaya bagli müfreze,düsman güclerini vadilerde, bogazlarda,gecitlerde sikistirarak pusuya düsürüyor ,yok ediyor ve yeniden daglara cekiliyordu.
Kisa zamanda sevilen Bedreddin Yigitleri Halka yaklasimdaki ustaliklariyla uzun süre düsmana hissetirmeden calisma yürütebiliyorlardi.Bu gizlilikle birlikte köylerde , kasabalarda yürütülen ayaklanma propagandasinin acigacikmasi engeleniyor ve vur- kac eylemlilikleri beyler tarafindan basit birer eskiyalik olarak degerlendiriliyordu. Ayaklanmanin hazirlik  döneminde köylerin birinde  köylüler  Bedreddin  taraftarlarinin  öncülügünde  Bey  icin yillik  vergileri toplayan  mültezimlere ve kolluk güclerine karsi,orak cekic ve palalarla direnerek  vergilerini vermezler ve köyden kovarlar.Bunun  üzerine beyin adamlari  daha büyük bir kuvetle  gelerek  ekinleri  yakinca bu bölge halki icinde büyük bir öfke yaratir.
Özellikle  köylük alanlarda ve kasabalarda  iki yil boyunca durmaksizin bu sekilde calisan  Bedreddin yigitleri,beyin vergileri iki katina cikarmasiyla  halkta olusan tepkileri iyi degerlendirip ayaklanmayi  baslatirlar.Baslangicta Bir  köyde  ortaya  cikan ayaklanma cevre köylere de sicrar ve bu köylerde  komiteler  olustururlar.Menderes Gediginde  bu komitelerin tümünün bir araya gelmesiyle temsilciler secilerek , Tireden ayrilipAydin merkezine yerlesmis olan Börklüce Mustafaya  gönderilirler.
Aydin merkezine ise ahilerin önderliginde halk egemene karsi ayaga kalkarak, Börklüce Mustafa’dan kendilerine  önderlik ederek bey egemenligine  son vermesini isterler.Börklüce Mustafa, Aydin meydaninda Halka seslenir. 
“…Bir bakiniz  yörenize… Su an, bir kent yerlisiyabancisiyla bir ordu gibiyiz. Öyle bir ordu ki yeryüzünde yaratan adina  ne ki vardir, bizim emegimiz sonucu filizlenip, meyvelenmektedir. Öylese bastan alalim isi dahi, sürdüregelerek durumumuzu bir iyice  saptayalim.Ne denilmektedir kutsal kitaplarda?`yeryüzünü yarattik,insanlara bagisladik.’ Bize bagislanmistir yeryüzü…Öyleise insan sifatina layik olan  herkes, bu tanri bagisindan ortak hak sahibi degil midir?Sahibidirki, hem de nasil… Cünkü yine denilmektedir  ki, kutsal kitaplarda, Biz yerleri,gökleri ve dahi ikisinin  arasindakilerle,altinda ve üstündekileri insanlarin yasamasi icin var ettik …O  insanlar, calissinlar, üretsinler ve dahi yasamlarini sürdürsünler icin akil verdik, güc verdik, bilgi ve görgü verdik…’Öylese yerin altindakiler, madenler,Kaynaklar, tüm degerler…yerin üstündekiler…bitki, su, ates,gökyüzündekiler…hava,su ates, gökyüzündekiler …hava, yagmur, yildizlar ve dahi günes…Hepsi, hepsi insanlarin ortak malidir…”(Age,s’164)  

“Siz  calismaktasiniz durmaksizin , üretmekte , yaratmaktasiniz…Ama bunlarin tümünden  kendini azade  sayan bir zorba  yöresine  topladigi  basta zorbalarla, üretimin  binlerce insanin  emeginin  en büyük payini, kendi keyfinin haznesine doldurmaktadir.
… Hangi hakla dersiniz … Palasini siyirmakta  ve  dahi siz susmaktasiniz… Oysa toprak sizindir.Hak sizindir… Yeter  ki  siz de  benim, dieyene  ayni yaniti  verebilesiniz. Palayi   siyirabilesiniiz  . O  Zaman  görürsünüzki  siz güclüsünüz…Bey  bir  tanedir… Daha  cogu olmaz.. Siz ise  milliyonlarsiniz… Bir  kez  direnir, basinizi dikerseniz size pala  gösterenler  kacacak delik  Ärar…(Age.s.166)
Esitlik  ve özgürlügü  koruyacak silahlar  gereklidir. Yoksa  hükümetler, bir zulüm  ve saldiri ürünüdürler… Onlarin saldirilarini hos görmek, insan  kardesliginin, esitliginin mutlulugunun  ve  dahi  özgürlügünün karsiti  buyruklarina   boyun  egmek ,tanrinin bize  verdigi   hak ve
Yetkilere hiyanet  etmek demektir”(Age,s.168)
  
“iste     bizden  istediginiz…  Ve  dahi bizim vermeyi  kesinledigimiz… Karara  varirsaniz,  canimiz yolunuza  kurbandir…Varamazsaniz, bizim yapabilecegimiz ,tükeninceye  anlatmak,  gerekirse zamani uzatmak ama.(Ag
Ahiler  önderliginde  bütün bir halk  Menderes Bükü’nde  bir araya  gelerek  örgütlenirler.Böylece  Aydin- Karaburun  yöresinde   beylerin zulmüne karsi ahiler vergi, tüccarlar harac  ve  köylüler  asar  vermiyerek yoldaslik temelinde  yaratilacak ortakca  düzenin  ilk temellerini atarlar.Aydin-Karaburun  yöresindeki  ayaklanmadan  sonra Börklüce Mustafa  aylardir Manisa yöresinde  daglarda, kirlik alanlarda gizlice  calisma  yürüten Torlak Kemal  önderligindeki Bedreddin  yigitlerine  ayaklanmayi   baslatma emri verir.Buradaki Bedreddin yigitleri  halk arasinda iki yila yakin bir süre   hak ve
Adaletin  hüküm sürdügü bir düzenin  propagandasini yaparak  Halka kurtulusun   yolunu göstermislerdi. Bölgede yürütülen calisma  sonucu , aralarinda Yahudilerin  ve ahilerin de bulundugu   büyük bir halk kesmi  hakikat  düsüncesini  destekler hale gelmislerdi.Börklüce  Mustafanin  verdigi    Emir talimat  halkin destegini daha da artirmak  ve
Aydin- Karaburun yöresine  saldiri  hazirligi  icinde olan  beyleri sasirtmak , güclerini bölmek  icin düsmana karsi   kücük de olsa bir zaferin kazanilmasi ydi.Bununla birlikte  Börklüce’den  gelen  bir diger talimat ise, ayaklanma basladiktan  sonra   halkin sectigi delegelerin  bir kisminin   hakikat  düsüncesine  olan inanclarinin artmasi icin  yeni bir düzenin  kuruldugu Karaburuna  gönderilmesiydi.Ayaklanma  talimatiyla  birlikte  Manisada  calismalarini  yogunlastiran  Bedreddin  yigitleri  Manisa’daki    Bey  kuvetlerinin   Karaburun  ve Aydin’daki   yeni  kurulmus  düzeni  yikmak  icin  ayrildiklari   bir  zamanda   ayaklanarak  manisa’yi ele  gecirirler.Halkin   desteginin   daha  da artmasi icin  kaleyi  de ele gecirmeyi hedeflerler fakat basaramazlar. Bunun icin kaleyi  kusatarak  teslim  almaya calisirlar.
   Iznikte  sürgünde  bulunan Seyh Bedreddin  Bati Anadoludaki  ayaklanmanin  basariya ulasmasindan  sonra ayaklanmaya önderlik  etmek  ve Rumeli’deki  ayaklanmayi  baslatmak  icin  sürgünden  kacar .Önce Düsmani  sasirtmak  icin Dogu  Karadenize  harket  eder, burdan   da gemiyle  Rumeli’ye  cikar.Seyh  Bedreddin  önce  Karadeniz  kiyisinda  Agac  Denizi  diye bilinen  ormanlik  alanda  kamp  Kurmus  daha  sonra ist Kadi  Botog  vasitasiyla  en  yakin kentte  konaklamistir.Konakladigi    yerin  ayaklanmanin  gelecegi  icin  uygunsuz  olmasindan  dolayi  burdan  ayrilarak  Deliorman  bölgesine  gecmis  ve  yillardir  kendisini  bekleyen  taraftarlariyla   bulusmustur.Rumeli  halki  Bedreddini   kazaskerligi  döneminden  tanimakta ve bölgede  bircok taraftari  bulunmaktadir. Bu  avantajlarla  kisa  sürede   örgütlenen  Seyh  Bedreddin , Kadi  Botog’un yardimlariyla   önemli bir gücü  etrafinda Topladi
    Ege bölgesindeki  bütün  örgütlenmeden, Börklüce  Mustafa  sorumluydu.Ayni  zamanda  bölgedeki, en  üst yönetim  organi  olan BÜYÜK kurultayin  da baskaniydi.Karaburunda    ise  yasami  örgütleyen, düzenleyen  Börklüce  Mustafaya bagli  üc  kisilik bir  Kurul olusturulmustu.Bu  kisiden ikisi  egtim  , yönetim  isleriyle  ilgilenirken   bir digeri de  askeri islerden  sorumluydu.Manisa ve  civarinda  Torlak  Kemal  örgütleniyordu.Torlak Kemal   ele gecirdigi  Manisa’yi Ahi  Seyhi Ile  birlikte   yönetmeye  baslamisti.
Kücük köyler  biraraya  getirilerek  aralarinda  temsilciler  seciliyor
ve  dervisler  katinda   danisama  kurullari   olusturuluyordu. Bu kurullardan  secilen  delegeler  ist”ortaklarda” toplanan  büyük  kurultaya  katiliyordu.Karar  asamasinda   ortaya cikan sorunlarda, organlara  baskanlik  edenler  son  sözü  söyleme  hakkina  sahiptiler.  Bunlar  genellikle  Bedreddin’in  hakikat  düsüncesini  kavramis insanlardan  olusuyordu.

      Büyük Kurultay, Aydin, Tire-Birgi, Ödemis, Ayaslug, Söke, Milas,-Yatigan, Mugla-Nazilli, Germencik’ten ve buralara bagli köylerden kurultay delegeleriyle toplaniyordu. Kurultaya katilan delegerin her biri sirasiyla kendi Bölgesindeki islerini anlatiyor, sorunlar ve yapilmasi gerekenler hakkinda aciklamalarda.bulunuyorlardi.
        
      Hak ve adaletin saglandigi bu yeni düzende ulaklar araciligiyla Ortaklar, Manisa, Aydin, Iznik ve diger yerler arasinda düzenli bir haberlesme agi kuruldu.Haberlesmede denenmis,güvenilir insanlara görev verilmekte, Sifreleme yömtemi kullanilmakta gizlilik Kurallari isletilmekteydi.
 
      Ayaklanmanin basariya ulastigi bölgelerin tümünde, köylerde ve büyük yerlesim bölgelerinde denetim, olusturulan müfrezelerle saglaniyordu. Bölgede ne Kadar mültezim, muhafiz, korucu ve Osmanli askeri varsa tümü kovulmus, dag gecitleri, vadi girisleri, yollar tutularak güvenlik altina alinmistir.

     Bati Anadolu’da Ortakca Yasam      

          “….
        Basladi  karsimizda  bir  cocuk gibi  gülmege
      Bir  adim  geride aglayan toprak,
       Bak ki incirler iri  zümrüt  gibidir,
      Kütükler  zor  tasiyor  kehribar  salkimlari.
       Saz  sepetlerde  oynayan  baliklari gör:
       Islak  derileri  pul  pul,isil  isildir
      ve  körpe  kuzu eti  gibi  bereketli.
        Burada  insan gibi verimli deniz,
      günes  ve toprak…”
                                                             
       Bati  Anadoluda  yasam  hak  ve  adalet  düsüncesiyle   yeniden  düzenlendi.  Düzenleme  sirasinda  Ahi  Ocaklari“nda  görev  yapmis  ustalarin  deneyimlerinden   yararlanilip , bunlara  cesitli  görevier  verildi.
Insanlar  hic  kimseden,  hicbir  sey  beklemeksizin  hakca  bir düzen  icin  kendilerini  islerine  Verdileer; cünkü bu düzende  üretilen  her sey  kendileri  icindi.Yeni  düzende  yasam  bir tür  komün  biciminde  örgütlenirken,bütün mallar üzerindeki  mülkiyet  hakki  ortadan  kaldirilarak, islerin, isbölümü  esasina  göre yapilmasi  saglandi.
Bunun  sonucunda, tarlalardaki  sinirlar  kaldirilarak, bütün ürünler ortak  bir sekilde   ekilip  bicilmeye  baslandi. Hasat  sonunda  elde edilen  ürünler  ise  daglarda depo  olarak  kullanilan  magralar  Ile  köylerde  olusturulan  köy  odalarinda  saklanmaya baslandi.
Köylüler  topraklari  bu  sekilde islerken, esnaf  ve sanatkarlar da   üretimi  kolaylastiracak  alet ve edevat  yapimini  üstlenmislerdi. Ahiler önderliginde  olusturulan gruplar Ile yeni islikler  acilarak halkin her türlü   ihdiyacinin     karsilanmasi  icin caba sarfedildi..
Erkekler  we kadinlar tarlada , harmanda  calisirken, yaslilar  köylerin  beklenmesi, yemeklerin  pisirilmesi cocuklarin  bakimini  üstlendiler.
Cocuklar”hakikat”düsüncesinin  ilkelerine göre  toplu  egitilirken   Gencleer ise cesitli  ordularda  komutanlik  yapmis , eski  kahramanlarin  komutasinda  atli ve yaya  olarak  her türlü  silahin  kullanimini   ögrenerek  zorlu  günlere  hazirlandilar. Gencler  ve cocaklar bunlarin  yaninda  sinirli da olsa  üretimde  yer  alirken, nöbetlese  olarak  cevre gözcülügünden  sorumluydular.Kadinlar ise  komün  üyeleri  icin gerekli  giysi, dokuma,  dikme  isleriyle  hayvanlarin  ortak bakimi   Ile bunlardan  elde  edilenlerin  degerlendirilerek  paylasimindan  sorumlu  oldular.Bunlarin  yaninda savasciliga ve  yöneticilige Kadar  bir dizi  görev  üstlendiler.
Erkekler  tarlada  ve harmanda  calismanin  yanisira  birer savasci  olarak  üretim  alanlarinin  ve  topraklarinin  bütünlügünün  korunmasiyla  Savas icin  yapilan  hazirliklardan  sorumluydular.Halk yeni  düzenle  birlikte  kollektif  yasamin   bütün  güzelliklerini  burada  sergileyip,  olmaz  denilenleri  bir  bir basardi. Bircok  yerlesim  alanlarinda  asevleri  acilarak, yüzlerce kisinin  hep  bir arada   yemek yiyebilecegi  yerler insa edildi.Cocuklarin  topluca kalabilecekleri  odalar  yapildi.Tarlalar icin yeni kanallar ve bentler  yapildi.
Köylerin  derme- catma olmasina ve dagnikliga  son  vermek  icin yeni  yerlesim  alanlari olusturdular. Toprak dami  kaldirip, yerine “bey konaklari” gibi  kiremit  dösediler.Ortak emegin bütün yaraticiligi   buralarda somutlandi.Kesfettikleri yel carki bu yaraticiligin ürünüdür.
Yeni düzenin kuruldugu bütün  bölgelerde  yasayan  insanlarin  düsünceleri  kararlarda  gözönüne  alindi.Yasamin örgütlendigi  her yerde  büyükten kücüge   herkesin  söz hakki vardi.Insanlar  üretimde  oldugu gibi  yönetimde de  söz sahibi oldu.
Ortakca  Düzeni,  hakikat  düzenini kuranlar  arasinda ahiler
Vardi. Gecmisten tasidiklari “fütüvvet” denilen  ahi  topluluklarinin  yasasi  niteligindeki  birtakim  kurallardan  yeni  toplumun  yasalarini  yaratirken  yararlanabileceklerini de düsünmekteydiler.Ahilerin  icinde  yasadigi  düzen; anlama, güven ve uyuma  dayali  bir düzendi.Ölen  birinin   malinin  tüm  topluma  kalmasi  ahilerdeki  paylasimciligin  bir göstergesiydi.
   Yeni  düzenin  kurulmasiyla  birlikte  bu  yasami  düzenleyen  bir  hukuk  sistemi  olusturuldu. Köylülerin  arasindaki  sorunlardan  ,ortak  yasamda  ortaya cikan sorunlara  Kadar  her  sey bu anlayisla  cözüme baglandi.Hukuken  temelinde  agil  bölüsüm, hak  esitligi, ihtiyaclarin  gözetilmesi, esasi vardi.Komin  yasamini  etkiliyecek  suclari  isleyenler   halkin  karsisina  cikarilarak yargilaniyorlardi. Komin  üyelerinden herhangi  bir kisi  komin ici ya da disi  köylerden herhangi  birinde  suc  islediginde  suc  isledigi yerde bir  mahkeme  kuruluyor  ve halkin  katilimiyla gerceklesen yargilamada  cikan  kararlar  ne olursa olsun  uygulaniyordu.Yeni  düzenin  kuruldugu  günlerde cikan en önemli  sorun  paylasimin nasil  olacagi  noktasindaydi. Bu sorun  , herkesin calismasina  ve cikardigi  ise göre  olmayip kisilerin ihdiyacina , kendisine  yetecek  Kadar  almasi yöntemiyle  cözülmüstü.
  Yeni  düzende  cikan diger  sorunlar da, Seyh Bedreddin ‘in  daha hareketin  Karaburunda  baslamasinin ilk  günlerinde söyledigi sözler  temelinde  harket  edilerek cözüldü. Seyh  Beddreddin  söyle Seslenmisti  müridlerine:
    “Bizim amacladigimiz  seyleri  dosta  düsmana göstersinler.Biz  ne  bir  dervis  topluluguyuz ne de gizli  bir  din  örgütüyüz. Bizim  amacladigimiz sey  hakikattir! Amacimiza  ulasmak  icin basvurulacak  araclara  cok  dikkat  edilmeli; düsman cekemediginden,dost isin özünü  anlayamadigindan  bize vaktinden  önce  engel  cikarmamali .Birseyi  hic  unutmayalim:araclar  amaca  uygun  olmalidir. Düsman bizi ayartmakicin  kulagimiza hep  sunu fisildayacaktir:’hayirli  bir  amac  ugruna  her  araca  basvurulabilir;ne  denli zor  durumda  kalirsak kalalim bu  ayartmalara  asla  kanmamaliyiz.Saygideger  amaclara ancak saygideger  araclarla ulasilabilir.”(Ben de  Halimce Bedreddinem, s.269)

Bu sözler  Bedreddin  yigitlerinin isigi, yol göstericisi  oldu.

Din  ve  kültürlerin  kaynasmasi -Halklarin Kardesligi
   Yüzyillardir  egemenler, halklari  degisik din ve mezeplere, topluluklara  bölerek, aralarinda  Düsmanlik  tohumlarinin filizlenmesine  yolacmistir. Yaratilan  önyargilar halklari birbirlerine  düsürerek  gücsüz  kalmalarini saglamistir.
    Beyler, pasalar, sultanlar, prensler bir  bakima iktidarlarini  halklar arasinda  yarattiklari  düsmanliklarla  ve onlari  bölerek  sürdürebilmislerdir.
     Osmanli sultanlari , Islam beyleri, hiristiyan prensleri, ulemalar, papazlar, rahipler, hahamlar  bu politikayi  hayata gecirmislerdir.Müslüman yahudiye , hiristiyan yahudiye ya  da Türkler  Rumlara, Bulgarlar’a düsman  edilmislerdir.Türk’ü Rum’a  ya da Ermeniye, Bulgara,müslümanin yahudiye, hiristiyana ne gibi bir düsmanligi olabilir?Halklar  farkli kültürlerden , gelseler de ayni yasami paylasmakta  ,sömürülmekte, zulme ugrayip ,ezilmektedirler.
Osmanli imparatorlugu da degisik halklari siyasi ve askeri zoruyla kendine baglayip kölece calistirarak sömürmüs  ve egemenligini sürdürmüstür.Hiristiyan ve müslüman halk, Yahudiler, Rumlar ayni mekani paylasmakta,ayni köyde yasamakta,birbirleriyle dostluk iliskileri kurmaktadirlar.
Sey Bedreddin ve müridleri, bu hareketin önderleri, halklar arasindaki cikar birliklerini  ve kardeslikleri, dostluklari ön pilana cikartarak kaynasmalarini saglamaya calismislardir.
Seyh Bedreddin Kahire dönüsü Anadolu’ya geldiginde calismalarina Rum papazlariyla yaptigi tartismalar sonunda onlari örgütleyerek baslar.Hiristiyan, Müslüman ayrimini kabül etmez ve bu ugurda savasimini sürdürür.Rumeli’de  Musa Celebinin iktidari döneminde kazaskerlik yaparken hiristiyanlarla yakin iliskiler kurar,alevileri örgütler.Sey Bedreddin iznike sürgün  edildiginde adi dünyanin  bircok yerinde  saygiyla anilan bir bilim Adami olmasinin yaninda yoksulun ve ezilenin yaninda olmasiyla da taninmaktadir.
Iznik’te yerlestigi Yakup Celebi Tekkesi’ne her inanctan her kültürden ve bölgeden insanlar gelmekte, Seyh Bedreddin Ile iliski sürdürmektedir.

 ’…    Saclari,sakallari, kaslari, biyiklari kazinmis cavlaklar
,Uzerlerinde tepe kismi kukulateyi andirir boz cuhadan Abaalarie,kusaklarina bagladiklari ve sadaka toplamakta kullandiklari hindistan cevizi kabugundan ya da bakirdan masrapalariyla Kalenderiler;kusaklarina sokulu kiliclari mizrak gibt sivriltilmis sopalariyla cengaver abdallar ;omuzlarindaikili toprakdümbelekleri,parmaklarinda zilleriyle atli torlaklar,bez bir kilif icindeki sazlariyla astklar…Tekeye ugrayanlar arasinda Araplar, Iranlilar,Türkmenler,VALAHLAR;Bulgarlar;Ermeniler hatte Yunanlar bile vardi.(…)Halep’ten Kahire’denAnkara’dan  Bursa’dan ,Edirne’den, Silistire’den, Manisa’dan, Aydin’dan Seyhin adini duymus, ona gönül vermis insanlardan haberler getiriyorlardibunlar.’’(Ben de Halimce Bedreddinem. S,16)
    Iznik’e gelenker Bedreddin düsüncesiyle tanisiyorlar, gittikleri yerlerde “hakikat düsüncesi”ni yayarak, gelecekteki örgütlenmenin ve savasin da zeminini olusturuyorlardi.
Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal Bati Anadolu’ya Aydin ve Manisaya geldiklerinde Türkmenler, Rumlar,yahudiler, müslümanlar, hiristiyanlar, torlaklar,abdallar,cavlaklar gibi her din ve kültürden, kökenden halk icinde esitlik ve kardesligi dayanismayi, sömürüsüz bir düzeni kurma savasini yürütmüslerdir.Bu savasin  ortaya  cikardigi  bir gercek vardirki,  egemenler ve sahte din adamlari, sömürücüler  halkin yakasindan ellerini cektiklerinde, halklar tam bir kardeslik, esitlik ve dayanisma ruhuyla ortakca  yasamlarini  örgütlemektedirler.
Seyh Bedreddin, yoldaslarinin Bati Anadoluda kurdugu ortakca düzeni Rumeli’de kurabilmek ve osmanli saltanatini yikabilmek icin iznik’ten Rumeli,ye gectiginde Hiristiyanlar. Aleviler,Ermeniler, bulgarlar,Sirplar, ve Türkmenler ve degisik halklari savasa katabilmis, Hakikat düsüncesi altinda halklarin birligini  saglamaya calismistir.
Anadolu’da ve Rumeli’de tam bir din ve mezepler, kültürler ,mozaigini  olusturan  halkalr, Seyh Bedreddin Ayaklanmasina kendi esitlik mutluluklari  icin  katilmaktan geri durmadilar.
Seyh Bedreddin ve mürüdleri, diger dinlerden  insanlarla ve onlarin din bilginleriyle  yaptiklari tartismalarda, her dinsel toplulugun ezeni ve ezileni  oldugu gerceginden hareketle ,eilen kesimlere sesleniyor,onlarin hakikat  savasinda kendi inanclari ve kültürleriyle  yer almalarinisaglamaya calisiyorlardi. Aslolan ,din degistirmeleri degil, kendi kültür ve kimlikleriyle  bu savasta yer almalariydi.
“..Eger  sözlerimiz yüreginize  düstüyse, eger düsüncelerimiz size yakin  Gelirse ,bilesiniz ki hangi inanctan oldugunuz bizim icin hic önemli degildir, ister hiristiyan olsun, ister müslüman…”(a.g.e.,.s.21)
  Sey Bedreddin ve yoldaslarinin  ayaklanma cagrisina yoksul köylüler, ahiler yanit veriyorlar, baski ve sömürüden  kurtulusun  yolunu Bedreddin’in   “Hakikat Düzenin’nde buluyorlardi. Bunun karsisinda statüleri Bozoulan din adamlari da bos durmuyorlar, egemenlerden yana tavir alarak köylüleri  yaniltmaya calisiyorlardi. Örnegin din adamlari müslümanlara:
“…Bedreddin  kendini peygamber gibi gösteriyor ve Allah’a karsi geliyor…”(Age,s.415) Diyerek saflarda bozgun yaratmayi hedeflerken, RUM Bulgarlara  ise”… Bedreddin sizi atalarinizin Dininden döndürecek, sizin yardiminizla osmanli Tahtina bir oturdu mu , bugunku halinizi mumla ararsiniz…”
(age,s.417)
    Rumlar da Hakikat savasina katilan halklar arasinda yerlerini aldilar. Onlarin Bati  Anadolu’da savasa katilmasinda B edreddin’le  ayni düsünceleri paylasan  bir Rum papazin  büyük katkisi olmustur.Bedreddin’le iliskisini gizleyerek, özellikle Sakiz Adasi halki icinde faliyet  yürüten  bu papaz, inzivaya  cekilmis bir  kesis görünümünde yasiyordu.Tanrinin tekligini  ve dinlerin  de birbirinden farkli olmadigini anlatarak  farkli dinlere mensup   halklar  arasindaki  önyargilarin  ortadan  kaldirilmasina  hizmet  ediyordu.Onun  bu  anlattiklari  hiristiyan , inanisina sahip Rumlari derinden  etkiliyordu.
     Hem  kilisenin hem de  soylularin  yogun baskisi altinda gecimlerini  tas ocaklarinda , cok agir sartlarda calisarak  , damla sakizi  toplayarak saglayan yoksul Rumlar , Bedreddin  müridlerine katilmakta gecikmediler.
     150  yil önce Mogol istilacilarina karsi Selcuklularla omuz omuza carpisan Ermeniler icin de hak ve adalet Zamani  gelmisti.Bedreddin’in önderliginde  yürütülen Hakikat  savasin ‘nda onlar  da onurlu bir  sekilde yerlerini  aldilar.
      Hakikat  savasinda yeralan bir baska dinsel topluluk ise Yahudilerdi. Bedreddin  düsüncesini  benimseyen Yahudiler, Manisa’da yasiyorlar  ve  cesitli zanaatlarla ugrasarak yasamlarini sürdürüyorlardi. Onlar da  isteyerek bu savasa katilmislardi.Anadolunun  bu caliskan insanlari  Paranin egemenliginin  kaldirilacagi  bütün halklarin kardesce yasayacagi hakikat  düzeninin yaratilmasi icin  mücadele ettiler.
     Hiristiyan ve  yahudilerin disinda Bedreddin ve  yoldaslarinin yaninda “Hakikat Savasi’na Türkmenler ve  cesitli savaslarda yigitlikleriyle  taninmis torlaklar da katiliyordu.Türkmenler hayvancilikla geciniyorlardi ve özellikke at yetistiriciligi  konusunda kendilerini yetistirmislerdi.
      Hakikat  Savasina  katilan atli  birliklerin  basinda torlaklar  geliyordu.Torlaklar  hic bir dinsel  akimin etkisinde Ölmayan  coskulu ,atak, gözükara  insanlardi.Kisin, kent ve kasabalarda cesitli Senat  islerinde  calisirken;yazlari,yayla  yayla  geziyor,hakli ve gücsüz olanlari haksizlarin  zulmünden  korumayi  kendilerine dogal  görev ediniyorlardi.
    Önderleri Torlak Kemal’in,Seyh Bedreddin’e katilmasinin  ardindan  bütün torlaklar Kemalin  pesinden  Gittiler.
     Bedreddin ayaklanmasinda bu farkli din ve  kültürlerden insanlar”Yarin  yanagindan  gayri, her yerde, her  seyde,  hep  beraber”ilkesinde somutlanan 2Hakikat  Düzenii’nde  halklarin  sömürülmeden , kardesce  bir arada  yasiyabilecegini  gösteriyorlardi. Halklar, Uzerlerinde  Hicbir baski hissetmediklerinde, her isi elbirligiyle  yapiyorlar,  ölüme  de ayni sekilde birlikte  gidiyorlardi.
  “(…)
   Hakikat  bayraginin altinda  toplanin, saflarimizda  yer  tutun!”(Ben  de  Halimce  Bedrddinem, s. 372-373)
    Bedreddinin  bu sözleri Bulgar’i,Türk’ü, Arnavut’u, Eflakli’si, hiristiyani, müslümaniyla  bütün  ezilen  halklari etkiledi.   Ezilen  halklar  kardesce  birlikteligin  örnegini  sergilediler.Halklarin  kardesligi önündeki  her engel   düsman  görülmüs  ve mücadele  edilmistir.Bu  konuda  kültürel  düzeyde , günlük  yasamda , dilde  her  türlü  acik ya da gizli  düsmanliklar  kimi zaman “ic  düsman”  olarak  görülmüs ve beylerin,  egemenlerin  bu  yöndeki  girisimlerine  karsi  cikilmistir.
     Sey  Bedreddin  ve yoldaslari  Anadolu  topraklari  üzerinde  yasayan  Türkmen’i, Ermeni’yi,  müslümani, hiristiyani, yahudiyi, Rum’u,  torlaklari,  cavlaklari,  cogunlugu  yoksul  köylü  halkdan  olusan  kitleleri  bir  araya getirerek  onlarin  zengin  kültürlerini  ayaklanma  kültürü  icinde   bir araya getirmislerdir.
     Seyh Bedreddin  ve yoldaslari halklarin  örgütlenmesi ve ayaklanmasinda  halkin  sevdigi din  adamlarini  örgütleyerek  o dinsel  topluluk  icinde   hakikat  düsüncesini   ve savasin  yayilmasina   calismislardir.
      Halkin örgütlenmesinde  ve  savasa  katilmasinda  amaca  uygun,  hakikata    uygun  düsen   araclar  kullanmislardir.”Saygideger  amaclara,  ancak   saygideger  araclarla  ulasilabilir”  diyerek  Halka yaklasimda,  halki  örgütlemede  faydaci  yaklasmamislar  ve kör hedef  pesende kosmamislardir.Bu  kavrayis  Halka  acik  olma ,Halka hesap  verme  sorumluluguyla   bütünlestirilmis;halk  yanlislarin,  hatalarin  amaca uymayan  carpikliklarin  sorgulayicisi  olarak  görülmüstür.
       Seyh  Bedreddin  Deliorman’da Zagora’daki  yoksul,  ezilen  halkla  birlikte  Edirne   üzerine  yürümek,  Börklüce  Mustafa  ve Torlak  Kemal  üzerindeki  ölüm  tehlikesini uzaklastirabilmek,   hakikat  düzenini  hakim kilabilmek  icin  hiristiyani,  müslümani, kadinlari  erkekleri, yaslilari  ve gencleri  bir  araya getirmistir.Iste  bu sirada  yasananlar  ayaklanmaya  katilan  halklarin   dayanismasini  ve  gönülbirligini  özlü  bir sekilde  anlatiyordu.
    “…Aksam,  yakilan  ateslerin  basinda  sarkilar,  türküler  söylendi.Herkes  kendi  dillinde söylüyordu. Türküler,  yanik  bozkir türküleri;Rumlar, ask  ve  hasretlik  sarkilari;Arnavutlar,tipki  daglari  gibi insanin  icine ürperti  salan  Savas sarkilari, Ermeniler,  dag  irmaklari  gibi coskulu  sevda  türküleri  ve Bulgarlar;  Halka  olup  dügün   sarkilari  söylediler.Sonra da hep  bir  agizdan,  Durasi Emrenin  yeni  yaktigi  bir  özgürlük  türküsünü  söylediler.Herkes  becerebildigi  Kadar  katildi  türküye,  Kimi sesli   kimi sessiz… Ama  türkü  söylenirken  herkes  kendinde   gitgide  büyüyen  bir  güc  duyuyordu.”
Gelecek Yazida:  HAREKETIN  YENILGISI

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*