Veliyettin ULUSOY Basın Açıklaması

Veliyettin ULUSOY Basın Açıklaması

 

veliyettin_ulusoy.jpg

Ahmet KOÇAK

15 Aralık 2007, Cumartesi

Serçeşme dergisi adına Ahmet Koçak’ın yaptığı söyleşi:

Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Veliyettin Ulusoy’a

AKP’nin "Alevilik Açılımı" Üzerine

Düşüncelerini Sorduk

"Zamanı Çoktan Gelmiş, Hatta Geçmiş Bir

Adım, Ancak Bu Açılımı Yetersiz, Çok Cılız

ve Samimiyetten Uzak Buluyorum."

Kamuoyunda "AKP’nin Alevi açılımı" olarak tartışılan

olay AKP’nin Alevi milletvekili Reha Çamuroğlu’nun

Başbakan Tayip Erdoğan’ın Muharrem ayında iftar

yemeğine katılacağını açıklamasıyla başladı. Öncelikle

bu konu hakkındaki görüşlerinizi açıklar mısınız?

Bizde iftar (adı iftar bile değildir.) yani oruç açma bir ziyafet sofrası

niteliğinde değildir. Matem ayıdır, yas ayıdır. İftar sofraları ve

davetler geleneğimizde yoktur. Sayın Başbakanımız gerçekten

samimi bir Alevi-Bektaşi açılımı düşünüyorsa, 2 Temmuz’da

Sivas’ta halkımızla birlikte yürümesini tavsiye ederim. Bu çok iyi

bir başlangıç olur.

Hükümetin uygulamaya koymaya hazırladığı "Alevi Açılımı" biz

Alevi-Bektaşilerin yıllardır beklediği bir girişimdir. Zamanı çoktan

gelmiş, hatta geçmiş bir adımdır. Yıllardır süren bir hatadan

dönmenin belki de ilk adımlarıdır. Ancak bu açılımı yetersiz, çok

cılız ve samimiyetten çok uzak buluyorum.

Alevi-Bektaşi’lerin daha geniş ve kapsamlı istemlerinin

görmezden gelindiğini biliyoruz. Gönül isterdi ki bu değişiklik ve

açılımların, AKP hükümeti ya da Devletimizin kendi rızasıyla

yaptığı bir değişiklik olsun. Türkiye AB’ye girebilmek için sınırlı

demokrasisinin sınırlarını genişletmek zorundadır. Ayrıca AKP

"dini özgürlük" adı altında başta laiklik olmak üzere devlet

örgütlenmesinde dinin önüne dikili engelleri temizlemek

istemektedir. Ancak Alevi-Bektaşilere belirli haklar verilmeden,

diğer Sünni ve Vehabi tarikat ve cemaatlerin önünü daha da açmak

olanaksızdır. Alevi-Bektaşiler bu açıdan son yıllarda istemlerini dile

getirmiş en önemli muhalif Müslüman kesimdir.

Hükümet Aleviliğin devlette temsili için bir Alevi

Kurumu oluşturmayı planlıyor. Bu kurumun,

Başbakanlığa bağlı bir "genel müdürlük" biçiminde

olması düşünülüyor. Sizce böyle bir kurum gerekli

mi?

Bizler Alevi-Bektaşi toplumu olarak laikliği benimseyen ve savunan

bir toplumuz. Buna göre ülkemizde "Diyanet İşleri Başkanlığı" diye

bir devlet kuruluşu bulunduğu müddetçe, tüm milletvekilleri laikliği

savunacaklarına şerefleri ve namusları üzerine yemin etseler bile ve

Anayasamızın tüm maddelerine laiklik kavramı yazılmış olsa bile,

laik bir ülke olduğumuza, kimseyi inandıramayız. Bize sadece gülüp

geçerler. Ne zaman ki devlet dinden elini çeker ve Diyaneti

kaldırırsa laiklik yönünde çok önemli bir adım atmış olur. Devletin

dini olur mu? Ülkemizde Sünni Hanefi mezhebi dışında farklı

inançtan olan vatandaşlarımıza ne diyeceğiz? Onlara mevcut

diyanetimizle nasıl bir hizmet götürebiliriz? Biz Alevi-Bektaşilere

nasıl bir hizmet veriliyor?

Devlet, devlet olsun hiçbir inanca karışmasın ve hiçbir inanca

maddi manevi destek olmasın. Her cemaat kendi inancının gerek

duyduğu gereksinmelerini kendileri finanse etsin. Aykırılıklara ve

tehlikeli durumlara devlet olarak müdahale etsin. Devletin işi din

olmasın.

14 Aralık 2007 tarihli Hürriyet Gazetesinde, DİB Ali Bardakoğlu

"Cemevi kanunla ibadet yeri olamaz" demiş. Sayın Bardakoğlu çok

haklı, camiler de kanunla ibadet yeri olamaz. Her cemaat kendi

ibadet yerinin neresi ve nasıl olacağına kendi karar verir. Kanunla

yasayla bunu sınırlandırmak yanlış olur. Tehlikeli durumlarda

devlet müdahale eder.

Sonuç olarak: Çağdaş-laik-demokratik bir devlette, nasıl

Başbakanlığa bağlı bir "Diyanet İşleri Başkanlığı" yanlışsa

Aleviliğin devlette temsili için Başbakanlığa bağlı bir genel

müdürlük de aynı derecede yanlıştır. Ayrıca çok fazla asimilasyon

kokuyor.

Burada Sayın İsmail Kaygusuz’un çok doğru bulduğum şu

tespitini söylemeden geçemeyeceğim:

"Çağdaş-laik-demokratik bir devletin öz sistemini belirleyen

bilimsel (devlet) felsefesi vardır, fakat asla resmi dini olmaz.

Ama ülkemizde, laiklik kavramının özüne ve anlamına aykırı

Türkiye tipi bir laiklik’, devletin yapısı içinde inatla

sürdürülmekte ve ısrarla savunulmaktadır. Kısacası çağdaş

demokratik devletin olmazsa olmazı, sosyo-politik anlamda bir

laiklik yoktur Türkiye’de, çünkü devlet gizli bir resmi din

uygulaması içindedir; bu din Ortodoks İslam’ın, yani Sünniliğin

Hanefi Mezhebi’dir. Devlet, bu mezhebin inanç sistemi ve şer’i

ilkelerini, İslam dininin kendisiymiş gibi anlatmakta ve

(İlkokuldan Üniversiteye kadar) eğitiminin yapılmasına aracı

olmaktır. Diyanet İşleri, resmi bir devlet kurumu olarak, 75 yılı

aşkın bir zamandır büyüye büyüye ‘devlet içinde, sınırsız

siyasete egemen olmuştur; toplam nüfusun üçte birini oluşturan

İslam Heterodoksizmine bağlı, yani Alevi toplumunun inancını,

Ortaçağın din devletleri anlayışı çerçevesinde

değerlendirmektedir. Kendine özgü bir Tanrı anlayışı ve ibadet

kurumlarıyla bir İslami inanç ve felsefi sistem olan Aleviliği

kabul etmemekte ve Hanefi mezhebinin bir tarikatı olarak

tanımlamakta, dolayısıyla bu mezhebin ilkelerine uymayı

dayatmaktadır."

Diğer yandan mevcut durumda sorunumuz, İslam içi

meşruiyetimizin tescili ve başbakanlığa bağlı bir genel müdürlük

veya Diyanette temsil değil, kültürel ve bireysel düzeylerde eşitlik

ve özgürlük elde etmektir. Diyanet ise laiklik ve demokrasi

açısından lağvedilip, inanç tercihlerinin inananlara bırakılması

gerekmektedir.

Oluşturulacak genel müdürlük için kadro sayısının üç

bin, bütçenin ise iki milyon YTL. Olarak belirlendiği,

bu bütçe ile kurum bünyesinde, ya da ayrı olarak

kurulması planlanan Alevi Enstitüleri’nde Alevi dede

ve zâkirlerin eğitiminin yapılacağı, istihdam edileceği

basına yansıdı. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Aleviliğin ve ilgili kavramların içinin boşaltılması yönündeki bir

takım çalışmaların yapıldığına şahit oluyoruz. Aleviliği-Bektaşiliği

dinsel çerçevenin içine sıkıştırarak ulaştığı mevcut durumdan çok

daha gerilere götürmeye çalışılmakta ve kendi inanç sistemlerine

benzetilmeye çalışılmaktadır.

Unutulmamalıdır ki şeriatçılığa karşı devletten medet uman bir

Alevilik kendi kimliğini ve kültürünü yitirmiş olacaktır. Zaten

istenen ve yapılmaya çalışılan da budur. Amaç devletin

güdümündeki Sünniliğin gölgesinde dinsel ve belki folklorik çok

cılız bir motif olmaktan ileriye gitmeyecek ve zaman içerisinde

tamamen unutulacaktır.

Ülkemizde Alevilik ve laikliğin güvencesi, tüm inançlar arasında

tam bir eşitlikle, her türden ezme ilişkilerinin sona erdirilmesinde

yatmaktadır.

Şüphesiz Alevilerden bir kesim devlet eliyle hazırlanan bu

imkânlardan yararlanmak isteyecek, çocuğunu dede veya zâkir

yetiştirmek ve devletten maaş almak üzere buralara

göndereceklerdir. Bu düşüncedeki kimseler sadece dar bir alanda,

Sünni-Hanefi inancın etkisinde hizmet yapmaya çalışacak ve onlar

için önemli olan maaşlarını alacaklardır. Ancak, bunlar, Alevi-

Bektaşi toplumu tarafından asla kabul görmeyeceklerdir.

Hazırlanan taslakta Ankara ve İstanbul’da iki cemevi

açılması ve Alevi toplumu ile hükümet arasındaki

ilişkileri yürütmek üzere kırk kişilik bir kurul

oluşturulması da var. 22 Temmuz seçim öncesine kadar

Alevileri gündemine almayan, cemevlerine "Cümbüş

evi" diyen zihniyetin bu açılımlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Bu ve benzeri işler sadece göstermelik ve samimiyetten uzak ve

hatta tiksindiricidir. Demokrasi deyip demokrasiyi, laiklik deyip

laikliği çiğnemeleri gibi. Alevilik hizmetleri diye de Aleviliğin-

Bektaşiliğin değerlerinin de kuşa benzeyeceğinden emin

olabilirsiniz.

Bırakın basit, göstermelik enstitü veya kırk kişilik kurulları,

Devletin üniversitelerinde bile "Üniversite her düşüncenin özgürce

anlatıldığı yer olmalıdır." kılıfı altında, gerçekte bilim ve düşünce

özgürlüğünü ortadan kaldırmayı amaçlayan, geleceğimiz olan

öğrencileri de, öğretim üyelerini de bölünmelere götürecek olan

dinsel giyim sergileme yarışına yeşil ışık yakan bir zatı YÖK

başkanı yapıyor.

Bunları yapanlar ve yaptıranlar bu tür giysilerin kadın erkek

eşitliğini reddeden, inançlar dâhil her görüşün özgürce irdelenmesi

gereken üniversite çatısı altına bilim özgürlüğünü değil, bir inancın

kabulü mesajını veren bir giyim olduğunu çok iyi biliyorlar.

Böyle bir zihniyetin, Alevi-Bektaşi toplumuna enstitü açarak,

cemevi yaparak, dede, zâkir yetiştirerek hizmet etmek istemesi, çok

düşündürücüdür. Bu düşüncesinin altında, çok daha farklı amaçların

bulunduğunu söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur.

Alevi-Bektaşi toplumunun demokratik talepleri sizce

nelerdir?

a) Bütçeden dine para ayırma işine son vermek ve Diyaneti

feshetmek

b) Tüm inançların örgütlenmesi ve kurumlaşması önündeki

engelleri kaldırmak ve bu konuda her türlü yaptırımlardan

vazgeçmek.

c) Devletin tüm inançlar karşısında tarafsız ve eşit uzaklıkta olması

ve dolayısıyla zorunlu din derslerinin kaldırılması.

d) Devlet olarak inanç guruplarından birisinin, diğerinin özgürlük

alanına müdahale ettiğinde, engel olmak.

e) Belli inanca yönelik resmi okulları kaldırmak, cemaatlerin kendi

inançlarıyla ilgili okulları, laiklik ve diğer inançlara karşı eğitim

vermemek kaydıyla kontrollü serbest bırakmak.

Sayın Başbakanımız

gerçekten samimi bir Alevi-

Bektaşi açılımı düşünüyorsa,

2 Temmuz’da Sivas’ta

halkımızla birlikte yürümesini

tavsiye ederim.

"Alevi Açılımı" zamanı çoktan

gelmiş, hatta geçmiş bir

adımdır. Ancak bu açılımı

yetersiz, çok cılız ve

samimiyetten çok uzak

buluyorum

"Diyanet İşleri Başkanlığı"

diye bir devlet kuruluşu

bulunduğu müddetçe …

Anayasamızın tüm

maddelerine laiklik kavramı

yazılmış olsa bile, laik bir ülke

olduğumuza, kimseyi

inandıramayız

 

 

 

 

Sayın Bardakoğlu "Cemevi

kanunla ibadet yeri olamaz"

demiş. Çok haklı, camiler de

kanunla ibadet yeri olamaz.

Her cemaat kendi ibadet

yerinin neresi ve nasıl

olacağına kendi karar verir.

 

 

 

Nasıl Başbakanlığa bağlı bir

"Diyanet İşleri Başkanlığı"

yanlışsa Aleviliğin devlette

temsili için Başbakanlığa

bağlı bir genel müdürlük de

aynı derecede

yanlıştır.

Unutulmamalıdır ki

şeriatçılığa karşı devletten

medet uman bir Alevilik kendi

kimliğini ve kültürünü yitirmiş

olacaktır.

 

 

 

 

 

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*